KASET DEMOKRASİSİ

ABONE OL
18:57 - 01/10/2020 18:57
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Siyaset dünyamız ne yazık ki kaset komplolarıyla alt üst olmakta. Gizli bir el, partilerin vitrinlerini kendi isteğine göre düzenlemekte. Böylece de ülkemizdeki siyasal düzen halk tarafından değil, bilinmeyen(!) odaklarca belirlenmekte.

Kaset komplolarına hedef olan siyasetçilerin yaptıkları davranışı haklı bulmak olanaksız. Dünyanın hemen her yerinde evli kadın ve erkeklerin eşlerini aldatmaları etik bulunmaz. Özellikle siyaset dünyasında yaygınlaştığı görülen eş aldatma eğiliminin psikolojik, sosyolojik nedenleri uzmanlarca incelenmeli. Halkın önünde olan insanların özel yaşamlarına dikkat etmeleri gerekir.

Çok partili yaşama geçildikten sonra demokrasimiz zaman zaman iç ve dış müdahalelerle karılaştı. Bunlar, ülkemizin siyasal dengelerini değiştirdi. Özellikle son yıllarda Ortadoğu’nun küresel güçlerce yeniden biçimlendirilmeye çalışıldığı bir dönemde bu müdahalelerin arttığını görmekteyiz. Körfez bunalımıyla başlayan süreç hız kesmeden sürmekte. Irak’ın işgali, bu konuda önemli bir dönüm noktasıdır.

Irak işgalinden önce 57. hükümeti kundaklama, Ecevit’i başbakanlıktan düşürme planları bugünlerin habercisiydi adeta. Dış etkilerle yaratılan ekonomik kriz, kısa sürede siyasal kargaşaya dönüşmüştü. Sonunda da hükümet, sonucu açıkça belli olan bir seçime gitmek zorunda kaldı. Yılların siyasal partileri tasfiye edilirken henüz birinci yaşını doldurmuş bir parti iktidara geldi. Ecevit’e kurulan küresel pusu, çok açık olmasına rağmen neredeyse tüm siyasetçilerin bunu görmezden gelerek sessiz kalmaları ilginçtir. Uzağı göremeyen, olayların neden sonuç ilişkilerini kuramayan siyasetçinin günü kurtarma düşüncesi, yeni pusulara yol açtı. Eğer bir ülkenin siyasal vitrinini belli çıkar odakları düzenlemeye başlamışsa her siyasetçinin sırasının geleceği de düşünülmeli. Siyasetçiler rakipleri pusulara düşürülerek yok edildiğinde “Meydana bana kaldı.” diye sevinmek yerine, bu komplolarla mücadele etmeli.

Kaset komplosunun ilki, Baykal nezdinde CHP’yi hedef aldı. Partinin tüm yönetim organları hızla değişti. Buna paralel olarak siyasal anlayışında da değişiklikler söz konusu CHP’nin.

Son haftalarda ise komplolar MHP’ye yöneldi. Genel merkez yöneticilerinin çoğunluğu istifa etti. Özel yaşamlar ifşa edildi. İnsanın en mahrem kalması gereken ilişkileri milyonların önüne serildi. Bu durum, bir gizli elin(!) istediği kişinin özel yaşamı ile ilgili bilgileri elde edebileceğini de göstermekte. Pornografik bir röntgencilik anlayışının özel yaşamın duvarlarını aşması büyük bir faciadır. Hele de günler geçmesine karşın komplocuların belirlenememesi (Bu kişilerin yakalanıp yargılanacaklarını ummuyorum.) anlaşılır değildir.

Dinleme, kameraya alma, izleme yoluyla siyaset sahnesi yeniden düzenlenirken topluma da korku salınıyor. İnsanların yatak odalarına giren kameralar ve dinleme cihazlarının nerede olacakları meçhul. Sıradan yurttaşların bile “dinleniyorum, izleniyorum” kuşkusu duyması olağan hale geldi neredeyse.

Ortadoğu kazanı hızla kaynarken ülkemiz siyaseti de tek ses olmaya doğru gidiyor. Böylesi bir siyasal dönüşüm bölgemizdeki yangının artmasın yol açar. Yangın, sınırlarımıza dayanmış durumda. Bizse kaset demokrasisiyle avutulmaktayız.

Siyaset sahnesinin yıllanmış aktörleri parti tabanlarının, halkın isteğiyle değil; “gizli el(!)”in marifetiyle tasfiye ediliyorlar. Birilerinin düzenbazlıkla sahneye çıkardığı siyasetçileri seçim sandıklarından çıkarmanın adı da demokrasi oluyor öyle mi? Siyaset sahnesinde halk asıl belirleyicilik rolünü bırakmış durumda, yalnızca tribünlerde el çırpan seyirci. Bir gün gelecek eller dizleri dövecek. Ama çok geç olacak o zaman.

Adil Hacıömeroğlu

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.