KAYBEDİNCE ANLAMA

ABONE OL
18:13 - 01/10/2020 18:13
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

KAYBEDİNCE ANLAMA


İnsan elinde olanların kıymetini kaybedince daha iyi anlar. Sahip olunan şeyler rutine olunca önemi belirsiz olur.
Savaştan kaçan bir insan sıcak yemek, sığınacak bir çatı ve insan sıcaklığı arar, bulursa mutlu olur.

Mutluluk an meselesidir, esas aranan huzurdur. Dünya’da en mutlu kişi, ister kral ister sıradan biri, evine arzu ile giden huzurlu olandır.

Eşimin arzusuna uyarak Türkiye’ye arabayla gidip geliyorum. Yola çıkmadan önce bir hafta otel hayatı nasıl geçecek diye düşünürdüm. Trafik kazasından sonra bu Yaz ise o otellerde geçireceğim günü tasarlayarak uykuya dalıyordum.
Hep aynı otellerde gecelediğimiz için her akşam eve yaklaşma duygusu rahatlatıyor. Yıllardır gider gelirim, fakat bu sefer Bulgaristan’a giriş yaptığım an kadar mutlu olduğumu hatırlamıyorum. Torunlara, dostlara, kültür etkinlikleriyle zengin Berlin yaşamına yaklaşma umudu anlatılması hoş bir duygu.

Kataloglar yığılmıştı, telefonla sipariş isteğim olup olmadığı soruluyordu.
Elde olanların kıymetini bilerek, olmayanları elde etmeye çalışmak mutluluğa giden bir sonuçtur. Mal, mülk ve parayla elde edilecek huzur insanı sakinleştirir, ama bazen da kendi kendini kandırmaktır.
Saklambaç oynayan bir çocuğun, saklananı bulması gibi gerçeği aramak olabilir. Yetişkinler dünya malıyla oyalanırken kaybettiği gerçekten uzaklaşır.

Televizyon karşısında hakikati ararken tatmin oluyoruz veya öyle sanıyoruz. Bu kaçış çocuklarda günde dört saati geçerse öğrenci okulda başarılı olamıyor.
Mutlu, huzurlu yaşamda etkenlerin hepsi elimizde değil, sosyal çevre koşulları sorumluluğumuzun dışına çıkıyor.
Her birey daha az araba kullanma ve daha az satın almayla başlayabilir. Bu durumda daha az mutlu olunmadığı görülür. Bu nedenle evi, dolaplardaki eşyaları her sene gözden geçirip, kullanılmayanlar ihtiyacı olanlara verilmelidir.
Hediye alanı mı, vereni mi daha fazla mutlu eder, iç huzuruna kavuşturur sorusuna her birey kendisine göre cevap verebilir.
Çok fazla su, enerji ve hava tüketiyoruz. O halde bir insan varlığı gezegenin kaldırabileceğinden fazla olunca doğada denge bozuluyor.

İnsan akıllı bir canlı olduğu halde zeki ve mantıklı davranmıyor, alışkanlıklarını değiştirmede zorlanıyor. Böyle gelmiş, böyle gitmez diyenler soruna dokunursa yanıyor. Zira birilerinin çıkarına değiyor.


Yetişkinler hem kendi, hem de çocuk ve torunlarının geleceği için daha mantıklı, zekice kararlar alıp uygulamaya çaba göstermelidir.
Çevre, hava ve ses kirliliğine karşı bilhassa Türkiye’de caydırıcı kurallar gerekiyor.
Alışveriş merkezleri seçenek fazlalığı sunuyor. Bu nedenle kendi kendine disiplin alışverişte sınır koyma zorlaşıyor. Bir eşyaya sahip olma insanı kısa sürede güvende hissettiriyor.

Azla yetinmeye örnek olan köylerde geçirilen çocukluk anılarıdır. Büyüklerin sahip olduğu giyecekler sayılı ve ihtiyaca göreydi.
Kadınlar şalvar cebinde bir mendil ve anahtar taşırlardı. Bugün ise çanta taşımayan kadın görülmez.
Çocukların eğitiminde rol alan anne, önce azla yetinmeye kendisinden başlamalı.
Aşure ayı atmadan değerlendirmeye, emsali olmayan güzel bir örnektir.

Gerçekler masal, hikâye ve tarihte gizlidir, önemli olan okuyup anlamaktır. Kaybetmeden önce kıymet bilmek bir sanattır, bu da öğrenilir.

Hoşça kalın!

İlter Gözkaya-Holzhey                       

Bu konuda okuduğum makale:
Halit Yıldırım, Mutluluk amaç değil, sonuçtur,
Bütün Dünya Dergisi, Ekim 2015, sayfa 139 

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.