KAMU DİPLOMASİSİ

ABONE OL
19:06 - 01/10/2020 19:06
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Başkent Üniversitesi Siyaset Bilimler ve Uluslararası İlişkiler Bölümünde “Kamu Diplomasisi” dersi veriyorum. Bu kavram ülkemizde yeni duyulan ve bilir bilmez şekilde kullanılan bir kavram. En basit şekilde tanımlamak gerekirse, kamu diplomasisi bir devletin ulusal çıkar ve imajını korumak ve geliştirmek amacıyla, klasik diplomatik faaliyetlerine de destek olacak nitelikte, yabancı ülkelerin kamuoylarını, hükümetlerini, toplumsal yaşama katılan tüm kişi, kurum ve kuruluşlarını doğru içerikli enformasyon, kültür, bilim ve akla gelebilecek her türlü meşru yolla etkileme ve böylece barışı, dostlukları ve ülkeler arasında daha yakın ilişkileri kurmaya katkıda bulunması faaliyetlerinin tümü anlamına geliyor. Kamu Diplomasisi, özellikle İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ABD’de gelişmiş, Kıta Avrupası’na daha sonra gelmiştir. Kamu Diplomasisini üniversitelerinde işlenen ve incelenen bir konu haline getiren ABD’nin yanında İngiltere, Fransa ve Almanya’da da bu alanda araştırma ve faaliyetler çok gelişmiştir.

Türkiye, tarihi nedenlere de dayanan bozuk veya tahrif edilmiş imajına karşın bu alanda bir türlü arzulanan düzeyde bir örgütlenmeyi beceremediği gibi anlık faaliyetlerin dışında uzun soluklu çalışmalara da hiç girmemiştir. Hiç derken yanlış anlaşılmasın, Atatürk döneminde dünyaya “derdimizi anlatmamız” çok büyük başarıyla yapılmıştır. Sonra herhalde başkaları bizim için nasılsa yapar mantığıyla “Batı dünyası içindeki rehavetimizle” bu konuyu geliştirmeye hiç niyetlenmemişiz. Bazen Türkiye’yi dersine çalışmayıp da sınavdan kırık not alan ve sonra da hayıflanan tembel öğrencilere benzetiyorum. Başımıza birçok dert açılmışken biz planlı, programlı, örgütlü ve uzun soluklu “dert anlatma” çabası yerine “Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur!” kolaycılığı ile kabuğumuza çekiliveriyoruz.

Bunları neden yazıyorum? Şimdi Davos’da malum bir olay yaşandı. Ben bu olayın kendisi ile değil, sonrası ile ilgiliyim. Gazze’de veya İstanbul’da gösteri yapanlar şimdi gösterilerini bitirdiler. Türkiye’ye övgü veya yergi ile dolu duygu ve düşüncelerini ifade edenlerin de söyledikleri, yazdıkları çizdiklerinin ömrü en çok bir iki gün. Sonrasını düşünmek gerekiyor. Bir tavır sergilediniz, değil mi? Şimdi bunun her yerde nasıl algılandığına bakacak ve siyasi sonuçlarının ne olduğunu, olabileceğini ölçüp biçeceksiniz. İşte hemen sonra da, eğer bu tavrı savunmayı sürdürecekseniz, hemen Kamu Diplomasinizde bunun için dışarıda tavrınızı beğeneni ve beğenmeyeni etkileyecek işler yapacaksınız. Bu işler de öyle anlık veya kısa vadeli olmayacak. Her değişen koşulda yeniden belirlenecek, planlanacak ve uygulanacak. Ancak o zaman sergilediğiniz tavrın arkasında durabilirsiniz ve bu tavrın bir anlık öfkelenme olmadığı ortaya çıkar.

Türkiye, nüfusu, ekonomik potansiyeli, askeri gücü ve toplumsal dinamizmini eşgüdümle kullandığı takdirde bir bölgesel güç haline gelecektir. Eğer böyle bir amacı varsa, yani siyasal hedefi bu ise, attığı her adımda Kamu Diplomasisini düşünmek, ona göre davranmak zorundadır. Aksi halde ne yaptığınızın yararı olur, ne de söylediklerinizin. Davos’da yaşananların Türkiye’nin örgütlü ve planlı bir Kamu Diplomasisine ihtiyacı olduğunu anımsaması ümidiyle iyi bir hafta dilerim.

Dr. O. Can Ünver

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.