KONUŞMA SANATI

ABONE OL
11:45 - 23/10/2020 11:45
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Herhangi belirli bir günde, belli bir konuda öz ve kısa konuşmak bir sanattır. Bunu becermek özünde birikim ister.
Cumhuriyet Bayramı ile ilgili Berlin’de çeşitli etkinlikler yapıldı. ADD-Berlin’de konuşmacı Prof. Dr. İng. Cihat Karaali
Jena şehri Ernst-Abbe-Üniversitesi’nde görev yapıyor.

Cihat Bey, konuşmasında günün anlam ve önemine geçmeden önce konuları araştırma, görüş veya tartışma esnasında özen gösterilmesi gereken davranışların önemi hakkında düşüncesini açıkladı.

Konuya çağdaş yaşama uyarlarken kalıplaştırmadan bir üslup ve forma odaklanmadan araştırmak gerekir. Dinlerken sorgulama, hür algılamada aklı, beyni kullanmalıdır, diyerek başladı.

Bugün kutuplaşmanın yarattığı etken bir fikir açıklanırken kimin söylediğine bakarak bir yön çiziliyor. Kişiye, derneğe, kuruma veya rejime bağlılıkta konunun içeriğini dinlemeden anlamadan sen o yandasın, deyip şahıs bir yana itiliyor. Bu nedenle tartışmalar kişiye veya bir kuruma bağlı odaklanıyor, kalıplaşıyor. Böylece nesnel olmuyor. Ona yakınlığı ifade etmekle bir tarafa ait ediliyor.

Halbuki, kişinin görüşlerini bu yüzden doğru buluyorum, yahut rejimin onurlu kuralları beni bağlayan etken oluyor, demek daha doğrudur.

Tam da bu sözleri duyunca bu makaleyi yazmaya karar verdim. Zira siyah beyazın dışında renkler düşünce dünyasını zenginleştirir.

Mustafa Kemal Atatürk’ü anarken ilkelerinin bugüne bağlayıcı etkenlerini çağımıza uyarlayarak irdelemek gerekir.
O zaman söylediği sözlerini bugüne göre gerçekleri anlamak önemlidir. O, söylediği ilkelerini uygulama neticesinde özetlemiştir.

Eşimle evde Atatürk konusu olunca, ne mutlu Türk milletine onlara böyle büyük bir insan nasip olmuş. Biz Almanları ise aynı tarihte Hitler gibi birisi paramparça etti, der.

Atatürk’ün sözlerini kalıplaşmış ezbere dayalı tekrarlarsak, onu hiç anlamamış sayılırız.

Aklın ve bilimin gelişimi, asla değişmeyecek hükümler getirilirse engellenmiş olur. Hedef uygarlık olursa enerji kaybı olmaz.

Rehberimiz akıl ve bilim olursa bize yön ve prensip göstermiş olur. Mirasını iyi korumak Türk toplumunun görevidir.

Eğitim ve öğretime erken yaşta başlanması şarttır. Öğrenciye ezberden ziyade öğrenmeyi, sorgulamayı, karşılaştırmayı tartışmayı öğretmekte Atatürkçülüğün ilim ve zihniyeti gelecek nesillere iletilmiş olur.

Nerede yaşarsak yaşayalım, Mustafa Kemal Atatürk şimdi, burada olsaydı ne yapardı ne derdi diye düşünüyorum.
Elbette bilgimizi artırıp, birbirimizi dinlememiz gerekiyor. Ama Atatürk’ü Almanlara ve Türkçesi iyi olmayan gençlere anlatmak yalnız iki dilde çalışmayla olur.

Cihat Bey, konuşmasını üniversitede ders verir gibi kaliteli hazırlamıştı, konuşmasının içeriği, ahengi günün anlamıyla kaynaştı. Derneğe kendisi üye oldu ve diğerlerini de üye olmaya teşvik etti. Yeni üyeler dernek başkanı Olcay Başeğmez’in elinden gururla rozetlerini aldılar.

Gönlün sığdığı yere vücud da sığar, atasözü anlamını korudu. Saatlerce hazırlayan yönetim kurulu üyeleri büyük bir beceriyle Atatürk’ün sevdiği yemeklerden kuru fasülye, pilav ve yanında turşu ikramını, hoşafla taçlandırdılar.
Dernek başkanının açılış konuşması, sekreterin okuduğu manifesto ayrı bir makale konusu olacak niteliğinde.
Dernek çalışması özveri ve gönül işidir. Üyelere yönetim ne yapıyor, diye sormayın, ben dernek için üye olarak ne yaptım, diye kendinize sorun diyorum. Olcay Bey ve Yönetim Kurulu’ndaki arkadaşlarına başarılarının devamını diliyorum.

Prof. Cihat Karaali’ye konuşma metnini bana iletip, alıntı yapmama izin verdiği için candan teşekkür ediyorum.
Makalemi onun sözü ile noktalıyorum:

“Düşünceden duyguya, dilden sanata, bilimden eğitim, öğretime, tarımdan endüstriye kadar her alanda akılcı, modern tekniğe dayalı uygar bir toplum kurmak Atatürk’ün ilkesidir. Akıl ve bilime dayalı medeniyetin emir ve talep ettiğini yapmak, insan olmaktır.”

Hoşça kalın!

İlter Gözkaya-Holzhey

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.