KARANLIĞA UMUT BAĞLAMAK

ABONE OL
18:09 - 01/10/2020 18:09
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

KARANLIĞA UMUT BAĞLAMAK

Emperyalizme karşı ulusal kurtuluş savaşını veren, kanını, canını ortaya koyarak ülkenin bağımsızlığını kazandıran Türk Halkının Başkumandanı Mustafa Kemal , kurtuluştan ve bağımsızlıktan sonra Ulusun Başöğretmeni olarak o halkın aydınlanması için yine halkın önünde cehaletle savaşı başlatmıştı.
Savaşın hemen ardından öğretmenler şurasında öğretmenlere şöyle sesleniyordu;
”Kurtuluş savaşı ile ülkemizin bağımsızlığını kazandık. Asıl düşman cehalettir, cehaletle savaş sizin savaşınızdır. Türkiye Muallimler Birliğinin yurtta örgütlenmesini, Konya’yı, olduğu gibi Van’ı da, Hakkari’yi de kuruluşu içine almasını ve her köyde üyesi bulunmasını derin bir ilgi ile bekleyeceğim.” Dedikten sonra : 
”Öğretmenler yeni nesil sizin eseriniz olacaktır!”  Diye çağdaş eğitim savaşını başlatmıştı.
Aydınlanan halk, köleliği, kulluğu değil, eşit, paylaşımcı, onurlu, özgür yurttaşlığı benimser.
Türkiye’de Laik Cumhuriyet esaslarına göre getirilen Eğitim Birliği yasası ile çağdaş bir eğitimin temelini atıldı.,.

Cumhuriyetin ilanından hemen sonra yine öğretmenlere asıl beklentisini  açıklar;
”Öğretmenler, Cumhuriyet sizden fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller ister!”

Atatürk’ün önderliğinde başlatılan devrimlerle Türkiye’yi  ”Muasır Medeniyetler Düzeyine”  çıkarmayı hedeflemişti.
Doktoru, mühendisi, profesörü, öğretmeni, teknik elemanı, işçisi, köylüsü milli ve çağdaş bir düşünce yapısıyla Türkiye’yi  cehaletin, hurafenin dünyasından medeniyet dünyasının en değerli seviyesine çıkarmayı hedeflemişti.
Ülkenin her yanında bir eğitim seferberliği  başlatıldı.
Her köyde, her mahallede HALKEVLERİ açarak okuma- yazma, tiyatro, ve diğer sanat dallarıyla  BİLGİ TOPLUMU yaratmayı amaçlamıştı,
Kadın-erkek eşitliği getirildi. Kadınlara bir çok Avrupa ülkesinden önce seçme ve seçilme hakkı kazandırıldı.

Her meslekte bilgili, bilinçli elemanlar yetiştirilmeye hız verildi.
Bu çağdaşlaşma ailede, mahallede, okullarda, fabrikalarda, köylerde tüm hızıyla kesinti yapılmadan devam etmişti. Atatürk’ten sonra’da eğitim seferberliği onun eserlerine sahip çıkılarak sürdürüldü.
Köy Enstitüleri ile köy çocuklarını çağdaş bir eğitimci, eğitimciliği yanında geldiği yörelerin gereksinimi doğrultusunda bir meslek ustası olarak yetiştirilip, geldiği yörelere donanımlı bir öğretmen- zanaatkar olarak gönderiliyordu.
Sabahları köy çocuklarına öğretmenlik yapan bu eğitmenler, öğleden sonra köy gençlerini sanatkar  yetiştiriyorlardı.

Halk yararına yapılan devrimlerin karşısında, halkın aydınlanmasından, kalkınmasından zarar gören sömürücüler fırsatını bulduklarında karşı devrim kalkışmasına kalkıştılar. 
Özellikle bu coğrafyada çevredeki ülkeleri sömüren sömürgeciler o coğrafyada kendi sömürülerine engel olabilecek gelişmeleri engellemek isterler.
Bu engellemeyi daha çok o ülkelerin hainleri ile işbirliği yaparak başarırlar
Bu karşı devrimciler, içerideki ve dışarıdaki efendilerinin emrinde ülkedeki aydınlanmayı, ve bağımsızlığı engellemek ve yok etmek  için ilk önce okulları ele geçirmekten başlarlar.
Onların en yakın destekçileri cehalettir. 
İkinci dünya savaşından sonra emperyalizmin projeleriyle aydınlanmacılara karşı oluşturulan ”Yeter söz milletin!” Söylemiyle iktidara getirilen toprak ağaları yine dini araç olarak kullanarak karşı devrim hareketini başlattılar.
Ama asıl karşı devrim 12 Eylül Faşist darbesiyle ülkeyi emperyalizmin hizmetine sundular.

Asıl karşı devrim 2002 Yılında bir ABD projesi olan AKP ve özenle seçilip, hazırlanmış Recep Tayyip Erdoğan dönemiyle hızla mevziler kazanmaya başladı.

PİSA  araştırmalarında, Türkiye yetmiş ülke arasında ellinci sıraya gerileyerek eğitimde içler acısı bir çöküşün ve AKP’nin eğitimde ülkeyi getirdiği seviyeyi gösteriyordu.
Karanlık dönemlerin joker siyasetçisi Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz gülümseyerek;

”Türkiye’de eğitim konusu eskisinden iyi durumdadır” Derken,  AKP açısından haklıydı.
AKP’nin istediği nesil Atatürk’ün öğretmenlerden istediği;   ”Fikri hür, irfanı hür yeni nesiller” değil, tarikatların imamlarınca yetiştirilen; ”Kindar ve Dindar Nesildi.
Bu projenin savunucularından Sebahattin Zaim Üniversitesi  Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Bülent ARI AKP’nin projesini şöyle savunuyordu;

”Bizde simdi okuma-yazma oranı arttıkça beni hafakanlar basıyor.Ben açıkçası korkuyorum, ben her zaman cahil halkın ferasetine güveniyorum. Yani ülkeyi ayakta tutacak olanlar okumamış, hatta ilkokulu bile okumamış, üniversite okumamış cahil halktır.”  Diyerek AKP’nin Eğitim projesini 
savunurken asıl düşüncesini şu vurgulamayla tamamlıyordu:
”Üniversite ve sonrası durum çok vahim çünkü gidişatı okuyamıyorlar, zihinleri bulanık. ERDOĞAN GİDERSE TAM BİR FELAKETLE KARŞI KARŞIYA KALIRIZ”

Bu doğrultuda okullar hızla İmam Hatip okullarına dönüştürülmüş, yeni okul projeleriyle Fen Liseleri kapatılıp  İmama Hatip okullarına dönüştürülmektedir.
Ülkede dinci, hükümet yanlısı tarikatların vakıfları devşirdikleri çocukları kuran kursları, yatılı yurtlardaki kız ve erkek öğrencileri sadece kindar ve dindar bir nesil yetiştirmekle kalmıyorlar, içlerindeki sapık eğitmenlerin tecavüzlerine, tacizlerine ses çıkarmıyorlar.
Tecavüzcüleri ”Bir defadan bir şey olmaz.” Diyecek kadar arsızca korumaya çalışıyorlar.
Aydınlığı karanlığa boğdurmak isteyenler bu ihanetlerinden kurtulmak için tek adam diktasıyla tüm suçlarından  baskıyla, zulümle kurtulmaya çalışıyorlar.
Ama unuttukları bir gerçek var;
Her karanlık gecenin bir sabahı var.
Güneş doğduğunda yarasalar  kaçacak delik ararlar!

Yıldız AKALIN

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.