KORKUNUN YARATTIĞI CİNNET

ABONE OL
18:15 - 01/10/2020 18:15
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

KORKUNUN YARATTIĞI CİNNET

Bir insanın tüm benliğini korku sardığında o insanda ne mantık, ne sağduyu, ne de kendi kendini kontrol kalır.
Tıpkı yokuş aşağı giden bir yüklü kamyonun frenlerinin boşalması gibi yokuş aşağı giden, tekerinin her döndüğünde daha da hızlanan, her önüne çıkan engeli kontrolsüz deviren, kıran parçalayan bir canavara dönüşür.
Bu canavara dönüşen güç ancak kendinden daha güçlü bir engelle karşılaştığında durur.
İnsan da korkunun verdiği panikle tıpkı yokuş aşağı frenleri boşalan kamyona dönüşür.
Çünkü insan o panikleme anında insanda olan tüm özellikleri kaybeder ve bir canavara dönüşür.
Bu durumdaki insan önce yakınındakilere zarar verir.
Hele bu kişi bir yöneticiyse, daha da korkuncu en üst makamlardaysa o ülkeye düşman ülkelerden daha korkunç zararlar verirler.
İki binlerin başında Medeniyetler Çatışması teorilerden yola çıkılarak Yeni Dünya Düzeni oluşması için hazırlanan Büyük Ortadoğu Projesi’nin (BOP) uygulayıcısı olarak iktidara getirilen Müslüman Kardeşlerin Türkiye ayağı AKP iktidarı ve özel olarak seçilmiş RTE, ülkeye değil ama kendisini iktidara getiren Süper Ülkeye karşı görevini fazlasıyla yerine getirmiştir.
Irak’ta, Suriye’de, Libya’da, Mısır’da kardeşkanı dökülmesinde önemli sorumluluklar almıştı.
Mısır’da ülküdaşı kantarın topuzunu kaçırıp alaşağı edilince RTE’ de korku dönemi başladı.
Gezi olaylarında her kesimden halkın, özellikle gençlerin Ağacıma ve Yaşamıma Dokunma başkaldırısı ülke içinde de onun iktidarına en önemli toplumsal muhalefet olarak karşısına çıkınca korktu.
Bu korku sonucu panikledi.
Kendi arkadaşları, o dönemin cumhurbaşkanı, valisi bu başkaldırının öyle ”Hot-Hüt’le” önlenemeyeceğini gördüklerinden; ”Mesaj Alınmıştır” diyerek uzlaşı yolu aradılar.
Ama ”demokrasiyi amacına ulaşmak için bir araç” olarak gören RTE, kendisinin ailesinden gördüğü baskı ve şiddet yöntemini, bilgi ve hoşgörü bakımından kendisinden çok ileri olan gençlere karşı uygulamaya kalkınca, başkaldırı tüm ülkeye yayıldı.
Korktuğu gençliği sindirmek için şiddeti seçti.
Esnaf-polis işbirliği ile gençler sopalarla dövülerek, kurşunlatılarak öldürüldü.
Kefen giydirilmiş garibanlarla demokrasiye karşı savaş provaları yapmaya kalkıştı.
On dört yaşındaki çocuğu terörist diye öldürttü.
On yıl birlikte, dinci bir ümmet toplumu yaratmak için ülkeye ve yurtseverlere birlikte kumpaslar kurduğu Gülen Cemaatinin yolsuzlukla ilgili uyarısına önem vermemişti.
Gülen Cemaatinin yönettiği dersanaleri kapatmakla tehdit edince ipler koptu.
Devlet kadrolarındaki dürüst, vatansever bürokratların ve bir zamanlar her alanda önünü açan cemaat bürokratlarının da katkısıyla ailece ve yandaşlarınca yaptıkları rüşvet, yolsuzluk, hırsızlık skandalları ortaya döküldü.
Darbe diye tutturdu ama içtenlikli değildi.
Darbe için araştırma önergesi veren İlhan Cihaner’in önergesi AKP oylarıyla reddedildi.
Bu yolsuzlukların ortaya çıkmasıyla iktidar korkusundan çıkıp yargıda hesap verme kâbusu benliğinde artarak panikten cinnete dönüştü.
Suriye ile kardeşlikten düşmanlığa dönüşen ilişki kopunca IŞİD belasını başımıza sardı.
Kendisinin ve Davutoğlu Ahmet’in en önemli sırdaşı ve AKP’nin MİT Müsteşarı Hakan Fidan ile ”Esad’ı devirmek planı” aslında hem gündemi saptırmak için hem de bölgede bir mezhep temizliği için yararlanmak istediği ihanete varacak derecede saplantıydı.
İşi o kadar ileriye götürdüler ki Suriye’ye saldırmak için Süleyman Şahın Türbesine sabotaj yaptırmak, orayı koruyan askerleri öldürmeyi bile planladıkları ortaya çıktı.
Yandaş yargıçlar tarafından yayın yasağı ile taşınan silahlar ve suç belgeleri ört-bas edilmek istendi.
Bu iddialar gerçekleştirilirse vatana ihanet suçu ile yargılanacağı korkusu artık benliğini sarmıştı.
Uzun zamandır bu korkuyu şiddet yöntemiyle bastırma isteği cinnete dönüşmüştür.
Türkiye’de hukukun üstünlüğü, kuvvetler ayrılığı, sosyal-laik devlet kavramları ortadan kaldırılmıştır.
Devlet kifayetsiz muktedirin cinnetine, karanlığa irticaya bağlanmak üzeredir.
İşçi sendikaları, barolar, doktorlar, esnaflar, sanayiciler, gençlik kadın örgütleri sokaklara dökülmüş hak aramaktadır.
RTE, kendi geleceğini garanti altına almak için cumhurbaşkanı seçilebilmek için her hileye başvurdu.
Sol’un bencillikleri, kişisel ve siyasal geleceğini AKP iktidarının baskıcı rejiminden yaşam bulacağı yanılgısında olan partilerin katkısı ile RTE cumhurbaşkanı seçilebildi.
Ettiği yemini bile çiğnemekten çekinmeyerek her türlü aymazlığı uygulatan bir diktatörlük özlemekte.
Şimdi sokakta uyguladığı yasa dışı baskıyı, terörü TBMM ‘ne taşımıştır.
Milletvekilleri dövülüyor, kadın milletvekilleri darp ediliyor.
AKP yöneticileri utanmadan ”muhalefet birbirlerini darp etti” diyecek kadar basitleşmekte.
AKP iktidarı, hak arayan halkı, aydını, muhalif milletvekillerini, döverek, gençleri öldürerek güç gösterisi gösterirken yeniden kurmak istedikleri Osmanlı’nın atası Süleyman Şah türbesini bile üç-beş çapulcudan koruyamayacak kadar fos çıktı.
Ama her zaman olduğu gibi bu çöküşü zafer diye yutturmaya çalışacaktır.
Hele yalakalığın karşılığı aldıkları havuz parasını az bulup milletvekilliği başvurursu yapan satılık kalemlere gün doğdu. Mideniz kaldırırsa bakın ne kadar çirkefe bulaşacaklar.
Bir gazeteci AKP dönemini şöyle tarif ediyordu:
”Türkiye; on iki yılda ver-kurtul, sat-kurtuldan; kaç kurtula geldi.”
AKP’li cumhurbaşkanı daha bir-kaç gün önce bulduk dedikleri Fuat Avni’ye dün meydan okuyarak bir devlet adamının düşmeyeceği bir seviyeye düşerek;
”Fuat Avni sen kimsin? Erkeksen çık karşıma!” Derken, o meclisteki fedailerinin yüzlerini görmek gerekirdi.
Sıradan bir Kasımpaşa kabadayısı yamağı bile böyle gülünç duruma düşmezdi.
Fuat Avni anında yanıt verdi: “Delikanlı adam kızının arkasına saklanmaya tenezzül etmez. Delikanlıysan, kızının arkasından çık”
Yandaşlar utanmışlar mıdır? Sanmam.
”Rahmetimiz gazabımızı aşacaktır!” Diyerek tanrılığını ilan edişini bile alkışlamadılar mı?
Cinnet geçiren bir kişiden artık mantık, aklıselim beklenemez.
Karşısına kim çıkarsa haklı-haksız yok edilmesi gereken engel olarak görür ve uygular.
‘Yarın ”tanrı benim, dininiz de tayyibiye dinidir”  Derse? Ki mümkündür. Biat edeceklerde çıkacaktır.
Hâşâ! Diyenler, özgürlük diyenler, demokrasi isteyenler, vatanseverler
Asıl siz ne düşünüyorsunuz?
Siz tek yumruk olabilecek misiniz?
Gericiliğe, zorbalığa, hırsızlığa diktaya cinnete karşı
Birlikte karşı koymaya var mısınız?
Gerisi teferruattır.
Siz varsanız, inanıyorsanız:
Onlar; geldikleri gibi giderler!

Yıldız AKALIN

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.