KORKUDAN KORKMAK!

ABONE OL
19:02 - 01/10/2020 19:02
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Korku düşünen varlıklar için, özellikle insanlar içindir.
İnsan birçok nedenle korkar. Bazen korkuda haklıdır, bazen da çok abartır. Korkmaması gerekenlerden bile korkar.
Nazım’ın dediği gibi; ‘’ne ölümden korkmak ayıp, ne düşünmek ölümü”.
Bir sürü korku girer insan yaşamına.

Hasta olma, işini kaybetme, itibarını kaybetme korkusu.
Bu korkulara yüzlerce korku adı sıralanabilir.
Ama en kötü korku, korkudan korkmaktır.
Bizim insanımızda fazlasıyla var bu korku.
Türkiye’de çağdaşlık, laik yaşamı savunmak, bölünmez vatan bütünlüğünü savunmak suç sayılır oldu. İnsanların nefes alışı bile dinleniyor. Korku bulutları kasıtlı olarak salınıyor. İhanet revaçta. ‘’Biz generalleri bile tutuklarız” ‘’Tarikatlara dokunan başsavcıları da hapsederiz” korkusunu yandaş medyalarında, liboş takımı desteğinde yaymaya çalışıyorlar.
12 Mart darbe döneminde, 12 Eylül Faşist darbe döneminde bile bu kadar korkmuyorlardı insanlar. O dönemlerde de isimsiz muhbir vatandaşlar vardı. Cumhuriyet okuduğu için, Mao resmini odasına astı diye ihbar edilen gençler, o resmin Barış Manço olduğunu kanıtlayınca, çektiği işkencelerin izlerini taşıyarak aklanıyorlardı. Sosyoloji kitabını, sosyalizm olarak algılayan, kadehi sol eliyle tuttuğu için sıradan insanları solcu ve komünist savıyla tutuklanmalarını isteyen Zekeriya Öz gibi savcılar o dönemde de vardı. O dönemlerde de İlhan Selçuk sabaha karşı evinden alınmış, Ziverbey Köşkünde, bağımsız, çağdaş, demokrat bir Türkiye istemenin bedelini işkencelerle ödemişti. O dönemlerde de ABD emperyalizmine karşı olan generaller işkencelerden geçirilmişti.
O dönem dikta dönemiydi!

Şimdilerde ise, PKK ile savaşan, ABD’nin değil, Türkiye’nin askeri olduğunu belirten subaylar, bağımsız Türkiye’den yana olan aydınlar, şeriatçılara, işbirlikçilere karşı duran laik bilim adamları ‘’Ergenekoncu” diye tutuklanıyorlar. Tanıklar, Gülen ocağında yetişen, erkek arkadaşınca terkedilmiş, gazetelere sahte belge satmakla başladığı sahtekârlıkların başına iş açma korkusuyla bunalıma girmiş, çıkar yol olarak Hahamlığı seçmiş bir soytarı. Diğer gizli tanık; adam yaralamaktan, PKK terör örgütü üyesi olduğu için, kız kardeşini erkeklere pazarlamaktan mahkûm olmuş ırz düşmanı katil eskisi…
Gasp çetesi zanlısı olarak tutuklanan, Erzincan Başsavcısı aleyhine gizli tanık olunca serbest bırakılan saygın vatandaş!
Önce DSP’den, daha sonra AKP’den aday olup seçilemeyen Şamil Tayyar. Sahte kimlikli Taha Kıvanç adlı cumhuriyet düşmanı, Kemalizm ile kan davalı Alttan tosuncukları, ABD primleriyle semirtilen Ali Bayramoğlu. İhbarlarlarıyla hem içlerindeki kini açığa vururken devlet kesesinden ceplerini de dolduruyorlar. Ama gün ışığına çıkan çirkinlikleri nedeniyle tedirginler. Belli ki onlarda korkuyorlar!

Başbakan birçok şeyden kokuyor.
Ata binmekten korkuyor.
Hayvanların his yetisinin saf insancıklardan fazla olduğunu yaşadığı için biliyor. Tarafsız gazeteciler karşısına çıkmaktan korkuyor.
Baykal’la televizyon programlarında tartışmaktan ödü kopuyor. Kendisine ve bilgisine güvenemediği için bahaneler ileri sürüyor.
Halkın arasına girmeye çok korkuyor. ABD Başkanlarından bile kalabalık abartılı koruma ordusuyla dolaşıyor. Gösterişli namaz şovuna bile bu orduyla gidiyor.
Melih Gökçek’ten korkuyor. Ankara Belediye Başkanlığı için başkasını aday göstereceği yorumları üzerine basına bir haber sızdırıldı. Gökçek, Tayyib Erdoğan hakkında büyük paralar ödeyerek topladığı belgelerle onu bitireceği yazıldı. Erdoğan, Gökçek’i aday göstermek sorunda kaldı. Belli ki belgelerden korktu.
Hasip Kaplan’dan ve Osman Baydemir’den korkuyor. Hasip Kaplan ‘’Başbakan, kafayı yemiş” dedi. Osman Baydemir galiz küfürler etti. Ama nedense Erdoğan sineye çekti. ‘’Anamızı ağlattın” diyen çitçiye, özüne dönüp; ‘’ananı..” dedi, durakladı ve sonra kendini toparlayarak, ‘’alda git”i eklemek zorunda kaldı. Karikatürlere bile dava açan RTE, bu küfürlere hakaretlere sessiz kalmasının nedenini bilmiyoruz. Acaba korkuyor mu?

Ne diyor, makamına 23 Nisanda oturan çocuğa? ‘’Yetki şimdi sende, ister asarsın, ister kesersin!” Bunu söyleyen Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı!.. Elinden yetki giderse, asılacağından, kesileceğinden mi korkuyor? Geçmişte Pir Sultan’ı asanlar, Nesimi’yi yüzenlerle, yakın tarihimizde Maraş’ta, Sivas’ta insanları katledenler aynı kafa aynı soyun torunları değil midir? Her dönemde insanı değer olarak görenlerin ne geçmişinde, ne geleceğinde asmak, kesmek olmamıştır, olmayacaktır. Onların kabesi insandır.
Bağımsız yargıdan çok korkuyor. Öylesine korkuyor ki, Atilla Kart’ın dokunulmazlığının kaldırılmasına razı olmuyor. Adını bile anmaktan nefret ettiği Baykal’ın dokunulmazlığını kaldırmaya bile yanaşamıyor.
Makamını bırakırsa, yargıdaki suç dosyaları nedeni ile Yüce Mahkemede yargılanmaktan korkuyor. O nedenle yargıyı AKP’lileştirmek istiyor.
Bazen, iyi niyetlerinden kesinlikle kuşku duymadığım dostlar, bizim yazdıklarımızdan korkuyorlar. Ya telefonla, ya adresime gönderdikler E-Postayla hem takdir ettiklerini yazıyorlar, hem de başıma geleceklerden kaygı duyduklarını belirtiyorlar. Belli ki eleştirilerimize gerekçe gösterecekleri yerde, susmamızı öğütleyen, sözde akademisyenlerin, sahte isimlerle akıllarınca korku vermeye çalışan tarikat artıklarının, terörü marifet sayan cani sempatizanlarının yorumlarından anlam çıkarıyorlar.

Ben ne yapıyorum? Din-iman diyerek insanların alın terini mi hortumluyorum? Hırsızlık mı yapıyorum? Kendi çıkarım için ülkemi mi satıyorum?
Ben, ülkemi, aydınlığı, sömürüsüz bir dünyayı, insan sevgisini, yurdumda ve dünyada barışı, kardeşliği, çocuklarımızın aydınlık geleceğini savunuyorum.
Ne başka insanlardan, halklardan, uluslardan üstün, ne de onlardan aşağıda olduğumu savunuyorum. Evrensel değerleri, insanların inançlarını, demokrasiyi karanlık emellerine alet edenlere karşı düşüncelerimle, kalemimle, demokratik kurallar çerçevesinde mücadele ediyorum.

Ne, tarikat artıkları, ne insanlık düşmanları, ne kalemini, benliğini çıkar için satan sözde akademisyenler, omurgasızlar korkutamaz beni ve benim gibileri.
Bela nereden gelirse gelsin! Biz hep aydınlığa yürüyeceğiz. Biliyoruz ki, karanlığın çıkışı yoktur, aydınlığın çıkışı vardır.
Biz, en doğru yol göstericinin bilim olduğuna inanıyoruz.
Gerisi vız gelir!

Yıldız AKALIN

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.