KANIN VAHŞETİN ADI MEDENİYET Mİ?

ABONE OL
19:03 - 01/10/2020 19:03
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Medeniyetler ittifakı deniliyor. Dinlerarası diyalog deniliyor.. Ilımlı İslam deniliyor…

Söyleniyor da dini kimliği önplanda olan parti iktidarda ne gibi icraatlarda bulunuyor? Bölgede ki gelişmelere karşı politikası nedir? Her şey ortada!

Afganistan, Filistin ve Irak’ta ne yaptılar ne yapıyorlar, hatırlamakta yarar var.

ABD-İngiltere; demokrasi ve insan hakları getireceğiz iddiasıyla, işgalden bu yana bir milyon iki yüz bin insan öldürmeyi başardılar! Dile kolay, yüz binlerce sivil. Yüz binlerce ana, baba, delikanlı, genç kız, çocuk, bebek, öğretmen, öğrenci. Toplumun her kesiminde yüz binlerce insan öldürüldü! Ne uğruna demokrasi insan hakları görüntüsü altında enerji kaynaklarına sahip olmak için!

Bir aileden bir kişi öldüğünde neler yaşanır, düşünelim. Bir ülkede bir aydın öldüğünde nasıl bir travma yaşanır, hatırlayalım.

Camilere bomba konulduğunda, cemaati kurşuna dizildiğinde, okullar bombalandığında, yüzlerce öğretim üyesinin kafasına kurşun sıkıldığında, işgalin acısını yaşayan bir ülkede her aileden en az bir kişi hayatını kaybettiğinde, öldürüldüğünde ne yaşanır? Ne hissediyoruz acaba? Hatırlatılmasından hoşlanmıyor muyuz yoksa! Duymak istemiyor muyuz?

Biz buna daha başlangıçta soykırım adını koyduk. Bilinçli biçimde bir toplumun imhası söz konusu burada. Bir toplumu ayakta tutan bütün değerlerin sistemli biçimde yok edilişi bu.

Sistemli ve kararlı bir o kadar da bir toplumun bütün kesimlerine yönelik bir imha harekatı. Yani Müslüman soykırımı! Ve işte o soykırım devam ediyor. Ortadoğu’da milyonlarca insanın ölümüne sebep olan soykırım! Şimdilerde nükleer soykırım olarak dile getirilmeye başlanan yeni yıkım projesi. ABD bölge komutanı savaşa hazırız mesajı veriyor.

İşgal, etnik çatışma, iç savaş, mezhep kavgası ile yüzbinlerin ölümünden kim sorumlu? Elbette ABD. Doğrudan ya da dolaylı olarak. Ya suskun kalan Türkiye’yi yönetenler!

ABD’nin doğrudan veya dolaylı müdahil olduğu gelişmeler sonucu ölenlerin sayısının her gün arttığı biliniyor. Yüz binlerce insan!.. Bunu nasıl tanımlayacağız? Bu ölümleri hangi kavramla ifade edeceğiz? Böylesine kitlesel ölümleri soykırım olarak nitelemek neden mümkün değil?

Türkiye’yi yönetenler bu ürkütücü rakamları görmüyor. ABD’nin BM’ye aldığı ambargo kararı yüzünden bir milyona yakın çocuk öldü.. Ne konuşuluyor, açılım, anaysa değişikliği!

Peki! vahşetin her türlüsünü deneyen batı, soykırımdan başka ne yapıyor! Bağdat’taki her aile en az bir üyesini kaybetti. Ülke genelinde bir milyon hanede en az bir kişi öldü.

Şimdi: İsrail’le kamuoyunu yanıltıcı ağız dalaşı yapılıyor ama diğer yandan askeri anlaşmalar devam ediyor. Askeri teknolojik yenilemeler yapıyor.. İstihbarat eğitimi veriyor..

Fransa Dışişleri Bakanı dünyayı İran’la büyük savaşa hazır olmaya çağırıyor. ABD ve İsrail, İran’a saldırı için hazırlıkları açıktan yürütüyor.

Yarın bir milyon Suriye’de, birkaç milyon İran’da öldürülürse bizler susacak mıyız? Şimdi yaptığımız gibi. Türkiye’de neden yüz binlerce insan, bu kitlesel ölümler yaşanırken sokaklara çıkıp Hepimiz Müslümanız diye yürümedi? Neden, biliyor musunuz? Öldüren Amerika da ondan! Eğer bunu başka bir ülke yapsaydı, kıyameti koparırlardı! Ama o ülke ABD olunca herkesi bir sessizlik kaplıyor.

Yüz binler ölürken, Hepimiz Müslümanız diye seslerini yükseltmeleri gerekenler, ABD ile İsrail ile ne tür ortaklıklar kurabiliriz derdinde.

Milyonların ölümüne ses çıkaramayanları, ihya ediyorlar. Kendilerinin imha edildiklerini farkedemeyenler, medeniyet medeniyet diye orada burada dolaşıp duruyorlar?

Hangi medeniyetin mücadelesini veriyorsunuz Allah aşkına! İnsan, tarih, kültür yok edilirken susanlar hangi medeniyetin mücadelesini verebilir! Hak; sadece kalbi beyni iğdiş edilenlerin, azınlıkçıların hakları mı?

Şimdi siz analar ağlamasın masum düşüncesi altındaki ihanet yaklaşımını hangi açıdan göreceksiniz? Ya da bir kişiyi öldüren, katili gündemde neden tutacaksınız?

Günün Sözü: Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır.

Prof. Dr. Nurullah Aydın
Gazi Ü. İletişim Fakültesi Radyo-Televizyon ve Sinema Bölümü Öğr. Gör.

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.