„KANSER SEVMEDİM AMA MİNNETTARIM “

ABONE OL
11:43 - 23/10/2020 11:43
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Evet böyle diyor kanser hastası İris bir mektubunda. İris 25 yaşında gencecik bir kız. Peki nedir bizim kendisine minnet duyduracak hikayesi?

Mektuba geçmeden önce kısa bir giriş yapalım. Kanser olduğunu öğrenen kişilerin o anki ruh durumunu özetleyelim önce. Kansere verilen tepki kanserin özelliklerine, hastanın kişiliğine ve hastalığa bakış açısına göre değişir. Bununla beraber en sık rastlanan tepki “şok olmak” ve akabinde “inkâr etmektir “.

Neden ben? Niye ben? Ben neden cezalandırılıyorum? Sanki bir ihanete uğramışlığın tepkisi vardır bu sözlerde, bedenlerinin ihanetine. Önceleri kendi bedenine yabancılaşma, kendini sevmeme, aynaya bakmama, saçları taramama gibi, kendini bedeninin inkârı. İkinci evrede ise öfke ve kaygı. Kendine karşı öfkelenme, sevdikleriyle ilgili kaygılar, endişeler ve sonrasında depresyon, hem de ağır depresyon kendini göstermeye başlar. Kişi bu süreçte öfkesini kendisine, ailesine ya da tedavi ekibine yansıtabilir. Daha sonra hasta hastalığıyla barışma sürecine giriyor ve hatta kendine mektup bile yazabiliyor, yaşadıklarını kaleme döküyor. İşte size 25 yasındaki kanser hastası İris’in mektubundun bölümler. „Kanseri sevmedim ama minnettarım “diye başlıyor mektubuna.

„Sorun aslında kanser değil, kemoterapi. Evet belki kemoterapi görmeseydim ölecektim ama kemoterapinin de beni pek yaşattığını söyleyemem. Kemoterapi tümörümü yok ederken beni de darmaduman ediyor. Kanser teşhisi konmadan önce aylarca tümörümle birbirimizden habersizce, normal bir insan gibi yaşamıştık, kıtalar arası yolculuklar yapıp, en yakınlarımın düğününde göbek bile atmıştık. Tamam biraz abartıyorum son zamanlarda nefes darlığı, uyku sıkıntısı, gece terlemesi yaşıyordum ama kimseye muhtaç olmadan yuvarlanıp gidiyordum işte. Gel gör ki teşhis konup kemoterapi başladığından beri 25 yaşında olmama rağmen kendimi 90’ına yaklaşmış bir nineden farksız hissediyorum. İki adım yol yürüyemiyorum, kendim hiçbir işimi halledemiyorum, bırakın yatağımı toplamayı, duşumu kendim alabilsem ne mutlu bana diyorum. Yemeğimden, giyinmeme, uyumamdan uyanmama yaptığım her şeyde birine bağlı olmak beni üzüyor…Neyse ki güzel insanlar biriktirmişim. Ben göndersem de gitmeyen, her gün bana güç veren, gücümü hatırlatan insanlar. Güçsüz bilirdim kendimi, zayıf yönlerimi bilip onları geliştirmekten hep kaçtığım için her zaman en başından yenilgiyi kabullenenlerdendim. Ama bu sefer yenilemezdim. Ne kadar kaçsam da bu sefer savaşmak zorundaydım. Teşhis konduğu gün doktorun da dediği gibi 52 haftalık bir mücadele bekliyordu beni. Dedim ya kilit nokta aslında güzel insanlardı. Çünkü ben, hiçbir zaman kendim için bir şey yapmadım anca sevdiklerim için yaptım her şeyi. Bu savaşa da kendim için girdim sanmayın sakın. Sevdiklerim için girdim, kalbi benim için çarpan, duasında adım geçen herkesi mutlu etmek için. Kalbimde yer edinen, kalbinde yer edindiğim herkes benim için seferber olmuştu onları yüzüstü bırakmamak için girdim işte. Sevilmeyi ne kadar çok sevdiğimi hatırladım sayelerinde. Şimdi beni güçlü buluyorlar ya… “

Mektubu burada kesiyorum. Zira anlatılmak istenilen bu kısımda mevcut zaten. Hem çok uzun yazılar da okunmuyor ki. Bakın ne diyor İris mektubunun bir yerinde? „Neyse ki güzel insanlar biriktirmişim. Ben göndersem de gitmeyen, her gün bana güç veren, gücümü hatırlatan insanlar. “Çevremizdeki insanlar arasında öyle kişiler var ki farkında olmadığımız, sessizce öylece orada durup bekleyen, daha doğrusu kollayan, gönderseniz de gitmeyen. İşte onlar sayesinde ayaktayız, onlar sayesinde varız, var olduğumuzun farkında olmasak da.

Ve devam ediyor Iris:

„Dedim ya kilit nokta aslında güzel insanlardı. Çünkü ben, hiçbir zaman kendim için bir şey yapmadım anca sevdiklerim için yaptım her şeyi. Bu savaşa da kendim için girdim sanmayın sakın. Sevdiklerim için girdim, kalbi benim için çarpan, duasında adım geçen herkesi mutlu etmek için. “

Hayatın her alanında aslında bir şekil savaş var, savaşın içindeyiz kimi silahla, kimi kalemle, kimi kürekle, kimisi de hastalıklarla savaşır işte. Önemli olan aslında savaşmak değil, savaşırken yanınıza olanlar, hani İris’in de dediği gibi „gönderseniz de gitmeyen “dostlarınız. Tüm keşkeklerinizi, nedenlerinizi, belkilerinizi, pişmanlıklarınızı ve hayallerinizi heybelerine koyup taşıyan güzel insanlar. İyi ki varlar. Kanseri veya savaşı sevmesek de bize öğrettikleri çok şey var.

En azından doğru insanları tanımayı öğretiyor insana.

Dr. Ali Sak

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.