KEMALİST DİKTATÖRLÜK

ABONE OL
18:52 - 01/10/2020 18:52
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

17 Ağustos 2010 tarihinde halk oylaması sürecinde, başbakan Çorum’da yaptığı konuşmada, Çorum’luların İskilipli Atıf Hoca’yla gurur duyduğunu söylemişti. Ulusal Kurtuluş Savaşında Mustafa Kemal için isyankardır, katli vaciptir diyen, Kuvayı Milliye’ye ve Kurtuluş Savaşı’na karşı çıkan İskilipli Atıf, Teali İslam Cemiyeti’nin yöneticisi olarak yayınladığı bildirilerde şunları söylemiştir; ”Mustafa Kemal ve Kuvayı Milliye maskaraları Yunan askerlerinin önünden kaçıyor. Bu eşkıyaları ve asileri en kısa zamanda bertaraf etmek hepimize farzdır. Siz bu zalimlerin cinayetlerine daha ne kadar göz yumacaksınız? Yunan ordusu halifenin ordusu sayılır, padişahımız efendimizin daveti üzerine gelmişlerdir, onlara saygılı olalım. Hiç de zararlı bir topluluk değildir. Asıl kafası koparılacak mahlûkat Ankara’dadır.”

Ulusal Kurtuluş Savaşından sonra cumhuriyetin ilanına, şapka ve harf devrimlerine karşı çıkan İskilipli Atıf; ”Yeni harfleri kullananlar cehennemde yanacak, şapka giymek küfürdür, dinsizliktir” diyerek halkı sürekli olarak kurtuluş hareketine ve devrimlere karşı kışkırtmıştır. İstiklal Mahkemeleri’nde yargılanarak, ”Türkiye Cumhuriyeti Teşkilat-ı Esasiye Yasasına tamamen ya da kısmen muhalefet edenler ile bu yasayı cebren ortadan kaldırmaya teşebbüs edenler idam cezasıyla cezalandırılırlar” hükmü uyarınca, 4 Şubat 1926 tarihinde idam edilmiştir. İşgal güçleriyle işbirliği yapan bu vatan hainiyle nasıl gurur duyulabilir? Bu vatan hainleriyle gurur duyanların amacı, Mustafa Kemal Atatürk’ten intikam almaktır.
Yaşadığımız süreçte Mustafa Kemal Atatürk’ten ve Ulusal Kurtuluş Savaşımızdan intikam alınmaya başlanmıştır. 23 Şubat 2012 tarihinde Çorum’un İskilip ilçesindeki İskilip Devlet Hastanesi’nin ismi ”İskilip Atıf Hoca Devlet Hastanesi” olarak değiştirildi. Törende konuşan eski AKP Çorum milletvekili ve Sağlık Bakan Yardımcısı Agah Kafkas, Atıf Hoca’nın İstiklal Mahkemeleri’nde idam edilmesinin cumhuriyet tarihinin karanlık noktalarından biri olduğunu belirterek, bir din âliminin hukuksuzluğun kurbanı olduğunu söylemiştir. Atıf Hoca’nın adının devlet hastanesine verilmesini, itibarının iadesi olarak nitelemiştir.
28 Şubat 2012 tarihinde CHP Çorum Milletvekili Tufan Köse, TBMM’de yaptığı konuşmada ”Vatan hainlerine iade-i itibar yapmak maharet sayılıyor” dedi. 29 Şubat 2012 tarihinde Meclis Genel Kurulu’nda emeklilerle ilgili intibak düzenlemesi üzerinde konuşma yapan Refah Partisi kökenli, BDP Diyarbakır Milletvekili Altan Tan ise Turan Köse’nin bir gün önce yaptığı konuşmaya tepki göstererek, ”İskilipli Atıf Hoca, mazlum ve mağdur bir Müslümandır. Kemalist diktatörlüğün katlettiği on binlerce insandan sadece biridir. Onun da anısı önünde rahmetle eğiliyorum, Allah’tan rahmet diliyorum. Kemalist diktatörlüğün bir huyu var; öldürüyor, asıyor, işkence kuruyor ve ondan sonra da ‘İngiliz ajanı’ diyor” dedi.
Bu sözler üzerine TBMM karıştı, oturuma birkaç kez ara verildi. CHP ve MHP milletvekilleri Kurtuluş Savaşı’na dil uzatıldığı gerekçesiyle, Altan Tan ve destekçilerini protesto ettiler. Yaptıkları konuşmalarla, Kemalist diktatörlük söylemini geri almasını istediler. Daha sonra CHP grubu, Altan Tan’a kınama cezası verilmesi için TBMM Başkanlığı’na dilekçe verdi. Ancak kınama cezası TBMM’de oylattırılmadı. TBMM Başkan vekili Mehmet Sağlam, Altan Tan’ın, Cumhuriyetin kuruluş dönemine ilişkin sözlerinde hakaret olmadığını açıklayarak; ”ancak, sözleri İçtüzüğün 157. maddesine göre, şahsiyetle uğraşma şeklinde algılandığından, kendisine İçtüzüğün 158. maddesine göre, uyarma cezası veriyorum” dedi. Sonuçta Mustafa Kemal Atatürk’ün meclisinde, ”Kemalist diktatörlük” sözü, bir uyarıyla geçiştirilmiş oldu.
Siyasi iktidarın, laik cumhuriyetimize ve ulus devletimize karşı başlattığı hareketler, tarihin geçmiş olaylarını ısıtarak topluma sunma şeklinde devam etmektedir. Ülkemizde özellikle son on yıldır süren rejim değişikliği, artık yüksek sesle dillendirilmektedir. Atatürk’ün meclisinde Atatürk’e hakaret edilmekte, devrimleri, ilkeleri ve Ulusal Kurtuluş Savaşımız eleştirilmektedir. Siyasi iktidar tarafından, Türk toplumu inancı, etnik yapısı ve düşünceleri yönünden sürekli olarak bölünerek toplum kamplaştırılmaktadır. Ülkemizin yaşadığı siyasi, hukuksal ve ekonomik krizi perdelemek için , sürekli yeni gündemler yaratılmaktadır.
Günümüzde Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi sorgulanmakta, şimdilik Cumhuriyet Bayramı ve 19 Mayıs yasaklanmakta, devrim yasalarına meydan okunmakta, açık açık şeriat savunulmakta, Şeyh Sait, Seyit Rıza, İskilipli Atıf gibi emperyalist işbirlikçisi vatan hainlerine olmayan itibarları iade edilmeye başlanmaktadır.
Sırada 18 Nisan 1999 seçimlerinde Fazilet Partisi’nden milletvekili seçilen Merve Kavakçı vardır. 5 Mart 1999 tarihinde ABD vatandaşlığına geçen bu türbanlı bayan, ABD vatandaşı olabilmek için, ABD çıkarlarını her şeyden üstün tutacağına ve her yerde savunacağına yemin etmiştir. Mağdur gibi gösterilen Merve Kavakçı’nın milletvekilliğinin iptal edilmesi, türban yüzünden değil, sahtecilik nedeniyledir. Çünkü Türkiye’de seçime girdiğinde ABD vatandaşı idi. Şimdi bu sahteciliği yapan Kavakçı, utanmadan milletvekili maaşı, yeşil pasaport vb. gibi olmayan haklarını istemektedir.
Ordu’nun Aybastı İlçesi’nde, 7 Şubat 2012 tarihinde yapılan Belediye Meclisi toplantısında, 8 AKP’li, 3 DSP’li 11 meclis üyesinin oy birliği ile aldığı kararla, ”halkın alışamadığı” gerekçesiyle ”İstiklal, Hürriyet, Cumhuriyet ve İnönü” caddelerinin adları değiştirilmiştir. Bu yapılanların hiçbiri tesadüf değildir, bunlar yıllardır planlı bir şekilde sürdürülen emperyalizmin bilinen oyunlarındandır. Atatürk’e diktatör diyenler, Atatürk dönemini eleştirenler, günümüzde sivil darbe yapanlar için ve tek adam yönetimi hakkında tek bir söz söyleyememektedirler.
Emperyalist düşmanla işbirliği yapanlara, olmayan itibarlarının iadesi, akıl tutulması olarak bile açıklanamaz. Bu yapılanlar, siyasi iktidarın uygulamalarıyla laik cumhuriyete, Mustafa Kemal Atatürk’e, ilke ve devrimlerine karşı bir başkaldırmaya dönüşmüştür. Bunu yapanlar kendi ülkelerine, kendi ulus devletlerine ve kendi varlıklarına ihanet halindedirler. İşte burada Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi’ni tekrar tekrar okumak ve gereğini yapmak zorunluluğu doğmaktadır.

Suay Karaman
Tüm Öğretim Elemanları Derneği (TÜMÖD) Genel Sekreteri

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.