KADINLAR – BİZİM KADINLARIMIZ
Adı – Soyadı: Neşe Karahan, 14 Şubat 1950 doğumlu. 46 yıllık yaşam arkadaşım, eşimden 14 gün büyük. Çevreyi korumaya ve kollamaya on yıllar önce başlamışlar Karahanlar.
“Devlet bizük da! Devlet bizsüz olir mu? Biz devletsuz olabilur muyuz?” diye yırtıyor hançeresini Rabia Özcan Karadeniz’in doğa harikası güzellikteki yaylalarından.
Halime Çakmak. Dört dağın ortasındaki çukura kurulmak istenen HES’e (Hidro Elektrik Santrali) karşı dimdik duruyor hemcinsleriyle birlikte.
AOÇ (Atatürk Orman Çiftliği)’ne kondurulan kaçAk Saray’ın hukuksuzluğunu ortaya çıkaran savaşımıyla anıtlaşan Tezcan Karakuş Candan’ı kaçımız tanıyoruz?
Girişi 8 Mart Dünya Kadınlar Günü nedeniyle yaptım. “Siyaset yaz!” dense, zorlanmadan kitap dolusu yazarım. Bana; “Kadını yaz!” deseler, sanıyorum ki, çok zorlanırım. Gerçekten; “ Bu konuda neler yazardım, yazabilirdim?” diye soruyorum kendime ve işin içinden çıkamıyorum. Neden mi? Nedeni bu konuda yazabileceğim bir şeyin olmaması değil, benim karşı cinsim hakkında yazarken konuyu nalıncının keseri gibi kendime doğru yontmaktan korkmamdır.
Böyle düşünmemin nedeni de beni dünyaya getiren anamdır. Peki ya babam!… İş bu noktaya geldiğinde de bu iki karşı cinsin birbirlerini tamamlamak için var olduklarına varıyor sonuç.
İşin matematiği bence şu: Bir + Bir = Bir
Sonuç olan bire ulaşmak için bu iki biri bir araya getirebilmektir asıl mesele.
Durum bu olunca da kadını erkekten, erkeği kadından ayrı düşünenlerin akıllarına turp suyu sıkıyorum, eşyanın doğası gereği.
İnancım odur ki; ne bir eksik ne bir fazla, bu iki karşı cins tam ortadan birbirine eşittir. Bir elmanın iki
yarısı örneği…
Ansiklopedinin birinde kadın için şu yazıyor: 1-Dişi cinsiyetli insan, (Bu tanımlamadaki “insan” sözcüğünün altını çiziyorum. HA) 2- Kıza ya da gençkıza göre erişkin, özellikle de bakire olmayan kişi, (Buradaki “bakire olmayan kişi” tamlamasını da kadını eşya sayan düşünce özürlülere duyduğum tiksintiyle yadsıyorum.HA)3- Sevgili (Bu tanımdaki tadı da ancak erkek olan alır. HA)
Bana kalırsa yobaz takımı islamın kadın hakkındaki görüşünü ya anlamıyor ya da işlerine geldiği gibi anlıyor. Bakın Kur’an’daki bir ayet kadın için ne diyor? “Ey insanlar! Sizi bir candan yaratan, ondan da eşini yaratan ve ikisinden birçok kadın ve erkek üreten tanrınıza karşı gelmekten sakının!” Bu ayetten önce erkeğin sonra da kadının yaratıldığına ilişkin bir anlam var mı? Yok! Kur’an’a göre Adem ne kadar babaysa Havva da o kadar anadır. Adem’i yanıltanın Havva olduğuna dair bir şey de yoktur orada. Onların ikisini de yanıltan şeytandır. Şimdi doğru soru şu olmuyor mu sizce de?
Bu şeytan kimdir? Yanıt basit… Bak yobaza, gör şeytanı!
Sözün özü: Kadın ve erkek gerek yaradılış, gerekse temel insan hakları bakımından eşittirler.
İşte; bu kadınların bir günü var uygar dünyada. 8 Mart.
Nedir Dünya Kadınlar Günü?
Ne yaparak kazanmışlar kadınlar bu günün Dünya Kadınlar Günü olarak kabulünü?
Kronik şöyle diyor: 8 Mart 1857; New Yorklu dokuma işçisi kadınların başlattıkları eşit haklar savaşımının tarihidir. Avrupa’da ilk kez 1911 de Avusturya, Danimarka, Almanya ve İsviçre’de kutlanan bu gün, 1977 de tüm dünyada Dünya Kadınlar Günü olarak kabul edildi.
Dünya nüfusunun yarısı olan kadınlar, her yıl 8 Mart günü sorunlarını taşırlar gündeme. Geriye kalan 364 gün eski tas, eski hamam olmasın diye.
Hindistan’da her gün 14, ABD’de 3 kadın öldürülüyor. Türkiye’nin bu konudaki dünya şampiyonluğuysa tartışma dışıdır.
% 34 fiziksel şiddet gören kadın, % 53 sözlü şiddete uğruyor. İşin acıklı yanı şiddete uğrayan kadın yapılacak bir şey olmadığına inanmış.
Okuma – yazma bilmeyen insanlarda kadının oranı % 80.
Namusu iki bacağın arası sayan zihniyete göre suçlu her zaman kadındır.
Ne diyor atasözü?
“Dişi köpek kuyruk sallamazsa erkek köpek yanaşmaz.”
Zihniyetin bu olduğu bir toplum anlayışı egemen Türkiye’de.
Yere batsın bu zihniyet!
“Dünya Kadınlar Günü” mü?
Kutlu olsun!
Hasan Arslan
