KASA SIRDAŞI DÖNEMİ

ABONE OL
18:11 - 01/10/2020 18:11
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

KASA SIRDAŞI DÖNEMİ

Türkiye’nin gündeminde en önemli konu olarak saraya sadık düşük profilli başbakan rolünü oynayacak, ufku dar, sadakati şiar edinmiş zatın kim olacağındaydı. 
Düşük profilin kapsamını karakter, yetenek, kişilik, ve akçeli işlerde beceri belirlemektedir. Saray fiskesiyle 23 Nisan başbakanı rolünden gözünü savrulduğu çukurda açan Davudunoğlu Ahmet  ”Kendim ettim kendim buldum” nakaratıyla döne dursun adaylar podyuma çıktılar.
Düşük profil yanında bıyık, ekose ceket yarışı başladı.
Bıyık neyse de, ya reis bir kadın olsaydı?
 Meydanlarda ekose eteklikli erkeklerden geçilmeyecekti.
Hepsi mavi boncuğu bekleye dursun, aday daha Davutoğlu’dan önceden belirlenmişti.
Ama umut fakirin ekmeği derler ya onlarda öyle umutlandılar.
Reisin İstanbul belediye başkanlığından beri hem sır kutusu, hem de kasası Binali Yıldırım varken başkasının şansı yoktu.
Havuzdan önceleri bile devlet gemilerinden başlayarak oluşturulan gemi filosu yanında ABD’den dönen mahdumun gemi sahibi olarak dönmesinde, gemi üstüne gemi sahibi olunmasında Binali Yıldırım’ın katkısını göz ardı edenler yanıldılar.
Cüsseli oğlunun kumar masalarında dolarları saçması, yeğeninin rakı sofralarında efkâr dağıtmasından medet umanlar fena çuvalladılar.
Reis hiçbirine aldırmadı zaten elinin altındaki adayı seçtirdi.
Devlet yönetimini zaten orta oyununa çoktan dönüştürülmüştü.
Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı, kaçak saraya biat edecek usulen başbakan gibi görünecek.
Halk, belirli okulları bitirmiş, koca koca adamları kendi vekilleri olarak vatandaşın refahını, demokrasiyi, ülkesinin esenliğini, barışı sağlasın diye meclise göndermişti.
Ama o koca koca adamlar bir kişinin kendilerini mecliste bakan, şehirde vali, ilçede kaymakam, yargıda hâkim-savcı, bürokraside makam veren güce biat edecek, onun ailesinin her koşulda çıkarlarını korumayı vicdanına nakşetmeyi kabul edeceklerdi.
Biat etmenin sınırlarını o kadar genişlettiler ki;
O’nu açıkça TV Kanallarında, kürsülerde;
”Mesih”, ”Peygamber hata yaptı o yapmadı.” ”Allahlın bütün vasıflarını üzerinde toplamış” yani onlara göre ”Allah” olarak tanıyacak kadar sapkınlıklara başvurduklarında o;
”Haşa, haddinizi bilin!” dedi mi?
Demedi.  ya da ”Sukut ikrardan gelir” Demeye getirdi..
Aklı başında olanlar korku içinde doğruları söylemekten korkmaktadırlar.
Öfkesinin ölçüsüzlüğünü bakanları, bürokratları tokatladığı medyaya kadar yansımıştı.
Başlangıçta yolsuzluğa, yoksulluğa, yasaklara karşı kurdukları partinin kulvar değiştirmesine karşı çıkanlar partiden teker teker dışlandı. 
Artık ülkede ”Yozlaşma, yağcılık, yalakalık, yobazlık, yiyicilik, yandaşlık” geçerlidir.
O, kime kardeş dediyse sonradan düşman ilan edildi.
Abdullah Gül, Fetullah Gülen, Başer Esad, Bülent Arınç, Hüseyin Çelik, kardeşlikten  azledildiler.
Ahmet Davutoğlu, stratejik aklı iken, kullanılarak atılan kirli mendil gibi köşeye fırlatıldı.
Erdoğan’ın çevresini saranlar artık ”Padişahım çok yaşa!” Yarışına girdiler.
Tüm bu örnekler gösteriyor ki; artık Tayyip Erdoğan; anayasayı, parlamentoyu, Anayasa Mahkemesini yok hükmünde sayarak bir rejim darbesi gerçekleştirmek üzeredir.
Türkiye’de, “Anayasayı tağyir, tebdil ve ilga etmek” suçlamasıyla siyasetçiler yargılandılar, hükümler giydiler.
Gencecik insanlar idam edildi, tutuklandı, onlarca yıllık hapis cezalarına çarptırıldılar.
Laiklik karşıtı eylemlerin odağı olduğu Anayasa Mahkemesi tarafından mahkûm edilen AKP, 
bugün Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş ilkelerini tersyüz ederek gerici bir dikta rejimini dayatma noktasına getirmiştir.
Diploması, kökeni, serveti, aldığı oyları bile şaibeli birinin kişisel hırslarıyla ülkeyi getirdiği konumdan sadece AKP’yi sorumlu tutamayız.
Yetersiz, ve parçalanmış muhalefet, korkudan pısmış bir medya, en önemlisi sadakaya bağımlı, makarna kolisini AKP iktidarına borçlu sanan milyonlarca zavallının teslimiyeti nedenlerde birkaçıdır.
Bugün Türkiye;
-Hırsızın görevini yapan polisi kovaladığı,
-Suçlunun savcıları tartakladığı,
-Soyguncunun, rüşvetçinin hakimleri hapsettiği,
-Türk Bayrağı yerine Suudi bayrağına selam durulduğu,
– Denetimsiz bir meclisi olan, yargısız bir devlet olarak görüldüğü bir ülkedir.
Türkiye Cumhuriyeti, Anayasayı tağyir, tebdil ve ilga etme cürümünü işlemesine rağmen, hukuksal yaptırım yapılamayan bir kişinin keyfine teslim edilmiş bir devlet olma durumundadır.
Kifayetsiz Muktedir kendinden başka güç ve makamı tanımamaktadır.
MHP, AKP’nin özellikle Erdoğan’ın en önemli destekçisi olmuştur.
Bahçeli parti içi muhalefetin kararlılığını görünce bedeniyle ruhuyla AKP’ye teslim olmuştur.
Onun için artık önce vatan yoktur. Önce Erdoğan vardır.
CHP kararsız, tutarsız ve korkak.
Ancak nutuk atıyorlar…

Yıldız AKALIN

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.