KAYSERİLİ PAZARLIĞI

ABONE OL
18:12 - 01/10/2020 18:12
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

KAYSERİLİ PAZARLIĞI


Başbakan Davutoğlu, ”Brüksel’de Kayserili pazarlığı yaptım.” sözü ile RTE’den bile öne çıktı.
Kayseri pazarlığının özünde satıcının verdiği fiyatın yarısını vermektir.
Kayserili tüccar asla karsız mal satmaz.
Kayseri’de ticareti beceremeyen çocukları ortada kalmasınlar diye okuturlar, hatta;
”Kayserilinin okumuşu aptal olur!” Bile derler.
Kayserili eşeği boyar babasına satan olarak anılır.
Babamla Kayseri’de Kale İçinde alışverişe giderdik.
Sırtında geniş yakalı kruvaze ceket giyen sofu görünüşlü satıcının ortak adı ise Hacı Emmi olur. Her satmak istediği mal için elini ceketin kalbinin üzerine gelen kısmına eliyle vurur;
”Babalı (vebali) bize!” Diye garanti verirdi. Babam bu yemine aldırmaz başka Hacı Emmiye yönelirdi.
Bu her alışverişte karşımıza çıkan garantiye babamın duyarsız tavrını anlayamazdım.
Bir gün bunu babama sorduğumda güldü, ilk rastladığımız ve vebali yüklenen Hacı Emminin ceketinin yakasını kaldırınca oraya tutturulmuş kunduracılarda köseleyi delmek için kullanılan sapı ağaçtan ucu sivri metal çıktı. Bunun adına kundura tamircileri BİZ derler.
Bu olay her aklıma geldikçe törenlerde, siyasi konuşmalarda besmele çeken, tekbir getiren politikacıların yüzlerine o Hacı Emmilerin yüzleri yerleşir.
Avrupa Birliğinde ayıbı para ile örtmeye çalışan çirkin politikacılar birer demokrat maskesi takmış Hacı Emmi oluverirler.
AKP’nin halka karşı Hacı Emmi rolü ile saraya masraf katkısından çok, kalmayan itibarlarını insan canı pazarlamakla kazanacakları yanılgısına düşerler.
Avrupalı siyasetçinin asıl amacı, ülkelerinde sokaklarda, köşe başlarında güvenli yaşamak için dilenen, naçar kalınca bedenini satan insanları verdikleri haraçla Türkiye’ye satarak kurtulmaktır.
Davutoğlu, karşısındaki politikacıları alıcı mı yoksa satıcı mı görüyor?
Milyonlarca insan toprağından, yurdundan olmuşken Türkiye’de AKP hükümeti Esed’i devirip Suriye’yi IŞİD gibi, EL Nusra gibi insan kasabı cellatlara teslim edip, kendileri de Şam’da Emevi Camisinde cuma namazı kılacaklardı.
Yıllar geçti Şam’da namazdan geçtik eldeki toprağımızı bile IŞİD’ e terk ettiler.
Sonunda IŞİD korkusundan Türk Toprağı tanınan yerden Süleyman Şahın Türbesini kurtarmak için PYD’nin yardımını alacak kadar küçülmeyi zafer diye yutturmaya çalıştılar.
O insanları amaçları için kullanmayı planlamışlardı.
Tampon bölge isterken amaçları o bölgede bir IŞİD devletinin temelini atmaktı.
ABD bile bu şeytani planın farkına vararak ”hayır” dedi.
O saygın, ağırlığı olan Türkiye, AKP sayesinde Suudi Bedevisinin İncirliye indirdiği uçaklarla korunma aczine düşürüldü.
Türkiye artık her türlü yasadışılığa, yolsuzluğa, her türlü üçkâğıda yatkın bir ülke olarak
”Türkiye’de bile olmaz!” konumuna getirildi.
Bir devlet bir hukuk devletiyse, ülkelerinde, çevrelerinde, dünyadaki olayları kendi ulusal medyasından, kanıtlı, inanılır yazarların yazdığı kitaplardan öğrenirler.
Türkiye’de medya deyince, gazeteci deyince bir-kaç isim dışında kalemini vicdanını satmış, Atatürk’ün kurduğu kurumlarda bile Atatürk düşmanı, çağdaşlık düşmanı yalakalar akla gelir.
Gerçeği yazanlar, gerçeği konuşanlar ya vatana ihanet, ya darbe, ya da casusluk suçlamasıyla zindanlara atılmaktadır.
Kitap okumaya çoğunluk gereksinim duymamakta, hatta;
”Milletimiz kitaplardan öğrenemeyecek kadar bilgili ve kültürlüdür!” cehaletine sığınırlar.
Yolsuzluğun, rüşvetin belgelerle, kanıtlarla ortaya çıkmasıyla ne gibi soruşturma, kovuşturma açıldı?
Hiçbirine yalan, iftira diyemiyorlar.
Bağımsız yargının karşısına da çıkamıyorlar.
”Bizi kimse yargılayamaz, halk bizi seçti” bahanesine sarılarak hukuku hiçe sayıyorlar.
Türkiye bugün; otoyolda ters giden bir arabaya dönüşmüş AKP iktidarı ve ehliyeti bile şaibeli AKP’nin sahibi RTE, karşıdan gelen arabalara bağırarak, hakaret ederek hızını kesmeden vura-kıra yoluna devam ederken arabanın içindekiler ödleri koptukları halde seslerini çıkaramayan birer acınacak zavallılar konumundadırlar.
Anayasa Mahkemesinin kararını mecliste, medyada alkışlayan AKP milletvekilleri, bakanları, yandaş medya papağanları RTE karşı çıkınca nasıl kişiliklerini mezada çıkardıklarını yaşadık.
Böylesine tutarsızlık hangi onurlu çağdaş ülkelerde olur?
Demirel’in siyaset tarihine geçen ”Kendim için bir şey istiyorsam namerdim.” Sözünü hatırlarız. Anadolu’nun kurnaz Hacı Emmilerinin merkez sağ partilerinden ayrılıp Erbakan etrafında oluşturulan Siyasal İslam Partisinin devamı AKP; ”Kendimden başkası için bir şey istersem namerdim”Kuralını getirdi.
AB Parlamentosu Türkiye Raportörü Hollandalı Kati Piri, AB liderlerine ”seçimlerden önce: Erdoğan’a seçim hediyesi vermemeleri” uyarısında bulunmuştu.
Merkel barış ödülü almak için, AB Parlamento başkanı SPD’li Martin Schulz, Almanya’daki AKP yandaşlarının oyunun hatırına Merkel’in yanında yer alınca Merkel’de açıkça  Erdoğan’a destek verdi.
Kayserili Pazarlığında dünya basını; ”Avrupa bugün mülteciler konusunda yardımına karşılık RTE’nin otoriter eğilimlerini bir kenara koyarak hediyeler teklif edildi”diye duyurdu. (Financial Times)
RTE’nin şimdiki derdi 3 Milyar Euro;
” Üç milyar Euro vereceğiz dediler dört ayı geçti hala verecekler. Sayın Başbakan şu anda Brüksel’de, temenni ederim ki bu parayı alarak döner.” Diye atadığı adamı küçültmeye çalıştı.
Ama AB şu anda çok karışık. Başbakan parayı alamadan döndü, Kayserili Pazarlığını anlattı.
AB Komiseri; diğer ülkelerden gelen tepkilere;”Üç milyar Euro’yu AB yönetecek” müjdesini verdi.
Almanya’nın Türkiye’ye 534 milyon Euro vereceği belirtiliyor.
Avrupa beğendiği Suriyeliyi alacak, mesleği olmayan, kalifiye olmayanı Türkiye’ye geri gönderecek.
2004 yılında da Avrupa’dan dönüşte anlamadan AB’ye girdiklerini müjdelemişler
Gündüz vakti havai fişekleri atarak kutlamalar yapmışlardı.
Çocukluğumdaki Hacı Emmiler şimdi ülke yönetimini ele geçirmişler;
Ne din, ne iman,ne vatan
Her türlü suçu işliyorlar
Sağ elini yumruk yapıp soldaki yakalarındaki kabarıklığa vurup:
Babalı bize, babalı bize!
Diye bağırarak akıllarınca halkı kandırıyorlar….

Yıldız AKALIN

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.