KAPİTALİS KÜRESELLEŞME VE FAKİRLİK

ABONE OL
11:49 - 23/10/2020 11:49
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

KAPİTALİS KÜRESELLEŞME VE FAKİRLİK

Fakirler erken ölürler
Son yıllarda adından en çok söz ettiren konulardan biri de ” Küreselleşme.”
Dev ve modern sanayiye sahip ülkelerin öncülüğünde oluşan küreselleşmenin asıl amacı sömürüdür. Toplumların daha fazla artı değere sahip olmak istemleri ve uluslararası pazarlara açılma çabaları, her şeyden önce doğanını daha fazla yağmalanmasına ve yok olmasına neden olacaktır.
Aile yaşamımızdan tutun da eğlence yaşamımıza varıncaya kadar hayatın her alanında küreselleşmenin etkilerini hissetmekteyiz. Başta Amerika olmak üzere İngiltere, Fransa ve Almanya küreselleşmeden en çok yararlanan ülkeler konumundalar. Bu ülkeler aralarında refah düzeylerini daha da artırmak ve Dünya ekonomisine damgalarını vurmak için aralarında amansız bir savaşım vermekteler. Küreselleşmede kayıp edecek taraf ise, şüphesiz az gelişmiş ülkeler ve bu ülkelerin emekçileri olacaktır.

Küreselleşmeye karşı olan İspanya   Öğrenciler Sendikası’nın bu konu ile ilgili hazırladığı broşürden aldığım bilgileri Türkçe olarak ha-ber.com okuyucularına sunmak istedim.

Küreselleşme nedir?
Küreselleşme, farklı ülkeler arasındaki ekonomik ilişkilerin, her bir ulusal ekonominin diğerlerine bağlı olduğu bir dünya ekonomisi yaratma noktasına dek genişlemesidir.
Hiçbir ülke kendine yeterli değildir, hepsi de ürünlerini diğer ülkelerle değişime sokma ihtiyacını duyar. Potansiyel olarak, ekonominin uyumlu bir biçimde uluslararası ölçekte planlanmasının temelini döşeyeceği için, bütünleşmiş bir dünya ekonomisinin yükselmesi, aslında zorunlu olarak olumsuz bir şey değildir. Sosyal adalete ve üretim araçlarının (fabrikalar, teknoloji, sermaye) ortak mülkiyetine dayalı bir ekonomik sistemde, bu, insanlık için görülmedik bir ileri adıma olanak tanırdı. Fakat kapitalist sistem, üretim araçlarının özel mülkiyetine ve her bir kapitalistin en yüksek kârı elde etmeye çalışmasına dayanır. Bu da gelişmeyi olanaksız kılar ve gezegendeki insanların çoğunun yaşam standartları düşerken, küçük bir azınlığın muazzam ölçüde zenginleştiği bir durum yaratır.

Yoksulluk ve eşitsizlik neden artıyor?
Bugün dünyada 6 milyar insan yaşıyor ve 10 milyar insana yetecek kadar yiyecek üretmek mümkün. Buna rağmen, açlık, açlıktan ölümler ve sefalet artıyor. 800 milyon insan yeterli beslenmeden yoksun ve 2,4 milyar insan yoksulluk sınırının altında yaşıyor. En yüksek üç Microsoft yöneticisinin toplam serveti, ABD’nin yoksullukla mücadele programlarına harcadığı paradan daha fazladır. Farklı ekonomiler arasındaki mal değişimi, hakkaniyetli ve adil bir yoldan gerçekleşmemektedir: bir avuç güçlü çokuluslu şirket, zenginliğin büyük bir kısmını (dünyadaki gayri safi yurtiçi hasılanın %40’ını, ticaretin %70’ini) kontrol etmekte ve dünyanın geri kalanına kendi çıkarlarını dayatmaktadır.

Dünya ekonomisinin farklı ülkeler arasında bölünmesi, bunların tümüne aynı oranda yaramamakta, tersine azgelişmiş ülkeleri daha ileri ülkelere ucuz hammadde (petrol, madenler, tarımsal ürünler) ve ucuz emek sağlamaya mahkûm etmektedir. Bu süreç eşitsizliği azaltacağına daha da arttırır. Daha yoksul olan ülkeler, (teknolojik geriliklerinden dolayı) daha fazla emek barındıran ürünlerini, üretimi daha pahalı ve daha kolay olan (üretim araçlarının niteliği ve niceliği dikkate alınarak) ileri ülke ürünleriyle değiştirmeye zorlanırlar. Bu süreçte kimin kaybedeceği açıktır. Ayrıca dünya ekonomisi, Batılı güçler ve çokuluslu şirketler tarafından kontrol edilir ve bunlar fiyatlarını, ticari mevzuatlarını ve ekonomik politikalarını dünyanın geri kalanına dayatabilirler. Örneğin 1960’ta, Tanzanya’nın, bir Amerikan traktörüne karşılık 200 çuval kahve vermesi gerekirken, 30 yıl sonra bu miktar 600 çuvaldan daha fazlasına çıkmıştır.

Çokuluslu şirketler neden bu kadar güçlüler?
Birkaç çokuluslu şirketin dünya üzerindeki egemenliği, doğal olarak, en yüksek bireysel kâr arayışında olan kapitalist gelişmeden kaynaklanıyor. Kapitalistler bunu başarmak için, üretimlerini ve satışlarını arttırarak, yeni pazarlar açarak, var olan pazarları daha fazla sömürerek ve sermayeyi emeğin ve hammaddelerin ucuz olduğu yeni ülkelere kaydırarak, birbirleriyle rekabet etmek zorundadırlar.
Sonuç, zenginliğin çok daha az elde toplanması ve ileri kapitalist ülkelerdeki bir avuç büyük şirketin tüm dünyaya egemen olmasıdır. Çokuluslu şirketler, kendi koşullarını sadece iktisadi yollardan dayatamadıklarında, amaçlarına ulaşmak için, ülkelerinin siyasi ve askeri kurumlarını (ABD, Avrupa, Japonya gibi büyük güçlerin hükümetlerini, parlamentolarını, yasalarını ve ordularını) kullanırlar.
Genellikle gerçek çıkarlarını, “insancıl çıkarların” korunması maskesi ardına Küreselleşme, sistemin gerçek doğasını gizleyen bir sis perdesidir. İşçi sınıfının ve dünyadaki halkların birkaç süper güç ve çokuluslu şirket tarafından uluslararası ölçekte sömürülmesiyle karakterize olan bugünün kapitalizmini en iyi açıklayan tanım, emperyalizmdir.

Seattle, Prag, Nice, vb. deki gösterilerin nedenleri nelerdir?
IMF ve Dünya Bankasının, kendilerinden “yardım” alan ülkelere dayattığı politikalar, kapitalistlerin kendi kârlarını arttırmak üzere dünyanın dört bir yanında uyguladığı politikalarla aynıdır: devlet eğitimine ve sağlık sistemine saldırılar, işten çıkarmalar ve ücretlerin düşürülmesi, emekli aylıklarında ve diğer sosyal haklarda kesintiye gidilmesi, iş yasalarının değiştirilmesi, kamu işletmelerinin özelleştirilmesi vs. En yoksul ülkelerde, bu politikalar çok daha hızlı bir şekilde uygulanır ve bunların doğal kaynaklarının çokuluslu şirketlerce yağmalanmasıyla birleşir. Sonuç olarak, yoksulluk düzeyi ve tüm dünyadaki çevre tahribatı gibi, zenginle yoksul arasındaki uçurum da artar. Seattle’da başlayan ve IMF, Dünya Bankası, Dünya Ticaret Örgütü ve diğer finans kurumlarının toplandığı tüm şehirlerde gerçekleştirilen protestolar, pek çok gencin ve işçinin büyüyen öfkesinin bir yansımasıdır.

Başka bir toplum mümkün mü? Öğrenciler Sendikasının alternatifi
Öğrenciler Sendikası (SE), her zaman, kapitalistlerin uluslararası ölçekteki saldırıları ve sömürüsüne, işçiler ve gençlerin uluslararası mücadelesiyle karşılık vermemiz gerektiğini açıklamıştır. 15 yıllık varlığımız boyunca, Filistin, Güney Afrika, Meksika, Rusya ve Endonezya’daki solcu öğrenci örgütleriyle uluslararası dayanışma kampanyaları örgütlememizin ve yorulmak nedir bilmeksizin enternasyonalizm fikirlerini savunmamızın nedeni budur.

IMF ve diğer emperyalist kuruluşların toplandığı şehirlerdeki protestolar, bunların politikalarına karşı uluslararası muhalefetin bir göstergesidir; fakat bu adaletsizliğe son vermek istiyorsak, ihtiyacımız olan şey, toplumun devrimci dönüşümüne önderlik edecek bir işçi hareketinin katılımıyla, sebatkâr ve çok daha kitlesel bir uluslararası mücadeledir.

Mücadele, şu ya da bu çokuluslu şirkete karşı protestolarla veya şu ya da bu kuruluşun (IMF, Dünya Bankası, WTO, vs.) kapatılması girişimiyle sınırlandırılamaz. Bizim asıl amacımız, bankaları ve büyük tekelleri ulusallaştırarak, çokuluslu şirketlerce biriktirilen servete el koyarak, kapitalizme bir sistem olarak son vermek ve bu serveti, azınlığın çıkarlarını değil çoğunluğun ihtiyaçlarını karşılamak üzere dünya ekonomisini demokratik bir tarzda ve tüm ezilenlerin katılımıyla planlamak için kullanmaktır. Tek alternatif, gerçek bir sosyalist toplumdur bu sadece mümkün değil zorunludur da.

İspanya Öğrenciler Sendikası

Hazırlayan: Rıza Almalı

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.