KARAMSARLIKTA HAKLIYIZ, AMA BAŞARMAYA KARARLIYIZ

ABONE OL
18:00 - 01/10/2020 18:00
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

KARAMSARLIKTA HAKLIYIZ, AMA BAŞARMAYA KARARLIYIZ

Türkiye’yi seven her onurlu yurttaşın, hangi inançtan, hangi etnik kökenden olursa olsun karamsar olmaması olanaklı değil.
Karamsarlıktan öte kötümser olmak için o kadar neden var ki, bunları sıralamak bile insanın içini karartıyor.
Türkiye’de insanların olan bitenlerden haberleri olmuyor.
Birkaç TV, birkaç gazeteden başka doğru ve gerçek haber verilmiyor.
O birkaç gazete ve TV kanalları bile ağır yaptırımlarla karşılaştıkları için ister-istemez kendilerine oto sansür uygulamak zorunda kalıyorlar.
Yazılı ve görsel medyanın boşluğunu sosyal medya doldurma görevini üstleniyor, ama iktidar, hemen devreye giriyor, ulaşım engeli, yasaklamalarla onları da engellemeye çalışıyor.
Zaten eğitimli duyarlı vatandaşlar AKP’yi çoktan terk ettiler.

”Keşke Yunanlılar kazansaydı.” Diyen sapkınlığın sarayda, devlet katında benimsenmesine hangi yurtsever oy verir!

AKP, sadece gerçeklerden habersiz, devlet yardımını AKP’den sadaka aldığını sanan yoksul yığınlardan oy alıyor. AKP’li rektörlerin; ”Cahil vatandaşlar makbulümüzdür” Dedikleri o zavallı insanlar.
Birde ”Devlet malı deniz, yemeyen domuz!” Diye düşünen, her dönemin vurguncuları veriyor.
Birbirine en ağır hakaretleri yapan AKP Genel Başkanı ve Bahçelinin birbirlerine sarılmalarının, en ilkel toplumlarda bile olamayacak bir ittifakla dünyada Türkiye’nin itibarını yerle bir etmeleri kaybetme korkusundandır.
Gerçekten korkuyorlar. Artık halk iradesinin karşılarında olduğunun farkındalar.
Bahçeli’nin ülkücülüğü AKP Genel Başkanının Rabia’sına, yani ümmetçiliğine biat etmekte noktaladı…

Tek kişi, her gün sarayında, şehit cenazelerinde siyasi getiri amacıyla Suriye’de PYD’nin, içlerinde El Kaide artılarından oluşan İslamcı terör örgütlerinin yerleşmelerini sağlayıp, liderlerini devlet Başkanları gibi yollarına kırmızı halı sererek devlet töreniyle karşıladığını bu halk unutmadı.
Sarayını ve koltuğunu kaybedeceği gerçeği karşısına çıkınca koltuğu altından kaymak üzere olan Bahçeli ile baştan önlemini almadığı bu örgütlere savaş açarak Mehmetçik kanından siyasi rant etmeyi yeğlediler.
Şimdi tabutlarda şehit cenazeleri gölgesinde parti kurultaylarında yanlışlarını hatırlatan muhalefete, Türkiye Barolar Birliğine, Türk Tabipler Odasına, muhalefet partisine, sivil toplum kuruluşlarına bırakın cumhurbaşkanına, bir parti başkanına, sıradan bir devlet memuruna bile yakışmayacak hakaretler ediyor, hedef gösteriyor:
Kimse çıkıp ta; ”Bu çirkin hakaretler makamınızın ağırlığına uygun değil.” Diyemiyor.Önüne gelene;
”Ulan ahlaksız!”, ”şerefsiz…” ”cibilliyetsiz…” ”zürriyetsiz…” ”ağzından salyalar saçıyor…Gibi
Bu sözlerin yakışık almadığını söyleyenlere de hakaret davası açılıyor, insanlar tutuklanıyor.

CHP Milletvekili Hasan Çam, meclis kürsüsünden Erdoğan’ın, Devlet Bahçeliye söylediği sözleri söyleyince Mecliste kıyamet koptu.
Sanki Bahçeliye bu çirkin hakaretleri Erdoğan değil de Hasan Çam söylemiş gibi adama saldırdılar.
Bahçeli’nin listesinden, Erdoğan’ın diyet kadrosundan tekrar meclise girme umudunda olan MHP milletvekilleri küfürler ederek, Hasan Çam’ı linç etmeye kalkıştılar.

Sakallı, cüppeli ne kadar meczup varsa hiçbir inançta yeri olmayan hezeyanları en önce gerçek dindar insanlarca kınanınca, AKP Genel Başkanı da bunları uyarmak zorunda kalmıştı.
”Haddini bil” uyarısı yapılınca Asrın lideri yüz seksen derece çark etti.
Şimdi bu meczuplar; ”Kadının nasıl dövüleceğini, asansöre bir erkekle binen kadının zina suçunu işlediğini” gece yatar-yatmaz uyuyamayanların battaniye ile zina yapacağını, bitle, pire ile zina, sekiz yaştaki kızın nikahlanarak çocukların din bahanesi ile nasıl tecavüze uğrayacağını…vs.   ”
Laik devletin televizyonu TRT programlarında bunları izlerseniz şaşmayacaksınız.
Yüksek yargının tamamı bir kişinin buyruğu ile çalışıyor.
Anayasa Mahkemesi göstermelik bir karar verdiğinde tek adamın hoşuna gitmiyorsa; ”Saygı da duymuyorum, bu kararı da tanımıyorum.” Dediğinde bir yerel mahkeme bile bu kararı bozuyor…

Ekonomi dibe vurmuş durumda
Türk Lirası gittikçe değer kaybediyor. Dış ülkelerden kredi bile alamayacak durumda.
Devlet bürokrasisi emirle bütün verileri ya değiştiriyor ya da saklıyor.
İşsizlik, yoksulluk artarak yükseliyor. Gençlik ülkede en buhranlı dönemini yaşıyor. İşsiz gençlik, uyuşturucu batağında canlarını kaybediyorlar.
Türkiye borç batağında debelenirken, AKP Genel Başkanı, sarayda refah içinde tıpkı Osmanlı’nın son dönemlerinde bankerlere devleti ipotek ettirdiği dönemdeki lüks yaşamının aynısını yaşıyor.
Yeni uçaklar, yeni köşkler edinirken, tek kuruş katkısı olmadığı cumhuriyetin tüm birikimlerini
satıyor, o cumhuriyeti yaratanlara olan kinini her fırsatta söylüyor gösteriyor.
Bu ülkenin kurtarıcılarına ”ayyaş” Diyecek kadar, Türkiye Cumhuriyeti’nin tapu senedi Lozan’ inkarla, İstiklal Marşını arabeske döndürmek isteyecek kadar sorumsuzluklarına devam ederken, bir kez olsun devletin adını söyleyemiyor.

Avrupalı her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarından nefret ettiklerini her fırsatta belirtiyorlar.
Her Türk’ü Tayyip Erdoğan gibi görüyorlar.
Her Türk’ü kendilerine zarar verecek biri olarak görüyorlar.
İngiltere Türklerin süresiz oturumlarını iptal etti.
Sırada Avusturya ve diğer AB ülkeleri var.
Türkiye İçeride olsun dışarıda olsun itibarsız, sıradan bir kabile devleti olarak niteleniyor.
Bu saptamaları sadece bir ön yargı olarak almak gerçekleri görmemektir.
Ama bizim de hem Türkiye’de hem de yurtdışında muhataplarımıza ön yargıyla değil üç neden ve sonuçla ortak noktalarda buluşmamız gerekir;
1-Türkiye’nin bu duruma gelmesinde Türk siyasetçilerinin demokraside uzlaşamaması, dini siyaset aracı olarak kullanarak laik-hukuk devletini zedelemeleri.
2-Batının, demokrasiyi sadece kendi toplumlarına yakıştığı aymazlığı nedeniyle Türkiye’de demokratlarla değil, kapitalizme hizmet edecek demokrasiyi dinsizlik olarak görenleri desteklemeleri.
3-Şimdi hatalardan ders çıkarılarak Türkiye’nin uygar toplulukların tekrar onurlu bir üyesi istenmesinde içtenlikli olmalılar.
Bu konuda birliktelikte bizim de özellikle vurguladığımız;
”Türkiye; AKP ve Erdoğan değildir!”, Gerçeğinden yola çıkarak ülkemizin kuruluş değerlerine tekrar ulaşması için Türk aydınına, halkına güvenin.
Yeter ki gölge etmeyin!

Yıldız AKALIN

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.