KORKAKLAR ÜLKESİ OLMAYACAĞIZ!

ABONE OL
18:57 - 01/10/2020 18:57
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Bir ülkenin başbakanı kendisini istediği yerde, kanalda tartışmak istediği ana muhalefet başkanına boyun damarlarını patlatırcasına:

Edepsiz, alçak, ahlaksız! Diye hakaretler ediyor.

Daha önce Cumhuriyeti kuran partiye, Atatürk’ün partisine:

Cibilliyetsiz! Deme seviyesizliğini bile gösterdi.

İktidar hırsı öylesine başını döndürmüştü ki, danışmanlarının yazdıklarını aynada okumaktan sıkılınca geçek kimliğine dönüyor, düşündüklerini yaptıklarını pervasızca anlatıyor.

Benim servetimi sorgulayan gazeteci şimdi Silivri’de. Diyerek o davaların siyasi olduğunu kendisi itiraf etti.

Yasal olmayan yollarla, insanların bazen özel yaşamları ile ilgili bazen düzmece montajlarla kasetler servis yapılıyor. Başka parti liderleri bu kasetleri izlemek bile istemedikleri halde, başbakan bu yasadışı etik dışı kasetleri izlediğini ve bu kasetleri yasadışı yollarla düzenleyenleri değil mağdurları suçlamıştır.

Sonra yine başbakan bir televizyon konuşmasında kendi bakanları hakkında kasetler olduğunu ağzından kaçırıverdi. MHP’lileri, Baykal’ı suçlarken, kendi bakanları hakkında konuşmaması insanların aklına bazı kuşkuları getirmiyor mu?

Ergenekon davasının siyasal olduğunu, orada yıllarca yatan insanların neyle suçlandıklarını bile bilmekleri kesinleşmiştir

Kendisinin yasalara göre. Milletvekili bile olamayacakken, CHP’nin katkılarıyla anayasa değişikliği ile başbakan olabilmişti. Üstelik yargı kararıyla kesinleşmiş mahkûmiyeti olması varken…

Ama AKP döneminde, parti başkanları ne ile suçlandıkları bile belli değilken üç yılı aşkın süredir tutuklu olarak tutulmaktadır.

Üstelik başbakanın kendisi, bir ordu komutanının kendisine ayağa kalkmadığı için Silivri’ye postaladığını öğünerek açıklamıştır.

Son olarak, Elazığ’da BDP’li biri, milletvekili çıkaramayacakları durumda MHP’yi ve CHP’yi desteklenmesi gerektiğinin ses kaseti olduğunu ve kasetin yarın yayınlayacağını başbakanın kendisi söylerse bu sehven söylenmiş bir söz mü, yoksa başbakanın bu dinlemede yeri ve rolünü hangi vicdan sahibi yadsıyabilir? Yadsıdılar bile. Yandaş ve emzikli medya utanmasızca MHP-CHP-PKK ortaklığına bağladılar

Türkiye nice karanlık dönemlerden geçti. Darbeler dönemlerini yaşadı. İnsanlar idam edildi, gencecik delikanlılılar bir sağdan bir soldan olsun diye idam sehpalarında can verdi.

Küçük yaştaki çocukların yaşları büyütülüp ölüm kararları uygulandı.”Asmayalım da besleyelim mi?” mantığıyla cinayetler işlendi.

Bu baskıcı dikta dönemlerinin asıl amacı, düşünen insanları, bilinçlerin ekonominin önüne geçmesinin uyanışa neden olması sonucu oluşacak muhalefeti susturmaktı.

Bu nedenle gençleri silahlandırdılar, birbirlerini kırdırdılar. Ortamı öyle hazırladılar.

Aydınlar, yurtseverler, solcular susturulmak istendi.

Korkunç kıyımlar oldu.

Ne etnik kökenine ne de inançlarına bakıldı. Sömürüye karşı olmak yeterli sayıldı ve ya bertaraf edildi, susturuldu.

Darbeciler, sermaye ve cemaatlerle işbirliği yaptı.

Diktatörler, tehditlerini ölüm fermanlarını ayetlerle süslediler.

En büyük kıyım 12 Eylül döneminde yapıldı.

Eleştirmek isteyenleri, ‘’11 Eylül’e dönmek mi istiyorsunuz?” diye susturmak istediler.

Bugün 12 Eylül dönemine karşı görünen eski solcu, yeni liberaller aslında o dönemle uzlaştılar. Darbecilere akıl verdiler. Emzikli dönemi başlatan dönekler o dönemlerde biat edip saf değiştirmişlerdi.

Şahin Alpay, Hadi Uluengin, Çetin Altan ve çocukları, Taha Akyol, Cengiz Çandar, Nazlı Ilıcak gibi birçokları Özal’ın Papatyaları ve alkışçıları olmuşlardı.

Şimdi utanmadan 12 Eylül Faşizmine karşıymışlar gibi yaygara yapmaktalar.

12 Eylül döneminde şimdiki liboşların, yandaşların bir tanesinin bile mağduriyetini gördünüz

mü?

Bugün utanmazca o dönemin mağduru pozlarında ahkâm kesmekteler.

Bu dönemde o dönemin papatyalısı, Kenen Evren’e dualar sıralayan İran şeriatçıları bugün AKP saflarında 12 Eylülle hesaplaşma tiyatrosunu oynamaktalar.

Dün 12 Eylül darbecilerinin muhbirleri, bugün hayali darbe muhbirliğinden nemalanmaktalar.

Muhbir gazeteciler, cemaat-güdümlü yargı işbirliği ile kalemlerini ve meslektaşlarını satarak iftiralarla insanları tutuklattılar.

Şimdi bunların karşılığında milletvekili bile olacaklar.

Bunlar, çocuklarına, torunlarına ‘’Biz milletvekiliyken”diye masal anlatamayacaklar. Tarih onların nasıl milletvekili, nasıl bakan olduklarını öylesine açıklıkla yazacak ki, onların çocukları, torunları mutlaka babalarından, dedelerinden utanacaklardır.

Başbakan, ‘’CHP birinci parti olacak!” diyen bir işadamını ‘’Bunu söylediyse, bunun riskini de göze alacak.” Diye tehdit etmekten çekinmemektedir.”

Bir başbakan bunu söylüyorsa ve o ülkenin basını korkudan sesini çıkaramıyorsa o ülkenin Suriye’den, Libya’dan farkı nedir?

AKP, Baas baskıcı rejimini Türkiye’ye uygulamaya başlamıştır.

Tayyip Erdoğan’ın Esad’tan, Kaddafi’den, farkı nedir, söyleyebilir misiniz?

Gazeteciye ‘’Namert”, saygın sanatçılar ‘’Sanatçı Müsvetteleri” diyen biri çağdaş Türkiye’nin layığı mıdır?

Türkiye daha çağdaş, daha doğru, daha adil bir devlet yapısına layıktır.

Bunun için Tüm yurtseverler, halktan yana olanlar ülkeye sahip çıkmak için, kişisel çekişmeleri bir tarafa bırakarak Cumhuriyete, ülkeye, özgürlüklerine son vermek isteyenlere sandıkta gerekli yanıtı vermelidirler.

İsmet İnönü’nün söylediği gibi:

Türkiye’de namussuzlar kadar, namuslularda cesur olmak zorundadır!

Yıldız AKALIN

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.