KERBELÂ İKAZLA YETİNMEZ

ABONE OL
18:51 - 01/10/2020 18:51
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Hz. Hüseyin Hz. Peygamber’in torunu, Hz. Fatıma ile Hz. Ali’nin küçük oğlu ve Kerbela şehidi…

KERBELÂ, Hüseyin ve yoldaşlarının katledildiği yerdir… Orada kan ve gözyaşı vardır. Oradaki çekilen susuzluk senin de ciğerlerini kavurmalıdır. Ve ondan sonra başlamalısın âh u figan etmeye.

Kerbelâ hak aramanın ve özgürlüğün destanıdır. Teslimiyetin, adanmışlığın ve sadakatin zirvesidir. Her biri ayrı bir şiar olan yetmiş iki şehidin yurdudur Kerbelâ… Aslında her yer Kerbela’dır, her gün Aşûra…
Aşka şahit isen bu şehadetin kutlu olsun. Sen aşk ile her dem diri kalanlardan olmalısın. Ve aşkın şehidi olmalısın!..

“Hz. Hasan vefat ettikten sonra vefat haberi Kûfe’ye ulaşınca taraftarları Hz. Hüseyin’e, babası ile ağabeyinin intikamını almak için, emrini beklediklerini içeren bir mektup göndermişlerdi. Bu sıralarda, Muaviye Cuma hutbelerinde Hz. Ali’ye hakaret etme emrini vermişti. Hucur b. Adiyy, bu emre karşı çıkmış ve bundan dolayı öldürülmüştü.
Kûfe’nin ileri gelenlerinden bir kişi hem bu haberi iletmek hem de Hüseyin’i Kûfe’ye getirmek amacıyla Medine’ye gitti. Durumdan haberdar olan Muaviye Hz. Hüseyin’e bir mektup yazarak, fitne çıkarmak isteyen kimselere fırsat vermemesi konusunda tavsiyede bulundu. O da cevabî mektubunda; “Seninle savaşmak ve sana karşı çıkmak niyetinde değilim” dedi.

Daha sonra Muaviye yerine oğlu Yezid’i halef tayin etti. Medine Valisi Mervan’dan da halktan kendi adına oğlu Yezid için biat almasını istedi. Mervan Muaviye’nin bu mektubunu Mescid-i Nebevi’de okudu. Halk Muaviye’nin bu isteğine şiddetle karşı çıktı.

Abdurrahman b. Ebu Bekir, Muaviye’nin saltanat istediğini söyleyerek bu teklife karşı çıktı. Abdullah b. Ömer Yezid’in fasıklığını, Abdullah b. Zübeyr ise Allah’a karşı gelene itaatin caiz olmadığını öne sürerek açıkca itirazda bulundular ve biata yanaşmadılar. Hz. Hüseyin de onlarla aynı fikirdeydi.

Mervan Muaviye’yi durumdan haberdar etti. Muaviye’de bu haber üzerine zaman geçirmeden hemen Medine’ye haraket etti. Muhalefet eden kişileri çeşitli tehditlerle biata zorladı ise de başarılı olamadı. Mervan’a bazı talimatlar vererek çaresizlik içinde Medine’den ayrıldı, Şam’a döndü.

Bir süre sonra Muaviye’nin ölümü üzerine Yezid halifelik koltuğuna oturdu ve babasının yarım bıraktığı biat konusunu halletmek için kolları sıvadı. Medine Valisi Velid b. Utbe b. Sufyan’dan her ne şekilde olursa olsun Hüseyin ve diğerlerinden biat alınmasını istedi. Velid, Hüseyin ile Abdullah b. Zübeyr’i makamına çağırttı.

Fakat onlar durumu fark ettiler, Muaviye ölmüştü ve Yezid biat alıyordu. İbnu’z-Zubeyr Mekke’ye kaçtı, Hz. Hüseyin ise Velid’in çağrısına uydu ve O’nunla görüşmeye gitti. Velid biat konusunda ısrar edince, ” Benim gibi bir adam gizlice biat edemez; zaten sen de halk katında açıkca yapmadığım bir biata razı olmazsın” diyerek ertesi gün halkın önünde biat etmek istediğini söyledi.

Eski Medine Valisi Mervan, yeni Vali Velid’ten, Hüseyin’in biatını hemen almasını istedi ve Hüseyin biat etmezse boynunun oracıkta vurulmasını tavsiye etti. Ancak Velid, ” Sen benim için dinimi yıkacak bir şey tavsiye ediyorsun. Yemin ederim ki dünyanın bütün mal ve mülküne sahip olacağımı da bilsem ben Hüseyin’in başını yine de almam” diyerek Mervan’ın tavsiyesini reddetti.

Hüseyin olup bitenleri kardeşi Muhammed’le paylaştı. Muhammed Hüseyin’e, halkın huzuruna çıkarak biat almanın yanlış olacağını söyledi. Hüseyin kardeşinin tavsiyesine uyarak ailesiyle birlikte Mekke’ye doğru yola çıktı.

Hüseyin’in Yezid’e biat etmeyip Mekke’ye gittiğini haber alan Kûfeliler, Şebes b. Rib’i ve Süleyman b. Sür’ad başta olmak üzere Hüseyn’i biad için Kûfe’ye davet ettiler. Halife olarak kendisine biad edeceklerini de bir mektupla bildirdiler.
Ayrıca Ebu Abdullah el-Cedeli başkanlığında bir heyeti de Mekke’ye gönderdiler. Bunun üzerine Hüseyin, durumun yerinde incelenmesi için amcasının oğlu Müslim b. Akil’i Kûfe’ye yolladı. 5 Şevval 60 tarihinde Kûfe’ye ulaşan Müslim İbn Avsece’nin evinde, Hz. Hüseyin adına biat almaya başladı.

Yezid Müslim’in bu faaliyetini öğrenince Kûfe Valisi Numan b. Beşir el-Ensari’yi görevden alarak yerine Basra Valisi Ubeydullah b. Ziyad’ı tayin etti. Ve ondan Müslim’i şehirden çıkarmasını, çıkmadığı taktirde öldürmesini istedi. Kinde kabilesine mensup Tav’a adlı bir kadının evinde saklanan Müslim, ihbar üzerine kıskıvrak yakalandı ve boynu hemen oracıkta vuruldu. Bu yüzden Müslim Kûfe’lilerin biatlarından döndüğünü Hz.Hüseyin’e maalesef bildiremedi.

Hz. Hüseyin yeni gelişen olaylardan haberi olmadığı için çok geçmeden ve arayı fazla açmadan Kûfe’ye hareket etmeye karar verdi. Kûfe’lilerin dönekliklerini bilen ve bu yüzden olacaklardan korkan Abdullah b. Zübeyr Mekke’de kalması konusunda Hüseyin’i ikna etmeye çalıştıysa da başarılı olamadı.

Hz. Hüseyin bütün tavsiyelere kulağını tıkayarak, Zilhicce ayının sekizinde Hicri 60 tarihinde ailesi ve bazı taraftarları ile birlikte Kûfe’ye hareket etti. Yolda şair Ferezdak ile karşılaştı. Ferezdak Kûfe’deki durumun iç açıcı olmadığını bir beyitle Hüseyin’e anlattı:
” Halkın kalbi seninle kılıçları Beni Ümeyye iledir;
ilahi takdir ise gökten iner ve Allah dilediğini yapar.”

Hz. Hüseyin, ” Doğru söyledin ey Ferezdak, Allah’ın dediği olur, Allah dilediğini yapar. Rabbimiz her gün yeni bir iş üzerinedir. Takdir hoşumuza gidecek şekilde olursa nimetlerinden dolayı Allah’a şükrederiz. O şükredenlerin yardımcısıdır. Eğer takdir umulandan başka türlü çıkarsa nimeti hak ve takvası da teneşir tahtası olan kimse, elbette taşkınlık göstermez” diyerek yolculuğuna devam etti.

Sa’lebiyye denilen yere vardığında karşılaştığı bir başka yolcudan aldığı haber Hüseyin’i ürküttü: Kûfe’liler biatlarından caymışlardı ve Müslim b. Akil ile Hani b. Urve şehid edilmişti. Hüseyin bu haber üzerine irkildi, geri dönmek istedi, fakat bu defa da Müslim’in oğulları ve kardeşleri ısrarcı oldular, onlar ağabeylerinin kardeşlerinin intikamını almak itiyorlardı. Hz. Hüseyin bunları ikna etmeyi tercih edeceğine onların suyuna gitmeyi tercih etti ve yoluna devam etti: Çünkü Müslim’i o göndermişti Kûfe’ye.
Ancak arkadaşlarından isteyenlerin geriye dönebileceklerini söylemeyi de ihmal etmedi. Bu teklif bazılarını rahatlattı ve kafileden ayrıldılar. Hüseyin Kerbela’ya ulaştığında yanında sadece 70 kişi kalmıştı.

Hür b. Yezid, Hz. Hüseyin’in Kerbela’ya ulaştığını valiye bildirdi. O da Hür’den, kafilenin sarp ve müstahkem yerlere sığınmasına engel olunmasını, susuz ve savunmasız bir yerde konaklamaya mecbur edilmesini istedi.

Vali Ziyad, Rey valiliği sözünü verdiği Ömer b. Sa’d b. Ebu Vakkas’a da ordusuyla birlikte vakit geçirmeden Hz. Hüseyin’in üzerine yürümesini ve onu tepeleyip gelmesini emretti.

Ömer b. Sa’d önce bu işe yanaşmak istemedi. Ancak Rey valiliği de oldukça cazip bir makamdı. Tercihini yaptı ve Hüseyin’in üstüne yürüdü. Hz. Hüseyin Ömer’in gönderdiği elçiye, kendisini Kûfe’lilerin çağırdığını, ancak 18 bin kişinin biat ettikten sonra biatlarını bozduğunu, bu durumu yolda öğrendiğini, geriye dönmek istediyse de Hür b. Yezid’in kendisine engel olduğunu söyledi.

Hüseyin aynı teklifi Ömer’e de yaptı. “Sen bari müsade et ve ben dönüp gideyim” dedi. Ömer b. Sa’d, Hz. Hüseyin ile çarpışmak istemediği için bu cevaptan memnun kaldı ve durumu Ubeydullah b. Ziyad’a bildirdi. Ubeydullah ise Yezid’e biatı önermesini ve reddi halinde kafilenin su ile irtibatının kesilmesini emretti.
Bunun üzerine Ömer, Hz. Hüseyin’i Kûfe’ye çağıranlar arasında bulunan Amr b. Haccac’ı su yolları- nı kesmekle görevlendirdi.

Ömer b. Sa’d sonraları da birkaç defa Hüseyin ile gizlice görüştü. Hüseyin’in geriye dönme isteğini ve bu konudaki samimiyetini tekrar tekrar Ubeydullah b. Ziyad’a bildirdi. Ubeydullah sonunda yumuşadı ve teklifi uygun gördü. Ancak Sıffin’de Hz. Ali’nin safında çarpışanlardan Şemir b. Zülcevşen ona; “önemli bir fırsatı kaçırıyorsun, Fırat nehri ile irtibatı kesilmiş ümitsizlik içindeki Hüseyin’i elinden kaçırırsan sonra pişman olursun.” dedi ve ne pahasına lursa olsun Hüseyin’in mutlaka öldürülmesi gerektiği konusunda ısrarcı oldu. Ve sonuda vali Ziyad’ı ikna etti.

Bunun üzerine Ubeydullah, Şemir b. Zülcevşen ile, Ömer b. Sa’d’a bir mektup göndererek Hüseyin’in doğrudan kendisine teslim olmasını sağlamasını, bunu başaramazsa onunla savaşmasını, aksi takdirde kumandayı Şemir’e bırakmasını emretti. Şemir karargaha 9 Muharrem Perşembe günü ulaştı.

Ömer b. Sa’d kazanacağı dünyalığı elden kaçırmamak için bu görevi Şemir b. Zülcevşen’e devretmedi ve verilen emri yerine getirmeye karar verdi.

Ertesi gün Hz. Hüseyin gerekli savaş hazırlıklarını yaptıktan sonra atına bindi ve elinde bir Mushaf olduğu halde Ömer’in ordusuna yaklaştı. Kendisinin buraya geliş amacını anlattı ve olanlar karşısında hayal kırıklığına uğradığını bu yüzden geriye dönmek isteğini söyledi. Hüseyin bu konuşmasında anne babasının ve amcalarının İslam’a hizmetlerini de dile getirdi.
Rasul-i Ekrem’in kendisi hakkındaki övgü dolu ifadelerinden söz etti. Kanının akıtılmasının büyük vebal olacağını hatırlattı Yezid’in askerlerine.
Hz. Hüseyin’in bu duygu dolu konuşması üzerine Ziyad’ın komutanlardan Hür b. Yezid yaptıklarına pişman olarak onun safına geçti.

Bu durumu gören Sad, Hüseyin’in konuşmasını sürdürmesi halinde ordusunun dağılacağından endişe ederek hemen hücum emrini verdi. Savaş başlamıştı ve savaş birbirine denk olmayan bu kuvvetler arasında tam bir dram şeklinde devam ediyordu. Hz. Hüseyin’in taraftarları havada savrulan okların ve mızrakların altında kısa sürede şehid edildiler.

Sıcak ve susuzluktan bitkin hale düşen bu az sayıdaki insana, Şemr b. Zülcevşen’in emriyle her taraftan hücum emri verildi.

Sinan b. Enes en-Nehai, bitkin haldeki Hz. Hüseyin’i hedefine aldı. O’nu önce yaraladı ve sonra yere düşürdü, sonra da atından inerek saçlarını ve daha sonra canice, acımasızca başını kesiverdi.
Başı kesilen Peygamber torunu Hüseyin’di. Baş kesen de o peygambere ümmet olduğunu söyleyen müslüman kimliğine bürünmüş bir cani idi, sahtekar idi. Biraz önce Hüseyin’in arkasında namaz kılan bir cani, sahtekar…

Bu arada Hz. Hüseyin’in hasta yatağındaki oğlu Ali Zeynel Abidin de öldürülmek istendi. Ancak Ömer b. Sa’d buna engel oldu.

Şehitlerin cesetleri ertesi gün Beni Esed mensuplarının ikamet ettiği Gadiriye köylülerince toprağa verildi. Yezid’in orduları cesetleri çiğneyerek geçip gittiler.

Hz. Hüseyin’in kesik başı ve esirler Şam’a gönderildi. Yezid bu olup bitenler karşısında üzülmüş gibi görünerek, Hüseyin’i öldürtmesi sebebiyle Ubeydullah b. Ziyad’a lanet etti(!)…”

Daha Fazlasını okumak istiyorsanız Ahmet Turgut’un kaleminden AŞKIN ŞEHİDİ romanını okumalısınız. 464 sayfa. Paradoks Yayınlarından. Ahmet Tugut’un bu romanı Hz.Hüseyin’in son 99 gününü konu ediniyor.

Rüştü Kam

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.