KİRLİ İŞLER AÇILIMI

ABONE OL
18:46 - 01/10/2020 18:46
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Gülen Cemaati ile Erdoğan ağırlıklı AKP’nin iktidar olma savaşı son günlerde neredeyse Türkiye’nin gündemini en uzun süre belirleyen ve nasıl biteceği de bilinmeyen bir durum aldı.

Cemaatlerle-AKP’nin çelişkileri, çıkar çekişmeleri ve iktidar savaşları son günlerde başlamadı.

Bu iktidar savaşını daha ayrıntılı olarak anlatmayı ileri bir tarihe bırakarak son günleri irdeleyelim.

Recep Tayyip Erdoğan’ın tek muktedir olma girişimlerini, AKP ile ittifak içinde olduğu tarikatlar özellikle de Fetullah Gülen Cemaati sadece TSK’ne medyaya, muhalefete, aydınlara, Atatürkçülere, ulusalcılara değil kendilerine de yönelik bir bertaraf hareketi olarak gördüler.
İlk tepki MİT Müsteşarını sorgulamaya kalktıklarında ortaya çıktı.

R.T.Erdoğan bu girişimin doğrudan kendisine karşı bir hareket olduğunu anladı.

Bu saldırıdan çok korktu.

AKP oylarıyla bir gecede yasa değişikliği ile bu girişimi önledi.

AKP, Milli Görüş Gülen Cemaati ise Risale-i Nur tarafındadır.

Geçmişte iki grup birbirilerine karşı ağır suçlamalarda bulunmuştu.

28 Şubat hareketi bu iki rakip şeriatçı grubu birbirine yaklaştırdı.

2002’de iktidar olan AKP ile Gülen Cemaati başlangıçta sırt sırta, kurgu filmlerini aratmayan senaryolarla iktidarın kudretinden alabildiğince yararlanmışlardı.

ABD-CİA patentli Gülen Cemaatinin vurucu tim görevini üstlenen Taraf Gazetesi, bu ittifakta önemli görevler üstlendi

Bavulcu namıyla maruf CİA eğitimli Mehmet Baransu eline tutuşturulan bir bavulu Gülen Cemaatinin eğitimli savcı, yargıç kimlikli müritlerine teslim etti.

Ülkede ne kadar AKP karşıtı, Fetullah Gülen karşıtı asker sivil, aydın, gazeteci, asker varsa belirlendi.

12 Mart ve 12 Eylül Darbelerinde bile yaşanmamış bir sürek avı başlatıldı.

Silivri’de kurulan 21. Yüzyılın toplama kampına bu insanlar rehine olarak tutsak edildiler.

Ergenekon adıyla siyasi tarihe geçen bu özel tanıklı, gizli tanıdıklı, sehven ve sahte CD’li davanın gönüllü savcılığını AKP’li başbakan üstlenmişti.

Kanıt, hukuk, adalet kavramları paspas yapılarak, önceden kararlaştırılmış kararlar savcı-yargıç kıyafetine bürünmüş müritlerce okundu.

Tayyip Erdoğan, MİT Müsteşarı örneğinde kendisine açılan savaş restini görerek Fetullah Gülen Cemaatine gücünü gösterme kararı aldı.

Dersaneleri kapatma tehdidiyle yanıt verdi.

Kavga kızıştı. Başbakan kararlıydı. Önce dersaneleri, sonra öğrenci yurtlarını cemaatin elinden alarak arka bahçesini kurutacaktı.

Devreye yine Bavulcu Mehmet Baransu girdi.

Bu sefer sahte CD, özel tanık yerine devlet arşivlerindeki belgeleri piyasaya sürmeye başladı.

Aslında Gülen Cemaatinin devletin damarından AKP’yi vurması, devlet içindeki gücünü de açığa çıkarıyordu.

Günlerce ”Firavun”, ”Karun”, ”Şeytan, ”Hain” suçlamaları Gülen Cemaati ve yandaş medya arasında karşılıklı suçlamalar başladı

Pısmış medya bir arada-bir derede hesabı kavgaya mesafeli kaldı.

Kişilikli ve ilkeli olan gazeteciler ya içerideydiler ya da kovulmuşlardı..

Türkiye, Müritlerle yandaşlar kapışmasını dizi izler gibi izlemeye koyuldu.

AKP Hükümeti 2004 yılında MGK’n un İrtica ile Mücadele Kararlarını imzalamıştı.

Hedef Gülen Cemaati idi.

Oslo’da PKK ile yapılan anlaşma ile dersanelerin kapatılması planlanmıştı.

PKK’nın Gülen yanlısı üç imamı öldürmesi, AKP-PKK ortaklığının cemaate karşı duruşu olarak algılandı.

Taraf’ın başka bir CIA patentli yazarı Emrullah Uslu, Başbakan için yazdığı yazıda kullandığı dil yenir yutulur değildi. Başbakanın dava açtığı yazı başbakanı:

“Çakal, ahlaksız, yalancı, hain, perde önünde farklı, perde arkasında farklı” sözcüklerle nitelemişti.

AKP içindeki Gülencilerin kazan kaldırmalarıyla dersanelerin kapatılması iki yıl ertelenmesi savaşın ateşini söndürmedi.

Zaman yazarı İbrahim Öztürk, Recep Tayyip yandaşlarına : ”Peygamberin bile kıblesi şaştı. Kudüs’tü Kâbe oldu. Bu işte değişmeyen tek şey ise güce tapmak, yalakalık…” iletisi ile duyurması, AKP’lilerce Peygambere hakaret olarak algılandı.

Fetullah Gülen, başbakanı ruh hali bozulmuş bir hasta olarak niteliyordu.

Taraf eliyle açılan karşı atak başbakanı telaşlandırırken, yine öfkesine yenilerek yargıya emirler yağdırmaya başladı.

Bindirilmiş kıtalara rağmen Trakya fiyaskosu sinirlerini enikonu bozmuştu.

MGK belgelerinin yayınlanması üzerine Genel Kurmay Başkanlığı, Başbakanlık, MGK Taraf Gazetesi aleyhine karşı dava açtı. Yetmedi, başbakan yargıyı tehdit ederek; ”Sen onları içeri atmazsan ben sana gereğini yaparım!” anlamı çıkacak tehditler savurmaya başladı.

”Kampanyayı yürütenleri açıklamaya kalkarsak yer yerinden oynar.”Tehdidini savurdu. .

Türkiye’de ne zaman bir skandal sayılacak bir suçlama ortaya çıksa hemen suçlanan kişiler karşı savunmaya geçer.

”Bildiklerimi bir açıklarsam, yer yerinden oynar!”

Ama bir türlü yeri yerinden oynatmazlar.

Üstelik bir de çıkıp;”bu iftiradır, yalandır.” Demezler, ama hep tehdit savururlar.

Geçmişte suçları ortaya çıkan vurguncuların, yeraltı dünyasının uyuşturucu baronlarının savurduğu tehditler suçluluk telaşıydı.

Ellerinde ne devlet yetkisi, ne de yargısı vardı.

Hâlbuki başbakanın, devlet arşivlerine, kararlarına, belgelerine izinsiz, sorunsuz ulaşabilir.

Devlet adamı tehdit etmez, gereğini yapar.

Görünen o ki; yeni bir açılım dönemi başlıyor.

Bu açılım: Kirli işler açılımı olacak.

Bekleyelim, karşılıklı açılıp-saçılsınlar….

Yıldız AKALIN

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.