KİMİ KANDIRIYORSUNUZ

ABONE OL
18:58 - 01/10/2020 18:58
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Türkiye’de 2010’un son günlerinde, basında pek yer bulmayan göz boyamalık bir genel kurul yapıldı. Yimpaş’a tüm birikimlerini kaptıran inanç kurbanları, paralarını kurtarmaya gittikleri Yozgat’ta nerdeyse dayak yiyeceklerdi. Yeşil vurguncuların davaları hep sürüncemede bırakılıyor. AKP iktidarı kendi yandaşlarını korumakta direniyor. Bu arka çıkmanın altında yatan asıl neden size kadar bulaşmasının ortaya çıkma korkusu mu?

Deniz Feneri soygununun Türkiye soruşturması üç yıl gecikmeyle Almanya’ya savcılar gönderildi. Bu dava açık olarak Almanya’da karara bağlandı ve uzantılarının ve asıl faillerin Türkiye’de olduğu mahkeme tutanaklarına geçirildi. Aile fotoğrafları duruşma salonunda teşhir edildi. Türkiye, AKP iktidarı olarak bu davanın Türkiye ayağını canla başla korudu. Şimdi gönderilen yargı mensuplarının tarafsız olup-olmamasının tartışılması, Türkiye yargısı için utanılacak durumdur. Bunun sorumlusu da AKP iktidarıdır.
Türkiye’de Zahit Akman’ın AKP’den milletvekili yapılarak dokunulmazlık zırhıyla hem kendini, hem de AKP’ye uzanan hortumlamanın ortadan kaldırılacağı söylenmektedir.
Ali-Dibo vurgununun şaibeli sorumlusunun Adalet Bakanı olduğu ülkede, hele ucu AKP’ye dokunan Deniz Feneri davasının adil bir çözüme ulaşacağını inanmak gerçekçi olabilir mi?
Yolsuzluk, sahtekârlık davalarının dokunulmazlık zırhıyla sumen altı edilmesi, sonucunun da zamanaşımı üçkâğıdına götürülmesi yeni bir cemaat buluşu olarak ortaya çıkacaktır.
Sonra karşımıza geçip, dinden-imandan dem vuracaksın, halk iradesi nutukları atacaksın.
Ama bizi kandıramazsınız. Biz sizi iyi tanıyoruz.
Saf insanların inançlarını, zaaflarını kullanarak uygar dünyanın utanç duyacağı, etik dışı bulduğu hileleri, üçkâğıtları, yüzünüz kızarmadan kâr hanesine ancak siz yazarsınız.
Üstelik inançlarından başka dayanakları olmayan insanların inançlarını da istismar etmeyi kurnazlık, zekilik olarak algılamayı alışkanlık edinmişsiniz.
Sülün Osman, sizin yanınızda cücelerin cücesi kalır.
Şeytanın bile şapka çıkaracağı hileleri, oyunları bulup uyguluyorsunuz.
Daha utanılası, bütün bunları Tanrı adına yaptığınızı inançla söylüyorsunuz.
Çok eskilere gitmeyelim, Bosna’daki parçalanmış, evsiz yurtsuz, babasız, kocasız bırakılmış zavallılar için toplanan yardım paralarını Beşir Mercimeklerle, iç edip, siyasette akçe olarak yalayıp yuttunuz. İyi niyetli hayırseverler sandı ki, ‘’hayır” için verdikleri bağışlar o perişan insanların az da olsa yaralarına melhem oldu. Ne bilsinler ki iyilik için düşkünlerle dayanışma için, Allah rızası için çocuklarının lokmalarından kısıp güvenerek verdikleri aziz görünümlü yaratıkların insanlıktan uzak, çağın haramileri olduklarını.
Hesap mı verdiler?
Yandaşlarınızı üç devirlik tespihlerle, yurtdışına avlanmaya gönderdiniz.
Bu dolandırıcılar, Kombassan adıyla, Yimpaş adıyla, Endüstri Holding adıyla, Jet-Pa adıyla Avrupa’da saf dindarlar avına çıktınız.
Üstelik Allahın evi camileri dolandırıcılıkları için üs olarak kullandılar.
İmamları da yanlarına alarak, sürek avına çıktılar.
Ayetlerden örnekler vererek ‘’Gâvur” bankalarındaki birikimlerini Müslüman girişimcilere teslim ederek hem sevaba, hem de faizden daha yüksek oranda kar payına erişeceklerine inandırdılar.
Yanınıza taktığınız cüppeli sarıklı sözde imamlarla kapı -kapı gariban avına çıktınız. Onlara cennetten köşeler vaat ederek dişlerinden tırnaklarından artırdıklarını okuduğunuz yasini-şeriflerle aşırdınız.
Karısının sırtındaki entariyi, o köşede evde pizza tavasında yapılan bazlamayı geven çocukların üstlerindeki çamaşırları, bitpazarından bir Marka, bir buçuk Marka alındığını biliyor muydunuz?
Siz bilmiyordunuz ama beraber getirdiğin o ölü soyucuları ve sizin hırsızlığı tarikat töresi sayan hain komşuları çok iyi biliyorlardı. Çünkü onlarda hırsızlıklarınıza aracılık ettikleri komşularıyla aynı kaderi paylaşıyorlardı. Mavi torbalarla taşıdığınız Markları, Frankları, Avroları çocuklarınıza ganimet, partilerinize sermaye olarak kar hanesine yazdınız.
O kazandığını yemeye kıyamayanlar, elleri böğürlerinde kala kaldılar.
Kimi aklını yitirdi, kimi eşini, kimi canını yitirdi.
Hakkını arayan garibanlara ‘’sahtekâr” diyecek kadar pişkinliğe vurdunuz.
Belediyelerdeki yolsuzluklar devletin müfettişlerince kanıtlanıyor, devletin değil cemaatin bakanı yasaları çiğneyip savcıları engelliyorsun. Danıştay yasaları çiğnemene hayır deyince onlara saldırıyorsun.
Neredeyse, peygamberlik mertebesine çıkardığınız, ilkokulu bile bitirememiş, sıradan vaizin serveti nerelerden geliyor?
Ta Amerikalarda emekli vaiz maaşıyla özel çiftliklerde kimin parasıyla sultanlar gibi yaşıyor?
Hangi alın teri ile kazandı o debdebeli yaşamı.
Servetin helal olabilmesi için emek gerek, alın teri gerek.
Hesabı Allaha vereceğiz diye kandırmayın.
Önce halka verin servetlerinizin hesabını.
Tekbirler getirerek mi vardınız o muazzam varlığa.
O garibanları soyanlara ne oldu?
Hangi makamdalar?
Şeriat devleti gibi içki haramdır diye yasaklamadan nemalanırken, kul hakkı yemeyi helal edecek ayet mi indirdiniz sonunda?
Tıksırıncaya kadar yediğiniz kul hakkını kapatmak için, molla kadılarınız bilmem kaçıncı dalga baskınları yakında yine başlatacak mıdır?
Neden hesap vermekten kaçıyorsunuz?
Aklanamayacağınızdan korkuyorsunuz.
Şeriat getireceğiz derken; hırsızlığın, kul hakkı yemenin cezası ‘’çalan kol kesilir” diye fetva veriyordunuz.
Ya kırkayak gibi yaratıklarsınız, ya da söylediklerinize kendiniz de inanmıyorsunuz.
Gerçekten inanıyor musunuz?
Sizi gidi rantiyeciler!
Siz kimi kandırıyorsunuz!

Yıldız AKALIN

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.