KÖLE TİCARETİ

ABONE OL
11:26 - 23/10/2020 11:26
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Korona virus pandemi bütün dünya vatandaşlarına bulaşması eşit, fakat daha fazla yoksul halkı zor durumda bıraktı.

Zengin fakir arasındaki uçurum daha belirli olarak açığa çıktı. Sağlık sigortası olmayanlar tedavi olamıyor. Ölenlerin çoğu yoksul ülkelerde, krizden dolayı artan işsizlikte yoksulları vurdu.

Gezegende eşit paylaşımın olmadığı, sanayide gelişmiş ülkelerde yoksul varlıklı arasındaki farkı belirgin hale getirdi.

Amerika’da beyaz bir polisin siyahi vatandaş George Floyd’u öldürmesiyle protest gösterileri başladı. Kısa sürede tüm dünyaya sıçradı, Korona ’ya rağmen bilhassa sosyal medyayı iyi kullanan genç nesil, artık yeter diyerek sokağa çıktı.

Evrensel hukuki ve vicdani kurallar ülke sınırlarını aştı. Genç yaşlı, siyah beyaz çok sayıda insanlar, insanlık suçu zaman aşımına uğramaz, diye seslendiler.

Bilhassa Afrika kökenli, beyazların hakimiyetinde yaşayan, haksızlığa uğrayan insanlar böyle gelmiş, böyle gidemez, dediler.

Bir şeyler değişmeliydi, insan hakkına, onuruna ve temel evrensel değerlere yönelik işlenen suçların mağdurlarının torunları isyan ettiler.

Televizyonda milyonlarca insan, İngiltere’de Bristol kentinde gösterilerde, köle tüccarı Edward Colston’un heykelini yıkılarak denize atıldığını, izledi.

Colston 1672 – 1689 yılları arasında binlerce kadın, erkek ve çocuk köleleri Afrika’dan Amerika’ya taşımıştı.

Avrupa’da Portekiz, İngiltere gibi denize sınırı olan ülkeler köle ticaretinden en çok faydalanan ülkelerdi.

Milattan sonra 476 yılı köle ticaretine başlanmış sayılıyor. Önce Afrika kıtasında yapılıyordu. Daha sonra Avrupa’ya, 1492 yılından sonra Amerika’ya ulaştı. Gelişmemiş ve az gelişmiş ülkeleri demokrasi dersi veren Batı’da göçmenler, kökenleri Avrupa’da olan beyazlarla aynı haklara sahip değiller. Bir yandan göçmen kökenli insanlar için sürekli uyum kelimesini kullanıyorlar, diğer yandan aralarını almıyorlar. Yerli sayılmayan bu sınıf kiralık ev bulmada, iş aramada zorluk çekiyorlar. Cilt rengi, din ve adı yaşadığı ülkelere göre yabancı sayılanlar ayrımcılığa uğruyor.

Sömürge yapılan Kongo’da geçen insanlık dışı yaşanan katliamda milyonlarca insan öldü, zoraki çalıştırmaya zorlandı. Bu nedenle Belçika kralı II. Leopold en çok nefret ve öfkeyi hak etti. Brüksel’de heykelin başı koparıldı, vücuduna kırmızı boyayla katil yazıldı.

Aynı soydan gelen şimdiki kral Philippe uzun bir süre sustu. Afrika kökenli ve insan haklarına, hürriyete eşit muameleye inanan Belçika vatandaşları kral konuşmayacak sandılar. Fakat kral bu sefer suskunluğunu bozmak zorunda kaldı.

Kongo başkanı Felix Tshisekedi’ye mektup yazarak, atalarının yaptığı katliam için özür diledi. 1998 yılında Amerikalı gazeteci Adam Hochschild King Leopold’s Ghaost adıyla yazdığı kitapta Belçika tarihine sahip çıkmalı, özür dilemeli, diye yazmıştı. O tarihten beri Belçika’da tartışma devam ediyordu.

1830 yılında Belçika Hollanda’dan ayrıldı. Leopold’un oğlu Belçika Meşrutiyet idaresinde, Kongo’yu özel malı olarak sahip oldu. Kauçuk, fildişi ve köle ticaretine 1908 yılına kadar devam etti. Belçika’dan seksen defa büyük olan Kongo’yu devlete devretti. Kongo 1960 yılında bağımsız ülke oldu. Belçika ve Amerika etkisini devam ettirdi. Bugün Belçika’da 250.000, çoğu Kongo kökenli Afrikalı yaşıyor. Yüksek tahsil yapanların sayısı yüzde altmış olduğu halde, layık, oldukları işlerde çalışamıyorlar, işsiz olanların sayısı da oldukça fazla.

1960 yılından sonra tahsil amacı ile gelenler, Kongo idaresinde huzur ve düzen bulamadıkları için dönemeyip, Belçika’da kalıyorlar.

Okuduğum ve kaynak olarak kullandığım makalede adı geçen Mirelle Tsheusi Robert, ayrımcılığa karşı savaşıyor. Tarihin unutulmasına engel olmak istiyor, ki tekrarı veya benzeri yaşanmasın.

Beyazlar siyahlara eşit muameleyi öğrenmezlerse, ayrımcılığa karşı önlem alınmazsa Demokrasi’den bahsetmek doğru olmaz.

Beyazların hâkim olduğu kıtalarda durum birbirine benziyor. Göçmen kökenliler pastadan hak ettikleri parçayı alamıyorlar.

Almanya’da son yapılan bir araştırmada basın ve medyada, film, müzik tüm sanat dallarında neredeyse hiç yer almıyorlar.

Göçmenler üzerinde konuşuluyor, ama kendileriyle konuşulmuyor.

Panel veya bilimsel toplantılara davet edilmiyor. Göçmenlerden şiddet söz konusu olunca haber yapılıyor.

Göçmenler şiddet kurbanı olunca hemen hemen hiç bahsedilmiyor.

“Yani, yok öyle Ben yaparım, yanıma kâr kalır, diye masadan kalkıp gitmek. O hesap pusulası bir gün torununun masasına ya da heykelinin önüne gelir dikilir, ödetirler. Herkes bilsin yani, tarih böyle bir şey.”

 

Zafer Arapkirli

Hoşça kalın!

İlter Gözkaya-Holzhey

eMail: [email protected]

 

 

 

Kaynaklar:

WDR Radio Cosmo, Köln Radyosu

https://www1.wdr.de/radio/cosmo/programm/sendungen/koeln-radyosu/aktuelles/goecmenlerin-medyada-yeri-yok-100.html

 

Cumhuriyet Gazetesi, Zafer Arapkirli,

Köle Tüccarı makale, 10 Temmuz 2020

 

Ulrich Ladurner, Der Schuld ins Gesicht sehen, DIE ZEIT No 29,

9.7.2020, S. 6

 

ARTE TV Menschenhandel, 4 bölüm 7.7.2020

https://www.arte.tv/de/videos/RC-016061/menschenhandel-eine-kurze-geschichte-der-sklaverei/

 

     

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.