KİŞİLİKSİZ EVLER!

ABONE OL
18:56 - 01/10/2020 18:56
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Evin de kişiliği olur mu demeyin. Olur. Evin de, binanın da kişiliği olur. İşinin ehliyse kişi, biraz estetik, biraz da yapmış olmaktan ziyadeyse yaptığı, olur.

Kişiliksiz evlere de, binalara da oldum olası hoş bakamamışımdır. İnancım da o dur ki, binalar mimarının, mühendisinin kişiliğini, iç dekorasyon ise, evde yaşayanlar, ziyadesiyle de evin hanımının kişiliğini yansıtır.

Bakmakla görmek çok farklıdır bilirsiniz. Her şeye bakarım, görür, inceler dahasında, sonrasında da düşünürüm her gördüğümde her şeyi. Evlere, binalara bakıyorum yürüdüğüm yollarda. Bazı yerlerde hep aynı; aynı pencereler, aynı balkonlar, hatta bazılarında yol boyu aynı elden çıkmışça bir zevksizlik.

Bazen de bakıyorum, minicik bir detay, minicik estetik bir ayrıntı ki sanırım pek bir mali külfeti de yoktur, hayran bırakıyor estetik görüntüsü yanı sıra, düşünebileni ve uygulayabilenine. Takdir ve hayranlıkla selamlıyorum gıyabında, her kimse o düşünebileni.

Konunun uzmanı değilim, anlamam hesabı kitabından. Bildiğim; bina etrafında, belediyenin uygun görüşüyle belli bir mesafe bırakılması gerektiği, arsanın ebatlarıyla orantılı, belli ölçülerde bina yapılabileceği. Yan arsayla mesafesi ne olursa olsun, binanın ebatları ne olursa olsun, estetik unsurlar içermesine engel değil, bu başka bir şey ve farklı bir yaklaşım sanırım.

Ziyaretine gittiğiniz kişilerin evlerine bu açıdan baktınız mı bilmem. Bir deneyin bundan böyle, eminim benim gördüklerimi göreceksiniz siz de.

Evin dekorasyonu yaşayanlarının, öncelik ve özellikle de evin hanımının kişiliğinin aynasıdır. Eve girdiğiniz an anlarsınız nasıl biri olduklarını. Yaşama bakışını, nasıl ve neler yaşadığını, zevklerini, beğenilerini. Dahası tembel, ya da titiz olup olmadığını, önceliklerini, evine düşkün olup olmadığını, değerlerine bağlı veya olmadığını. Vefalı ya da vefasızlığını bile.

Eskilere, anne hatta anneanne ya da babaannesine ait bir dantel ya da el işlemesi bir örtü değerlendirilmiştir, dedelerinden birinden kalan bir nargile, gümüş bir sigara kutusu altında, bir yandan da o iki sevgiliyi, o iki sevileni o anı köşesinde buluşturup yaşatarak.

Otantik bir giysi ya da bir gereç, bir silah, bir cepken veya bir fes. Belki de bir peşkir, bir yağlık özenle konuşlandırılmış bir duvara. Anlarsınız ki eskiye, geçmişine bağlıdır o evin hanımı. Sevmiştir geçmişindekileri ve sevmekte yaşatmaktadır da bir yandan o sevgililerini.

Antika veya antik esintilidir mobilya, halı ve biblolarına kadar. Ya da modern, sade; dört koltuk iki sehpa, bir tek biblo bile yok, toz almak zor oluyor diye. Bir tek saksı yok çiçekli, kim uğraşacak onunla.

Kimi birkaç yılda bir değiştirir eşyalarını, değişiklik sever veya kıymet bilmez ya da tutumsuz. Kimi otuz yıldır aynı mobilyalar, özenle korunmuş; alışkanlıklarından vazgeçemez, vefalı, anılarına bağlı veya tutumlu.

Kimi evlerde kütüphaneler dolusu, kiminde bir tek kitap yok. Kiminde her çeşidi kitabın, kiminde sadece belli bir görüş yansıtan. Kimindeyse, rafların ebadı, mobilyanın rengiyle oranlı, özenle seçilip konuşlanmış. Bu da bir başka yönünü yansıtır evin sakinlerinin.

Kimi özenle ve elleriyle hazırlamıştır ve sunar ikramını; kimi rast gele bir yerden adet yerini bulsun kabilinden teminli, yersen, işine gelirse ya da al zıkkımlan dercesine bir ikramsı.

Dediğim gibi, her binanın, her yaşam alanının, hatta her üretilenin kendine özgü bir kişiliği var bence, her bireyin olduğu gibi.

Belki de eskilerde o nedenle gidilirdi kız görmeye. Bu kızdan ziyade ev, evin ötesinde evin hanımı tanıyıp fikir edinmek içindi. Öyle ya kız başka ortamda da görülebilirdi.

O nedenle belki de denilirdi.

Anasına bak kızını al, kenarına bak bezini al!

Perihan Reyhan Alkan

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.