KİN- KORKU VE SİYASET

ABONE OL
18:58 - 01/10/2020 18:58
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

”Gerekirse papaz elbisesi giyerim.”

Bunu söyleyen kafa ”demokrasiyi trene benzeten, amacına ulaşana kadar binip, işi bitince ineceğini” söyleyen içten pazarlıklı düşüncenin simgesi.

Hedefe ulaşmak için her yolu mubah sayan bir siyasetin dışavurumu.

Takiyye dedikleri iki yüzlülük.

Bazen papaz olur, bazen imam olur.
Bazen demokrat olur, bazen diktatör.

Türkiye’de sol’un ayrı tellerde çalması, merkez sağın dini siyaset aracı kullanmaları sonucu Erbakan Hoca yüzde yirmi iki ile başbakanlık koltuğuna oturmuştu.

Erbakan Hoca şeriatçıydı. Laiklik karşıtıydı. Ama ABD karşıtıydı da.

O yüzden sakıncalı bulundu koltuğunu terk etmek zorunda kaldı.

Hem partisi yüce yargı kararıyla kapatıldı. Devlet yardımını hileli bir şekilde iç etmesi sonucu yargılanıp mahkûm oldu. Erbakan’la aynı suçu işleyen Abdullah Gül, dokunulmazlığı, ABD’ye de bağlı olması nedeniyle hapsolmaktan kurtuldu, üstelik Cumhurbaşkanı seçildi.

Erbakan’la aynı görüşte olan, ABD’ye bağlılığını daha milletvekili bile olmadan Beyaz Saray’da Bush’a sunan Recep Tayyip, hem AB’nin hem yerli sermayenin, hem uluslar arası sermayenin desteği ile iktidar oldu.

Bu destekçilerin katkılarıyla devletin tüm katmanlarını yandaşlarıyla ele geçirdi.

Emniyet cemaatçilere teslim edildi.

Medyada biat etmeyenler bertaraf edildi.

Gazeteciler gazetelerinden kovuldu.

İktidardan yana olmayan programlar yayından kaldırıldı.

Başbakan medya patronlarına: ”Parasını verdiğin yazarına sahip ol!” tehdidini canlı yayınlarda bağıra çağıra duyurdu.

Bitaraflarda bertaraf edilince halkın gerçekleri öğrenmesi önlendi.

Artık iktidarın pembe haberleriyle Türkiye pembe rüyalara ışınlandı.

Bugün ”Biz medyaya en ufak bir telkinde, baskında bulunmadık.” Diyebiliyor.

Ordunun kozmik odalarına kadar girilip, sindirildi.

Yargı bitaraflıktan kurtarıldı biatçilere teslim edildi.

Her kesimdeki muhalifler Silivri Toplama Kampında etkisizleştirildi.

Meslek yaşamı boyunca sol ile mücadele eden istihbaratçı, muhafazakâr emniyet müdürü, Fetullah Gülen’e dokununca ”Silahlı sol terör örgütü elmanı” suçlamasıyla yallah Toplama Kampına!

Sivil Faşizm sadece Türkiye topraklarında planlanmadı. Bu plan AB’den, Suudi Arabiyadan, ABD’ye kadar geniş bir kesimin işbirliği ile hazırlandı.

En önemli görevi Medya üstlendi.

Önce, Holding Medyası, holdinglerin ihale kıyağı hatırına AKP’nin emrine verildi.

Ahmet Şık, nokta dergisinde Özden Örnek Paşa’nın doğruluğu kanıtlanmamış günlüklerini yayınladı.

Şimdi ”İmamı” deşifre ettiği için Ergenekoncu diye tutuklandı.

İstanbul Beşiktaş’ta, Devlet Güvenlik Mahkemelerinin sadece ismi değiştirilerek Özel Yetkili Mahkeme adını alan mahkeme devreye girdi. Bu mahkeme yasalarda olmadığı halde Türkiye’nin her tarafına hükmeden bir yetkiyle istediği kişileri tutuklamaya başladı. Aralarında raslantı sonucu sokulmuş yansız yargıçlar davalar sürerken başka yerlere atanarak yetkili savcı Zekeriya Öz’ün hâkimiyetine teslim edildi. Onun tutuklama istemiyle yargıç karşısına çıkan zanlılar hemen tutuklanmaya başlandı.

Kamuoyu oluşturmak için yandaş cemaat medyası zaten gizli olması gereken soruşturmaları virgülüne kadar yayınladılar. Özel bilgiler bile gazetelere dağıtılıyordu.

Bu bilgiler emniyetten ve özel yetkili savcılardan başka bilen olmadığına göre bu bilgileri medyaya kim servis ediyor. Zanlılara, avukatlarına gizlilik gerekçesiyle verilmeyen belgeler, yandaşlara verilirken, hangi adil yargıya güveneceksiniz?

Daha sonra yandaş medyaya emzikli medya katıldı.

DSP’den milletvekili seçilemeyen Şamil Tayyar yeni bir misyon üstlenerek, yazarları, gazetecileri, bilim adamlarını jurnalleyip, Muhbir Gazeteci unvanını aldı.

Çifte kimlikli Taha Kıvanç, adı var kendisi yok cemaat fedaisi görevini yaparken, kesesini de doldurdu.

Sonra devreye amansız Atatürk düşmanı tosuncuklar ve akçesi cemaat tarafından karşılanan, yandaş basımevinde basılan The Taraf devreye girerek ABD’nin düzmece olduğu belli olur diye reddettiği iftira yumağını yıllar sonra yeniymiş gibi yayınlamaya başladı.

Önemli olan gerçek olup olmadığı değil, özel yetkili yargıya bahane hazırlamaktı.

İlkeli bir gazetecide olması gereken haberi doğrulama kuralını hiçe sayan bu gazetenin etik dışı uydurma haber servisi yapması yeni değil.

Türkiye Gençlik Birliği (TGB), telefonla gizli CİA elemanı, eski polis, Taraf’ın çakma gazetecisi Emrullah Uslu’yu arayarak CHP’nin darbe yapmak planını ihbar etmek istediklerini söylüyorlar. Taraf elemanı Taraf Gazetesinin etiğine yakışır biçimde haberi her zaman olduğu gibi doğrulama gereği duymadan ”CHP içindeki güvenilir haber kaynağından aldığım bilgiye göre CHP Genel Merkezinin ikinci katında darbe toplantısı yapmaktadır.” Diye yazıyor. CHP’nin ikinci katında toplantı salonu olmadığı, TGB’nin gençleri tarafından işletildiği ve uydurma haber yaptığı ortaya çıkan biri ne yapar?

Polis eskisinden ve gazetesinden tık yok. İşte Ergenekon Davasının muhbir gazetecilerinin ahlak yapısı!

Oda TV, tam AKP ve Cemaatlerle ilgili haber yapacağı duyulunca Zekeriya Öz devrede, Soner Yalçın Silivri Toplama Kampında.

Uluslararası gazetecilik ödülünü alan Nedim Şener tutuklanıyor.

Ertesi gün devreye yine bir gazeteci giriyor. Basın özgürlüğüne yapılan baskılar tartışılırken Akşam Gazetesinden Nagehan Alçı alıyor sazı eline; ”İstihbarat kaynaklarından aldığım bilgilere göre” diye kimsenin bilmediği belgelerden bahsediyor. Eğer bir gazeteci istihbaratla çalışıyorsa o gazetecinin gazetecilik görevinin bitmesi gerekir. Artık gazeteci ile polisin ayırt edilemediği bir dönemdeyiz.

AKP ve Cemaat, artık CHP’nin yükselişinden tedirgin olmaktadır. Hiçbir olasılığı kendi haline bırakmıyorlar.

Hemen yeni bir senaryo ortaya konuyor. İlkin Bayraktar isimli bir kadın devreye giriyor. Baykal’ın kendisini taciz ettiğini ilan ediyor. Kılıçdaroğlu ile görüşüp dinleme cihazı istiyor.

Ama öyle acemice davranışlarda bulunuyor ki olayı eline yüzüne bulaştırıyor.

Başbakan ve AKP kurmayları balıklama olayın üzerine atlarken, bu komplodaki paylarını örtbas etmeye çabalıyorlar.

Yavuz hırsız hesabı pisliklerini örteceklerini sanıyorlar.

Gerçekten korkuyorlar.

CHP’yi iktidarlarına engel olarak görmeye başladılar.

Bu nedenle inanılmaz bir cüretle, siyaseti kirlettikçe kirletiyorlar.

Bu hırs, bu kin neden?

İktidardan düşmekten neden bu kadar korkuyorlar?

Bu telaş, bu hırçınlık neden?

Neden?

Yıldız AKALIN

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.