KARARLI DÖNEK

ABONE OL
18:22 - 01/10/2020 18:22
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

 

KARARLI DÖNEK                    
Döner kelimesi biz Almanya’da yaşayanlar için, çok işittiğimiz bir kavram. Adeta uyum, Türk, Müslüman karşılığı gibi söylendiği zaman oluyor. Dönmesi tadını eşit kılar, her yandan aynı derecede kızarmasıyla lezzeti sağlıyor.

Levent Kırca, Önüm Arkam Sağım Solum Dönek kitabında insanın, ama daha çok kanaat öncülerin dönenlerinden bahsediyor. Söylenen söz ve kimin söylediği önemli. Öyle ya söyleyenin sözleri tutarlı mı, yoksa esen yele göre mi, mantık süzgecinden geçiriliyor mu, sorularına cevap vermelidir.

Şu anda Türkiye’de bütün sınıflarda bir kutuplaşma var, okuduklarımız duyduklarımıza göre bu kanaate varıyoruz. Uzaktan söylemesi kolay, içinde yaşamak çok zor görünüyor. Biz yurtdışı Türkleri olarak nesnel kalmaya dikkat edip taraf tutmada etik derslerinden faydalanmalıyız. Vatandaş tarafını üye olduğu partilerde gösteriyor.

Bir insanın yirmi yaşında düşündüğü gibi seksen yaşında da düşünmesi aynı kalması beklenemez. Okuyarak, yaşayarak elbette fikirlerde olgunlaşma olur. Değişmeye uğrayabilir, ama değişmeyen bazı gerçek, ilke ve prensipler göz ardı edilemez.
İşini, dostlarını, çıkarlarını kaybetme korkusu ile fikrinden dönenleri cesurca adlarını vererek yazmış. Bardağın yarısını herkes kendi gerçeğiyle doldurunca halkın kafası karışıyor, kutuplaşma siyah ve beyaz yapıyor. Aradaki o alaca çeşitli renkler kayboluyor. Yalnız iki renkli bir doğa, ne kadar sıkıcı olurdu. Dün karşımda bir ev görevlisinin sokak taşları arasında çıkan aslanağzını söküp attığını görünce içim gitti. 
O düzenine uygun görmedi, hâlbuki ben bitkilerin direnç göstermesi olarak görüyor, bana hep gülen altın sarıçiçeklerine seviniyordum. Algı meselesi, düzenin de aşırısı hoş değil. 

Bu kitapta bir köşe yazarının zayıfın, mağdurun haksızlığa uğrayan tarafı tutması öneriliyor. Olaylar, örnekler çok güzel anlatılmış. Bir dramı gülerek anlatma, mizahın gücünü görüyor okur. Tiyatro ve karikatürle uğraşanlar mutlaka okumalı. Tecavüze uğrayan bir kızın, hastane ve poliste başına gelenleri anlatma becerisini ancak bir mizah sanatçısı gösterir. Yazarın kendi tarihi ile birlikte Türkiye tarihi anlatılıyor. Hani sokağımızda ancak üç ailede olan buzdolabı. Anamız elimize tası verirdi ve akşam babamız gelmeden buz getirirdik. Ramazanda akşam yemeğimizde soğuk su içelim, diye.

Varlık azaldıkça komşu ilişkileri daha sosyal oluyor. Alışveriş karşılıklı olurdu. Her şeyin parayla alındığı şu devirde komşu komşuya artık ihtiyaç duymuyor. İhtiyaç duyulan tek şey para oluyor. Köyümüze kapıları anahtarla kitleme işçilerin Almanya’ya gelmesi ile başlamıştı.
                            
Devleti temsil edenler her vatandaşa, sanatçıya eşit mesafede davranmazsa, ihmal edilenler öksüz kalıyor. Hatta icabında TV kanalında yayını, idare edenleri eleştirdiği için yasak ediliyor. Babaerkil bir kültürde sanatçıların yarısı kendini babasız hissediyor. Baba çocuklarına eşit davranmayınca ve buna bir de nefret söylemleri ilâve olursa, kardeşler birbirlerine düşman oluyor. Hatta ağzını açanları baba cezalandırıyor.

En tutucu eyalet Bavyera TV’de yapılan yayınlarda, eyalet hükümeti üyeleriyle dalga geçme, eleştirileri skeç halinde bol bol yayınlar. Hatta çoğu zaman politikacılar seyirciler arasında birlikte gülerler. Hristiyan Sosyal Birliği (CSU) Partisi’nden bahsediyorum, onlar bile mizaha çok açık. 
Hani, Türkiye’yi Avrupa kapısında bekletmeyi başarı olarak raporuna alan parti. Üyeleri Bavyera’yı idare ediyor. Bu rapor yazılı elimde yok, ama araştırıyorum.
Mizahın, karikatür gibi etkili keskin bir silah olduğu kesin. Hikâyeler kısa köşe yazılarından derlenme.

Kitaptaki bütün hikâyelerde ailenin bilgiye bakış açısının önemi vurgulanıyor. Sanatçıyı sanatçı yapan annesi çocuklarını okutmak için şehre taşınıyor. Öğretmen anne aile geçiminin temel taşını oluşturuyor. Zira baba ressam, sanatla karın doyulmayan ekmek parası kazanılmayan bir ülkede, zamanda aile geçimine fazla katkısı olmaz. Zorluklar içinde yüksek tahsilini yapıp, geldiği yeri hiç unutmayan sanatçı Levent Kırca, 28 Eylül 1950 yılında Samsun’da doğdu. Türk komedyen, tiyatro-sinema oyuncusu Aydınlık gazetesi yazarı. 1964’de Ankara Devlet Tiyatrosu’nda çıktığı sahneden hâlâ inmiyor.

1988 yılında başladığı 21 yıl süren Olacak O Kadar adlı televizyon programı 200’den fazla ödül aldı. Buna rağmen yayın yasaklanınca, oyunlarını halka iletmek amacıyla gezgin oynuyor. İçerdekiler oyunu ile Berlin seyircilerine yüzde 55 gidişattan şu andaki memnun olmayan halkın sorunlarını dile getirdiği bir oyun gösterdi. Muhteşem becerisi ile unutulmaz sahne gösterileri hafızalardan silinmeyecek. Bu oyunu Berlin Atatürkçü Düşünce Derneği’nin (BADD) davetlisi olarak getirildiğini haberde yazmıştım. Dernek yöneticileri biz organizeye yardım ettik, destekledik, asıl davet eden Ulusal Kanal Gönüllüleri tarafından düzenlendiğini söyledi. Böylece tamamlamış oluyorum.

Tiyatroda çok memnun yüzler gördüm, yazdığımı bilenler organizede emeği geçenlere teşekkür etmemi söyledi. Salon tıklım tıklım doluydu. İğne atsan yere düşmezdi misâli.

Etkinlikler için davetiye gönderen, organize eden dernek ve kuruluşlar biz yazanlara lütfen kısa yazılı bilgi veriniz.

Hoşça Kalın!

İlter Gözkaya-Holzhey                                              
Emekli Öğretmen 

Bu yazımda ilham aldığım, tavsiye kitap:
Levent Kırca, Önüm Arkam Sağım Solum Dönek,
Kırmızıkedi Yayınları, 2012
ISBN: 978-605-5340-73-5 

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.