KORKUYORSUN

ABONE OL
18:47 - 01/10/2020 18:47
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Aslında farkına vardın, sona yaklaştığının
Olay Gezi Parkındaki ağaçlar değil elbette.
Olay senin kafanda oluşturduğun dikta rejimine, insanların çağdaş yaşam düzenlerine, kadınların nasıl doğum yapacaklarına, onların içtiklerine, giydiklerine yediklerine şekil vermeye kalkışmana direnmek, özgürlüklerine sahip çıkmak için ayağa kalktılar.
Sanata, bilime, demokrasiye düşmanlığa varan kalkışmana set oluşturmak için yürüdüler.
Karanfillerle yürüdüler. Şarkılarla yürüdüler.
Çevrendekiler, senin uzlaşmaz tutumunun sonuçlarını gördükleri için -taktik bile olsa-seni yurt dışına gönderip uzlaşma zemini oluşturmaya çabaladılar.
Demokrasiye darbe vuran her kararını yetmez ama evet diye alkışlayan, destekleyen yorgun ve dönme demokratlar bile yokluğunda gençlere sahip çıktılar.
O gençlerin onların düşündüklerini, söyleyemediklerini söyledikleri için destek vererek sana yol göstermeye çalıştılar.
Gençleri çağıracağını, onları dinleyeceğini, zararsız ve karizmanı çizdirmeyecek istemlerine olumlu yanıt vereceğini, bu yaklaşımınla puan alacağına işlemeye başladılar.
AKP’li Cumhurbaşkanın, Başbakan Yardımcın Bülent Arınç, İstanbul Belediye Başkanın bile durumun ciddiyetini kavradılar. Onlar da mesajı aldılar.
Dönüşünde uzlaşmacı ve sorumlu bir başbakan olacağını bekliyorlardı.
Yanıldılar.
Cumhurbaşkanını tersledin, başbakan yardımcına hakaret ettin.
Bunları ne CHP’liler, ne muhalifler, ne de ne idiğini çözmediğimiz faiz lobisi dediğin hayalet düşmanın açıkladı.
Bunları saygılarını sunduğun, emirlerini beklediğin hocafendinin ABD yetiştirmesi The Taraf Gazetesi açıkladı. Hatta Arınç’ın istifasını AKP’li cumhurbaşkanının araya girmesiyle geri aldığını yazdı.
Arınç inkâr etti. Ama, Mehmet Baransu, Arınç’a, ”Yalan söylediğime yemin et!” Diye rest çekti.
Yüzlerce askeri, aydını, gazeteciyi, muhalifi içeri attırmada önemli bir rol üstlenen Baransu o zaman muteberdi, şimdi işine gelmediğinde na-muteber, öyle mi?
Öyle bir ruh halindesin ki artık hiç kimseye güvenemiyorsun.
O nedenle kızını yanından hiç ayıramıyorsun.
Hep korkuyordun. Baştan beri korkuyordun.
Korktuğun için bağırıyorsun. Korkunu gizlemek için bağırıyorsun.
Haksızların ve korkakların sığındıkları acizliğin dışa vurumudur bağırmak.
Davranışların, konuşmaların korkunu öfkeyle, tehditle kapatma çabasıdır.
Kendi bilgine, birikimine güvenemiyorsun.
Bir gün siyasi parti liderlerinin karşısına geçip demokrat ülkelerin başbakanları gibi siyaseti tartışamıyorsun.
Hangi birikiminle tartışacaksın?
Aldığın kültür, aldığın eğitim demokrasiyi dinsizlik sayan dogmayı rehber alan ve hedefe varmak için hiç bir dinde olmayan yeni bir dinci söylemleri inandıkları dinini bilmeyen kitleleri yönlendirmeye çalışıyorsun.
Sadece her konuşmaya başladığında ”Bismillah, ya Allah!” haykırışınla bir devlet adamından çok, cinci hocaların cingözlü muskacılığını yeğliyorsun.
Her eleştiriye hakaretlerle tepki veriyorsun.
Bir sandıktır tutturmuşsun, ne yasa, ne anayasa ne de hukuk tanıyorsun.
Belki bilmiyorsundur; Hitler, Mussolini, Franco, Pinochet’ te sandıktan çıktılar.
Hatta Kenan Evren bile yüzde doksan oranında aldığı oyla seni fersah fersah geride bıraktı.
O diktatörler, faşistler de rakipleriyle tartışamamıştır. Hep yüksek podyumlarda koruma ordusu kara gömleklilerin, Gamalı Haçlı Gestapoların korumasında nutuk atmış, emirler vermiş, korku salmışlardır.
Devr-i istibdat’ında kaç gazeteci, bilim adamı, aydın ve halkın seçtiği milletvekili hapsedildi biliyor musun?
Sen sandıktan çıktın da onlar Toma Gazından mı çıktılar?
Onlarda seçilmek için yargıdan onay, halktan oy aldılar.
Onları hangi darbeci tutukladı?
Dünya’da kaç devlet adamı var ki kitabı bomba ile eşdeğer görür?
Gezi Parkındaki gençlerin hangisinde silah vardı?
Polise saldırmadılar, elleri boş değildi, zekâ dolu pankartları silah olarak görüp Tomalarla, silahlarla düşman ordusuna saldırır gibi saldırttın.
Ağaçları yakanlar zabıta, Molotof kokteyli atanlar sivil yandaşların ve kanka olduğun bölücüler olduğu kanıtlandı.
Ama sen hala yüz çıplak adamın türbanlı yakınına saldırdığını, gençlerin camide içki içtiğini meydanlarda yemin billah tekrarlıyorsun.
Caminin Hocasını ”Yukarıda Allah var, içki içilmedi, yalan söyleyemem” dediği için terör suçlusu gibi altı saat sorgulatıyorsun.
”Yukarıda Allah varsa tahtta ben varım, benim dediğim olur.” Diyecek kadar doğrudan, gerçekten korkuyorsun. Belki o imamı da korkutup safına çekersin.
Tıpkı gazabından korkup sana secdeye varan Ak Sever, Ak Altaylı, jöleli yalaka ve bir sürü gazeteci müsvetteleri gibi.
Mursi, Mısırın Tayyib’i idi, onu da senin gibi ABD, Avrupa, Suudi Arabistan, Katar destekledi iktidara getirdi.
Bak hepsi Mursi’yi silip attılar.
Yol yakınken gel demokrasiye güven, demokrat ol diyeceğim ama dinlemeyeceksin,
Etrafını da dinlemediğin gibi.
Sen yine şiddeti, zulmü yeğleyeceksin.
Eli satırlı yandaşlar basın açıklaması yapmak isteyen gençlere polis gözetiminde saldırıyor.
Sen onlara ”gazanız mübarek olsun!” derken hangi yetkiyle konuşuyorsun.
Sen demokrasiden korkuyorsun.
Demokrasi darbenin de, diktanın da panzehiridir.
Demokrasi bir kültür birikimidir. Eğitimle, yaşamakla öğrenilir.
Sana demokrasiyi şeriata araç olarak kullanmayı öğretmişler.
Demokratlık ne Arap Şeyhlerinden, ne Katar emirliklerinden ne de Hikmetyar’ın dizi dibinde biat la öğrenilir.
Ama aslında sen de haklısın.
Vermezse Mabut neylesin Mahmut!

Yıldız AKALIN

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.