KAPİTALİZMİN ZOR GÜNLERİ

ABONE OL
18:13 - 01/10/2020 18:13
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

KAPİTALİZMİN ZOR GÜNLERİ


Kapitalizm zor bir dönemeçten geçmektedir. 
Tek kutuplu bir sömürü düzeninin oluşturduğu soygun payının büyük bölümünü tekelinde toplayan bir-kaç ülke dışında kalan ülkelerin sayısı çoğaldıkça arayış dönemi de başlamış oldu.
Sovyetlerin dağılmasından sonra Asya ve Avrupa’da başlayan sanal bağımsızlık coşkusu parçalanmaları da beraberinde getirdi.
Uzakdoğu ve doğu Avrupa’da başlayan bölünmeler iç savaşa kadar tırmandı.
Eski Yugoslavya’da bölünme kanlı bir iç savaş ile gerçekleşmişti.
Bu bölünen ülkeler kapitalizm için yeni pazar alanları olarak bir rahatlama yaratmıştı.
Güney Amerika’da başlayan ulusal sol direnişini yeni darbelerle kıramayan ABD emperyalizmi, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’nın zenginlik kaynaklarının tamamına el koymak için çok iyi becerdiği mideden bağlı o ülke hainlerini harekete geçirdi.
Barış Köprüsü amacıyla kurulan Avrupa Birliği aslında ABD’ye karşı Hıristiyan Avrupa’sının rüştünü kanıtlamayı hedeflemişti.
Sosyalizmden liberalizme geçiş yapan Doğu Avrupa hem pazar olarak, hem de ucuz işgücü eksikliğini giderecekti.
Avrupa dışından gelen özellikle Müslüman işçi gücüne gereksinimleri kalmamıştı.
Almanya da Möln ve Solingen’de gerçekleştirilen ırkçı cinayetleri CDU-CSU kararlarını erteletti.
Türklerin ve de Müslümanların ülkelerine dönüşlerini hızlandırmak için geri dönüşü teşvik primi işe yaramamıştı.
Bu insanların çoğunluğu Almanya’da kalıcıydı.
Ama, emperyalizmin beyin takımı komünizm yerine bir düşman bulmak zorundaydılar.
Buldular da;yeni düşman artık komünizme karşı Yeşil Kuşak olarak kullandığı”İslam” dı.
Kendi yarattıkları, destekledikleri İslami Terör örgütleri yeni haçlı seferlerine bahane olacaktı.
Erdoğan’ın strateji kurmaylarından Yalçın AKDOĞAN, AKP’nin görevini şöyle açıklayacaktı:
”Son iki yüzyıl içinde ilk defa iç dinamikler ile dış dinamikler örtüşmektedir. AKP’yi iktidara getiren iç dinamiklerle ABD’nin ve AB’nin talepleri aynı çizgide birleşmişlerdir.”
Suudi Arabistan, Katar ve Kuveyt gibi bir Türkiye yaratılacaktı!
2002’de Türkiye’de AKP ile, oldu-bitti bir erken seçimle başlatılan Arap Baharı, sekiz yıl sonra Ortadoğu’da ve Kuzey Afrika’ da iç isyanlar şeklinde başlatıldı.
Gerekçe ise o ülkelere demokrasi getirmekti!.
Arap Baharı parolasıyla savaşlar, kan dökmeler devri başlatıldı.
Ilımlı İslam, batı Hıristiyanları öncülüğünde iktidara getireceklerdi.
Yine çok kan döküldü.
Kanı dökülenler İslam, kan dökenlerde İslam dinine inananlardı.
Şii İran’a diş geçiremeyeceği kulağına üflenen RTE, zayıf gördüğü Esad’ın Şii Suriye’sini hedef seçti.
Ne kadar ipten kazıktan kopmuş, geleceği, işi gücü olmayan her ülkeden devşirilen katillerden, Taliban kalıntılarından, El Nursa, kiralık Çeçen mafyası ve daha birçok sadist gruplardan oluşan, insan olma değerlerinden zerre kadar nasibini almamış yeni bir İslami terör örgütü oluşturuldu.(IŞİD)
Türkiye’de barındırıldı, silahlandırıldı, eğitildi ve Suriye ve Irak’a saldırtmaları sağlandı..
RTE AKP’si Türkiye’ye getirdikleri milyonlarca sığınmacıyı alırken üç ayda Suriye’yi dize getireceklerine inanmışlardı.
Cuma Namazını Şam’da Emevi Camisinde kılacakları için abdestlerini bile almışlardı.
Üç yıl geçti ne Esad yıkıldı ne de Emevi Camisinde namaz kılabildiler.
Olan sığınmacılara ve yoksul Türk insanına oldu.
Ezilmeleri yanında ahlaksız fırsatçıların, çocuk yaşta sığınmacı kızlarına, kadınlarına yaptıkları AKP iktidarının alınlarında silinmeyen bir leke olarak anılacaktır.
Ege kıyılarında Avrupa’ya ulaşma istemleri denizin azgın dalgalarında çoluk-çocuk birlikte boğularak can vermeleriyle noktalandı.
Avrupa, tarihinin en utanç duyulacak bir tavır içine girdi.
Bu umarsız insanların canlarını kurtarmak için Avrupa’ya, rahat yaşamak için Almanya, Fransa, İsviçre, Avusturya’ya sığınmak istiyorlardı.
IŞİD’E stratejik destek veren Fransa Paris katliamı ile şaşkındı.
Savaş çığırtkanlığı yapmakta yalnız kalan solcu  François Hollande bu katliamla mağdur konuma geldi.
Merkel, politikaya noktayı bir ödülle koymak isterken, kendi partisinin daha çok tutucuları ve CSU, yabancı karşıtlığından puan kazanma alışkanlıklarını ortaya koyunca imdada RTE yetişti.
Bitti denilen RTE, pişman olma noktasındaki Suriyeli sığınmacı sorunu, Merkel ve Bahçeli sayesinde tekrar ayağa kalkma fırsatını yakaladı.
Batı ülke halkları terör korkusuyla, demokrasi, düşünce özgürlüğü, refahta paylaşım barış gibi uygar toplumların olmazsa olmaz ilkelerini istemeden görmezden geldiler.
Montaj ürünü AKP’nin tek sahibi olduğuna inanan RTE’nin aldığı stratejik emirle düşürttüğü Rus uçağı ile, Avusturya veliahdını öldüren Sırplı rolünü mü üstlenmişti? 
Birdenbire yeni bir Dünya Savaşı görüntüsü ortaya çıktı.
Akdeniz; Rus, ABD, Fransa, İngiltere, Almanya, Danimarka savaş gemilerinin güç gösterisi alanına döndü.
Giderek tırmandırılan terör eylemleri bahanesiyle özellikle Avrupa’da ve dünyada insan haklarında gözle görülür bir kısıtlama peş peşe uygulamaya sokulmaktadır.
Bir savaş ortamı yaratılma dönemi başlatıldı.
ABD ve Avrupa olası bu savaşı kendi toprakları üzerinden değil, Ortadoğu ve Türkiye coğrafyasına çekme çabası ”Tarih tekerrürden ibarettir” özdeyişini hatırlatmaktadır.
Petrol bölüşümü ve pazar daralması ile yine bir dünya savaşının olası bölgesi bir olu-bittiyle belirlenmektedir.
2. Dünya Savaşında da Avrupa , savaşın Avrupa dışında; Akdeniz, Türkiye, İran, Irak, Suriye torakları üzerinde yapılmasını istemişti.
Ama o dönemin cumhurbaşkanı İsmet İnönü bu oyuna gelmemiş, kapitalizmin pazar savaşı olan bu savaşta yansız kalarak hem Türkiye’yi hem de Ortadoğu ülkelerinin yakılıp yıkılmasını önlemişti.
Kifayetsiz Muktedir, ancak bir savaş döneminde iktidarını pekiştirmeyi düşünmekte.
Emperyalizm, kaçınılmaz bir savaşın bedelini Kifayetsiz Muktedirin öncülüğünde Türkiye’ye ödetmek istemektedir.
Senaryo tutarsa;
Savaş alanı, Suriye, Irak, İran ve Türkiye 
Ölecek Türk askeri
Bölünecek ülke Türkiye
RTE padişah halife 
Biz bu filmi 1918’lerde görmüştük!

Yıldız AKALIN

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.