KİNDAR- DİNDAR= DEMO(G)OKRAT

ABONE OL
18:47 - 01/10/2020 18:47
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Son günlerde Türkiye’yi başka pencereden görmek isteyenlerin beklediği paket açıldı.

İçinden çıka çıka Cumhuriyet düşmanlığının, Kemalizm karşıtlığının, Türkiye’nin sinsice Büyük Ortadoğu Projesine (BOP) peşkeş çekileceğinin ilanı çıktı.

Günlerdir, çıkacak, çıkıyor, tekrar yazılacak, yazılıyor yazıldı tekerlemesiyle insanlar oyalandı.

Tüm kötü niyetliler, teslimiyeti onur sayan omurgasızlar, Sevr kalıntıları, dinci bezirganlar, yalakalar
Papatya falı açmaya başladılar.

Civciv çıkacak, kuş çıkacak! diye cayırtı kopartanlar bugün pür dikkat başbakandan keramet bekledikleri açıklamasını dinlediler.

Salon, Başçavuşluktan başbakanlıkta üst düzey yetkilisi olunca, APO’ ya güvence verme görevini üstlenen MİT müsteşarı dışında tüm bakanlar, AKP’li bürokratlar, yandaş, pısmış, besleme, AKP’ye mideden, korkudan bağlı omurgaları çıkarılmış medya, başbakana secdeye varan genel yayın yönetmenleri ellerini göbekleri üzerine bağlayarak yerlerini almışlardı.

Canlı yayında başta kadın olarak bir bakan ve orta sıralarda tesettürlü bir kadından başka kadın katılımcı yoktu. Gelecek toplantıda kadın bakan da tesettüre sarınıp gelir herhalde.

Alman yargısınca asrın en büyük soygunu olarak kabul edilip karara bağlanan Deniz Feneri vurgununun baş aktörü Zahit Akman Kanal 7 yöneticisi olarak toplantıda diğer saygın yandaşlar safında yerini aldı.

Almanya’da tutuklanacağı korkusundan Avrupa’ya gidemezken, yeni Türkiye’nin ”bizim suçlumuz Ak’tır ve de paktır” kuralına göre şekilleneceğinin ibretlik belirtisi olarak vurgulanması da ortaya çıkmış oldu.

Demokrasi paketinin samimiyetine içtenliğine uygun olarak muhalif medya ve gazeteciler çağrılmadı.

Halk TV, IMC TV, Hayat TV kanalları ve Evrensel, Sözcü, SOL, Aydınlık, Yeniçağ, Bir Gün, Özgür Gündem gazeteleri Başbakanlık Basın Merkezi tarafından toplantıya demokratik açılımı eleştirirler diye çağrılmadığı paketin ne kadar önemli ve demokratik olduğunu kanıtladı.

Başbakan ve AKP tüm yurttaşlara değil, yandaşları ve seçim dönemini bekleyen makarnacılara konuştu.

AKP’ye biat eden tüm kanallar canlı canlı yayınladı.

Başbakan bir saate yakın konuştu.

Kırk dakika muhalefete çattı, cumhuriyet dönemini, 27 Mayısı kötüledi, kurtuluşun batı cephesi komutanı İsmet İnönü’yü es geçip tekrar imam kimliğine dönüş yapıp, laikliği, TC’ye olan alerjisini bir kez daha belirtti. Yirmi dakika da paketi açmaya çabaladı.

Başbakan yine eski tas, eski hamam.

Esti yağdı kükredi, hakaret etti.

Ve her zaman yaptığı gibi kendini dünya demokratı ilan etti.

Dikta dönemlerinin aldığı oylamasız, tartışmasız kararların dikte edildiği emirlerin duyurulduğu gibi dikte etti.

Sorularla başbakanın çapını aşan sorularla karizmasının çizileceğinden korkulduğu için soru sormak yasaklandı. Aslında bu yaptırımdan en çok omurgasız genel yayın yönetmenlerini rahatlattı. Zaten dikte faslı bittikten sonra bir koşu başbakana secde görevine döndüler.

Kimsenin anlamamasını hedeflemiş bir kalemin yazdığı çok berbat bir komposizyonu önündeki kâğıda bakmadan-kendisinin de anlamadığını saklayamadan aynadan aynaya dönerek konuşur gibi okudu.

Paketten çıka çıka Tayyip Erdoğan’ı padişah-başkan yapmanın şifresi çıktı.

İzzettin Doğan, Romanlar, yetmez ama evetçiler, Kürt Partisinin toprak ağaları apışıp kaldılar.

Bir kez daha tongaya düştüler.

Hâlbuki günlerdir yandaş, sinmiş, korkmuş medyada yalakalar, kanal kanal dolaşıp paketin ne kadar demokrat, ne kadar çağdaş olduğunu yemin billah ederek halkı kandırmaya çalışıyorlardı.

Dinci TV’ler, HaberTürk, NTV, ATV, STAR, KANAL D, KANALTÜRK ne kadar AKP otlakçıları varsa ekranlara çıkarıp paketin ne kadar yararlı olduğunu anlatmışlar, başbakana kefil olmuşlardı.

Hâlbuki kendileri de bilmiyorlardı paketin içeriğini.

Star, Zaman, Habertürk, Türkiye, Bugün, Sabah, Yeni Şafak ve Bugün gazetelerinin aynı manşeti atmaları da rastlantıdan öte, bir merkezden alınan direktifin şak-tak uygulamasıdır.

Demokrasinin ve demokratlığın molla ayaklarına pas pas yapılmasına gönüllü olan akademisyen kılıklılara diyeceğimiz odur ki:

Demokrasiyi yerleştirmek isteyen kişinin, kuruluşun ve partinin en başta gerçek bir demokrat olması gerekir.

Demokrasiye inanması gerekir.

Demokrat olmanın da koşulları vardır:

İlk koşul, karşıt görüşlere dayanmak, eleştireler katlanmaktır.

Geçmişine bakmadan, kökenini irdelemeden sana bu ülkede en yüksek makamlara gelmenin fırsatını veren bu devleti kuranlara saygılı olmayı bilmesi gerekir.

Demokratlığın ilk basamağı çoğulculuğa inanmak ve uygulamaktır.

İnsan sevgisini özümsemiş olmaktır.

Dogmayı değil bilimi rehber almaktır.

Şaibeli değil her zaman hesap vermeye hazır olmaktır.

Kendisini her yurttaşla, her insanla eşit kabul etmektir.

Hem kindar, hem dindar hem de demokrat olunmaz.

Her ağzını açışta damarlarını patlatırcasına muhalefete hakaret ederek demokrat olunmaz.

Zaten başbakan seçimini önceden yapmıştı;

Başbakan; çevreci, doğayı rant kaygısıyla betonlaştırmaya, yaşamının her anına müdahale edenlere, insanların yatak odalarına kadar karışma cüretine kapılanlara, bilimi değil, dogmayı dayatmalara karşı çıkan bu ülkenin aydınlık insanlarına gençlerine ”Orman’a ” yönlendirmesiyle amacını açıklamıştı.

Ya Ormana ya Mağaraya dayatmasında mağaranın; bağnazlığın, ilkelliğin, yabanlığın korkunun, sembolü olduğunun bilinciyle kendi tercihine karışamayız.

Ama ormanın; özgürlük, toplu yaşam, çeşitlilik, temiz nefes ve kardeşlik olduğunun bilincindeki insanlar senin ölçülerine göre hakaret diye algılamadılar.

Biz ülkemizin, çağdaş laik, demokrat bir hukuk devleti niteliğindeki yapısı içinde:

Bir ağaç gibi tek ve hür

Bir orman gibi kardeşçesine yaşamayı çoktan kabul ettik.

Düşlediğin mağara senin olsun.

Ülkemin bütünlüğünü, laik, demokrat yapısını değiştirip Arap rejimlerine dönüşmek senin çapını da, gücünü de aşar.

Türkiye Cumhuriyeti laiktir.

Laik bir hukuk devleti olarak ilelebet yaşayacaktır!

Yıldız AKALIN

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.