KORKU

ABONE OL
18:50 - 01/10/2020 18:50
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Korku; insanlığın doğduğu günden, ölümüne değin birlikte yaşayacağı bir duygudur.
İnsan birçok şeyden korkar.
Karanlıktan,
Yalnızlıktan,
Yoksulluktan,
Yalandan,
İftiradan,
Mezarlıktan korkar.

Korktuğu için ıslık çalarak korkusunu saklamak ister.
İnsanlar daha çok ölümden korkar.
Nazım’ın dizelerinde vurguladığı gibi:
”Ne ölümden korkmak ayıp
Ne de düşünmek ölümü…”
Tüm canlılar gibi insanlar da doğarlar, büyürler, çokça da büyümeden ölürler.
Ama insan ölmek için yaşamaz.
Yaşamak için, yaşatmak için yaşar, yaşamak için direnir.
İnsan yaşama hakkını savunur. Yalnız kendi için değil, diğer insanların, hatta canlıların da yaşama hakkını savunur.
Bu hakkı korumak için uğraş verir.
İnsan geliştiği ölçüde, korkuya karşı durmayı öğrenir.
Korkuya direnmek hem bilinç hem de kişilikle doğru orantılıdır.
Aldığı kültür, bilimin gerçek yol gösterici olduğunu kavratmışsa, dogmaya teslimiyeti engeller.
O kültür akıldır, akılcılıktır.
Akıl, nice hurafeleri, yalanları, korkuları yok etmiştir.
Akıl, insanın insan olmasını ve insanın titreyerek değil, düşünerek kendine gelmesini başarmıştır.
O nedenle akıl dogma tacirlerinin en korktuğu olgudur.
O nedenle akıl aydınlıkla karanlığın ayrımını kanıtladığı için tehlikeli ve zararlı gösterilir.
O nedenle okullara aklın değil, dogmaların hakim kılınmasını savunurlar, akılsızlıktan çıkar sağlayanlar akıldan ve akıllıdan korkarlar.
Aklın düşünceyi yaratmasından korkarlar.
Düşünmenin neden, niçin, nasıl gibi sorgulamasından gerçeklere, doğrulara ulaşacakları kaygısından çok ama çok korkarlar.
Soygun düzenlerinin bozulmasından korkanlar, sığınacak başka yerleri olamayan insanları din korkusuyla korkutarak bilime saldırtırlar.
Bu nedenledir ki tarihler boyunca okul yerine; tapınak kilise, tahra, cami yaparak hedef saptırdılar.
Bu nedenledir ki çapsız siyasetçiler demeçlerini tapınaklar önünde verirler.
O nedenledir ki okulları yıktırır, doğanın en güzel, yeşil yerine tapınak yaptırma yarışına girerler.
Bilimi öğreten okullara, bilimi öğreten bilgelere karşıdırlar.
2010 yılında Laik Türkiye’nin Büyük Millet Meclisine milletvekili olarak seçilen birinin ”İlkokullarda yalnızca Kuran okutulsun!” diye nutuklar atması, Muğla Milletvekili sıfatındaki başka bir zatın; ”Bütün okulları imam hatip yapma” teklifleri korkularının ve amaçlarının dışa vurumudur.
Matbaanın ülkeye gelişini iki yüzyıl yasaklamak; bilimin, bilginin insanları uyandıracağı korkusudur.
Bilim öğreten, aklı insanlığın mutluluğu için bir yol gösterici olması için kurulmuş okulları Sıbyan Mekteplerine dönüştürme çabaları, bilime karşıtlığın yanında bir kindar nesil yaratma çabasıdır.
Cehaletin bilime saldırtılması bilgi toplumundan korkunun nedenidir.
Bugün ülkemizde ileri demokrasi kılıfında bir baskı ve korku rejimi her geçen gün çemberi daraltmakta, toplumu tümden sindirmek için ne gerekiyorsa yapılmaktadır.
Seçimlerde yok edemediği muhalifleri bertaraf etmek için her yolu denemekten çekinmemektedir.
Ya düzmece kasetlerle siyasi yaşamdan silmekteler, ya da düzmece suçlarla hapislerde süründürmekteler.
İnsanlar birbirleriyle telefonda bile konuşmaktan korkar durumdalar.
Sıradan insanlar bile bu korku ortamında kendilerine bir rol çıkarıyorlar.
İktidar medyayı ele geçirmiş insanları ya korkutarak, ya da uyutarak kişiliksizleştiriyorlar.
Hitler ve Goebbels dönemlerinde radyoyu öylesine kullanmıştılar ki; Alman halkını bazen bulutlarda uçurdular, sonrada korkutup robotlaştırdılar..
Bilim adamları, askerler, din adamları faşizmin hizmetkârı oldular.
Bugün gerçek bilimin okullarında yetişmiş profesörler, avukatlar, yargıçlar, savcılar, gazeteciler yetiştikleri cemaat yuvalarında aldıkları eğitimin karşılığını ödemekteler.
Onlar, rejimi dönüştürmek için, içte ve dışta bugünler için yetiştirildiler.
Bugünün iktidarı kitle iletişim araçlarını yani medyayı silah gibi ustaca kullanmakta.
Yandaş, cumhuriyetle hesabı olan, çıkarı için iktidar sözcülüğü yapanları bir tarafa bırakalım.
Onlar düşmanımın düşmanı dostumdur diye baskıcı rejime hizmeti görev bilmekteler.
Görmedim duymadım, bilmiyorum diyerek üç maymunları oynayan kişilikten uzaklaşmış yaratıkları da bir tarafa koyalım.
En acısı korkuya teslim olanlar.
İnanmadıkları halde korkudan inanmadıklarını savunanlar.
Şimdiye değin savundukları, bilimselliğe, doğruluğa, eşitliğe, çağdaşlığa demokratlığa korktukları için ihanet edenler.
Susacakları yerde; ilkesizliğe, baskıya, talana, ihanete övgüler dizenler.
O kadar yozlaşmışlar, o kadar düşmüşler ki;
Yüzlerini kızartacak duygularını bile kaybetmişler.
Başbakan’ın AKP Genel Merkezindeki avukatlarından Ali Özkaya, başbakanın basına açtığı davaların etkili olduğunu söyleyerek ”Basına açtığımız tazminat davaları önemli ölçüde caydırıcı rol oynadı. Artık yazarlar ve yorumcular eleştiri sınırını dozunda tutuyorlar.”
İşte İleri Demokrasi’nin özeti:
Sınırsız Korku Demokrasisi
Ama unutulan bir gerçek varsa; insanlık nice baskıları nice, zulümleri, darbeleri alt etmiştir.
Nice Firavunlar, Yezitler, Sultanlar, Hitlerler, Mossoniler, Salaza’lar, Pinochetler İdi Aminler… yok olup gittiler.
Aslında korku salanlar, en çok korkanlardır.
Korktukları için bağırırlar.
Bağırdıkları için korkaktırlar!

Yıldız AKALIN

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.