KIRMIZI ÇİZGİ

ABONE OL
18:05 - 01/10/2020 18:05
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

KIRMIZI ÇİZGİ

ABD’de 8 Kasım 2016 tarihinde yapılan başkanlık seçimi propagandasında İslam karşıtlığını öne çıkaran Donald Trump, seçimden galip çıktı. 20 Ocak 2017 tarihinde yemin etti ve ABD’nin 45. başkanı oldu. Tutarsız eylem ve sözleri olan Trump, kısa sürede nasıl biri olduğunu herkese gösterdi. Bizim siyasi iktidarın özellikle seçim sürecindeki desteği ise hep Trump’dan yana olmuştu. Ancak Trump sonrası Türkiye-ABD ilişkileri eskisinden de kötü bir duruma geldi.

Geçtiğimiz hafta Donald Trump; “Ben artık zamanı geldiğine inanıyorum. Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıma vakti gelmiştir. Büyükelçiliği Kudüs’e taşıma talimatı veriyorum” açıklaması ile Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıyan tarihteki ilk ülke ABD oldu. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 1980 yılında İsrail’in Kudüs’ü ilhak ederek başkent ilan etmesini geçersiz sayan 478 sayılı kararı varken, “Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıma zamanı geldi” açıklaması, dünyaya meydan okumaktır.

AB ile dünyanın birçok ülkesi Trump’ın bu açıklamasına destek vermemiş ve eleştirmiştir. Bu olay üzerine AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan şöyle bir açıklama yaptı: “Böyle bir adımı atmak dünyada, özellikle bu bölgeyi ateş çemberinin içine atmaktır. Ey Trump, sen ne yapmak istiyorsun?” Emperyalist ABD, Ortadoğu’yu 70 yıldır sürekli karıştırmaktadır, ateşe vermektedir. Emperyalizmin işlevi gelişmekte olan ulusların iç işlerini karıştırmak ve kargaşalar çıkartarak sömürmektir. ABD’nin Ortadoğu’da ve dünyanın her yerinde yaptığı budur.

AKP Genel Başkanı 2005 yılında gerçekleştirdiği İsrail ziyaretinde Kudüs’te dönemin İsrail Başbakanı Ariel Şaron’la Başbakanlık Konutu’nda bir araya gelmişti. Ariel Şaron “Yahudi milletinin başkenti ve İsrail’in başkenti Kudüs’e hoş geldiniz” sözlerine karşı birşey söylemeden dostça karşılık vermişti. Bunun yanı sıra Türkiye ile İsrail arasında ‘Mavi Marmara’ kriziyle ilgili olarak tazminata ilişkin usul anlaşmasının 6 maddesinin yer aldığı belgede son paragrafta, şu cümleler yer almıştı: “Bu Anlaşma, Ankara ve Kudüs‘te 28 Haziran 2016 tarihinde her biri eşit derecede geçerli Türkçe, İbranice ve İngilizce dillerinde ikişer nüsha halinde akdedilmiştir. Yorum farklılığı halinde İngilizce metin esas alınacaktır.” Buna göre Ankara ve Tel Aviv yerine, Ankara ve Kudüs denilerek, Kudüs’e ‘başkent’ niteliği verilmişti.

Siyasi iktidar, ABD’nin Telaviv’deki Büyükelçiliğini Kudüs’e taşıma kararı almasını kırmızı çizgimiz olarak açıklamıştır. Ancak ABD’nin Irak’ta askerlerimizin başına çuval geçirmesi ile PKK terör örgütünün uzantısı PYD’ye silah vermesi kırmızı çizgimiz olmadı, olamadı. Bunların yanında AKP Genel Başkanının Yunanistan’a gidip, ülkemizin tapu senedi olan ve gerçek kırmızı çizgimiz Lozan Anlaşması’nın güncellenmesi gerektiğini söylemesi, büyük sorumsuzluktur. Lozan Anlaşmasını tartışmaya açmak ya da güncellenmesi gerektiğini söylemek Türkiye Cumhuriyeti’ni ortadan kaldırmak anlamına gelmektedir. Misak-ı Milli sınırlarımız içinde yer alan Ege’deki adalarımızı Yunanistan’ın işgal etmesine ses çıkarmadan, Kudüs için kırmızı çizgi demek komikliktir, kendini bilmezliktir.

İslamlık, Musevilik ve Hıristiyanlığın kutsal kenti Kudüs’ün, İsrail’in başkenti olarak tanınması asla kabul edilemez. Bu karar Ortadoğu’yu dinamitleyeceği gibi, dünya barışını da yok etmeye yöneliktir. Gelinen noktada Büyük Ortadoğu Projesi – BOP eş başkanı olmakla övünenler, nelere ve kimlere hizmet ettiklerini anlamışlar mıdır? Bugün AKP’nin tutarsız dış politikaları yüzünden hiçbir devlet Türkiye’yi ciddiye almadığı gibi, her geçen gün güvenirliğimiz de azalmaktadır. Bu siyasi iktidar, ülkemiz yönetiminden gitmediği sürece, daha birçok kötü olaylarla karşı karşıya kalacağımız bilinmelidir..

Suay Karaman

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.