KAYIKÇI KAVGASI

ABONE OL
18:58 - 01/10/2020 18:58
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

“Suçlamaların ne olduğunu bilmiyorum. Türkiye özgür bir basın istiyor. Muhalif de olsa Türk halkı eleştiren basın istiyor. Muhalefet de hükümet de özgür basını desteklediğini söylüyor. Biz sadece bu süreci yakından izliyoruz. Bir yanda gazeteciler gözaltına alınıyor, bir yanda basın özgürlüğü deniyor. Biz anlamıyoruz onun için sizlere soruyoruz. Türklerin görüşleri önemli. Ama ifade ve basın özgürlüğü Türkiye, ABD ve bölge için hayati öneme sahip.” Bu sözler, ABD Ankara büyükelçisinin Oda TV baskınından sonra söyledikleri. Ardından Washington’dan yapılan açıklamayla bu görüş desteklendi. Gören, duyan, okuyan da zannedecek ki ABD ülkemizin demokratikleşmesi için can atıyor.

Ülkemizde seçimlerin yaklaştığı bir dönemdeyiz ve AKP’nin işi zor. Ekonomi berbat, işsizlik almış başını gidiyor, adalet sistemi can çekişiyor, terör pusuda, yolsuzlukla zengin olmak revaçta, sağlık sistemi çöküşte, devlet kurumları hükümet eliyle kan kaybediyor. Eğitim mi? Yakında bakanlığa bile gerek kalmayacak. Çünkü olmayan bir şeyin bakanlığına ne gerek var? Bu olumsuzluklara karşı toplumsal öfke büyümekte. İktidar partisi, sandıkta kalabilir. O halde ona bir yaşam öpücüğü gerek. O da eş başkanlık nedeniyle küresel güçten geliyor.

2007 seçimleri öncesi de benzer bir durum vardı. Cumhuriyet mitingleriyle zorlanan AKP’ye destek, 27 Nisan bildirisiyle gelmişti. AKP sözcüleri dört koldan demokrasi nutukları atarak seçimler öncesi gündemi değiştirerek iktidarlarını perçinlemişlerdi. Bu sözcüler, kendilerini tankın üzerine çıkmış Yeltsin zannettiler. Şimdi de benzer bir oyun sahneleniyor. ABD, iktidar partisine pas atıyor. AKP sözcüleri de bu pası iyi değerlendiriyor.

Türkiye kamuoyu, ABD’den en çok nefret eden ülkeler sıralamasında dünyada ilk sırada. Demokrasimize dış müdahalelerin halkımızın tepkisini çekeceği çok açık. Hele bu Amerika olursa tepkiler katlanarak büyür. Seçim öncesi tartışmalar bu yöne kayar, gündem değişir. Böylece de AKP’nin iktidarı sürer, RTE’ye başkanlık yolu açılır.

ABD büyükelçisinin bu açıklamalarını fırsata dönüştürmesi gereken CHP’dir. Emperyalizmle savaşmak için kurulmuş olan bir parti, ABD’nin ülkemizdeki siyaseti yönlendirme ve yapılandırma çabası karşısında en sert tepkiyi göstermeli. Halkın, ABD karşıtlığı da düşünülerek yapılacak siyasal manevralar, AKP’yi zor durumda bırakabilir. İktidar partisinin okyanus ötesi ilişkilerini, danışıklı dövüşlerini tartışmaya açmak ulusumuzun takdirini toplayacağı gibi, küresel tuzakların bozulması için de iyi bir fırsattır. Böylesi bir çıkış, RTE’nin Ortadoğu’daki popülaritesini de ortadan kaldırır. Hem bizim hem de komşularımızın özgürleşip demokratikleşmesi için yeni ufuklar açar.

Seçimler yaklaştıkça iktidarın küresel dostlarından benzer açıklamalar gelebilir. Muhalefetin bu oyunu ters döndürmesi gerek. Bu bir kayıkçı kavgası… Türkiye bu oyuna gelmemeli.

Bizim ABD telkinleriyle kurulacak bir demokrasiye ihtiyacımız yok. Gölge etmesinler yeter… Üstelik ABD’nin demokrasi ihracının nasıl olduğunu Irak’ta kanlı ve canlı olarak gördük.

CHP başta olmak üzere tüm muhalefet partilerinin, Türkiye’nin esenliğe çıkması için çaba göstermeleri gerek. Bu da ülkemiz ve bölgemiz üzerindeki küresel oyunları boşa çıkararak olacaktır.

2007 genel seçimlerini Yaşar Paşa’nın bildirisi, 2009 yerel seçimlerini “one minute” ile kazanan AKP’ye benzer bir fırsat verilmemeli. Cumhuriyet tarihimizin en antidemokratik iktidarına, demokrasi zırhına bürünme fırsatı tanınmamalıdır. Ülkemizin Yeltsinlere değil, Mustafa Kemallere gereksinimi vardır.

Adil Hacıömeroğlu

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.