KADIN TOPLUMUN IŞIĞIDIR

ABONE OL
18:15 - 01/10/2020 18:15
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

KADIN TOPLUMUN IŞIĞIDIR

 
AKP iktidarı ile birlikte kadınlara yönelik şiddet sürekli artmaktadır. Bu şiddet kadın cinayetlerinde de %1700 oranında artışa neden olmuştur. 2002 ile 2015 yılları arasında 150 binin üzerinde kadın cinsel saldırıdan mağdur olmuş ve altı binden fazla kadın öldürülmüştür. Ülkemizde kadınların %45’i, hayatlarında en az bir kez fiziksel ve cinsel şiddete uğramaktadırlar. Taciz ve tecavüz gibi cinsel saldırılarda %50 oranında artış olmuştur.  Her gün yazılı ve görsel basında, kadına yönelik cinsel taciz ve öldürme olaylarını görmekteyiz. Kadınların özgürlüğünü ve namusunu kılık kıyafete indirgeyen siyasi iktidar, ürkütücü boyutlara ulaşarak dövülen, tecavüze uğrayan, yaralanan, sakat bırakılan, öldürülen kadınların sorunları için sadece boş söylemler üretmektedir.
 
Dünya Sağlık Örgütü’nün 2012 yılı verilerine göre ülkemizde eşi ya da eski eşi tarafından fiziksel şiddete maruz bırakılan kadınların oranı %50’dir. Birleşmiş Milletler tarafından yapılan araştırmaya göre Türkiye, şiddet gören kadınlar sıralamasında 86 ülke arasında 75. sırada, Dünya Ekonomik Forumu Küresel Cinsiyet Eşitsizliği Raporuna göre ise kadın-erkek eşitliğinde 135 ülke arasında 121. sıradadır.
 
İnsanları uyuşturan ve ülke gerçeklerine karşı ilgisiz kalmalarını sağlayan televizyon dizilerinin büyük çoğunluğunda, kadınlara karşı baskı, şiddet, taciz ve tecavüz gösterilmektedir. Böylece cinsel suçlarla izlenme rekorları kırdırılarak neredeyse kadına karşı şiddet teşvik edilmektedir. Buna benzer durum evlilik ve bazı yarışma programlarında da vardır.
 
Kendi azgınlıklarına sahip olamadığı için kadını örtmeye çalışmak, kendi sapkınlıkları uğruna akıl almaz yasaklarla kadınları eve kapatarak yaşamın dışına itmek kabul edilemez. Kadını cinsel kimliğiyle gündeme getirerek aşağılayanların içinde, kadına karşı bastırılmış bir korku vardır. Bu korku, kadınları görmemek için sürekli kaçma üzerine kurgulanmış sapkın bir kişiliğin oluşmasına neden olmaktadır ve tedavi edilmezse kötü olaylar meydana gelmektedir. Bu kötü olaylar sonucunda da kadınlar sürekli mağdur olmaktadır.
 
Kadının bedeni üzerinden tanımlanan ‘namus’ kavramına değil, ‘onur’ kavramına odaklanamadığımız sürece, insanı insan yapan değerlerin çok gerisinde kalacağımız kesindir. Kadına nasıl davranıldığı, insana verilen önem ve değerin göstergesi olduğu kadar, demokrasinin ulaştığı düzeyin de göstergesidir. Günümüzde namusu, kadının iki bacağının arasında arayan çarpık ve sapık zihniyetlerin bilmesi gereken önemli olgu şudur: namus, kadının iki bacağı arasında değil, insanın beyninde ve yüreğindedir. Her türlü pis ilişkilerin içinde olan, devleti soyan, vurgun yapan, yalan ve iftira atan, rüşvet alan, yolsuzlukta sınır tanımayan, vatanını parçalamak isteyen, ihanet eden insanları namuslu saymak olanaksızdır. Bugün siyasi gücü ellerinde bulunduranlar ve namus bekçiliğine soyunanlar, güç ellerinden gittiği zaman, tüm namussuzluklarıyla çırılçıplak kalacaklardır.
 
Mayo reklamını şehvet sömürüsü olarak gören, kız ve erkek öğrencilerin aynı evde kalmalarının muhafazakar demokrat yapılarına ters olduğunu söyleyen, kürtajı cinayet sayan, sezaryenle doğuma karşı olan, evlenen çiftlerin en az üç çocuk yapmalarını isteyen ve kadın-erkek eşitliğine inanmayan Tayyip Erdoğan, toplumda kadına karşı oluşturulan olumsuzlukların başını çekmektedir. Ama sadece Tayyip Erdoğan değil, diğer AKP’lilerin de bu olumsuzlukta payları vardır.
 
Bülent Arınç’ın “Kadın iffetli olacak, mahrem-namahrem bilecek. Herkesin içerisinde kahkaha atmayacak. Cazibedar olmayacak, iffetini koruyacak”, önceki Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın “Tecavüze uğrayan doğursun, gerekirse devlet bakar” ve TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu Başkanı AKP Sakarya Milletvekili Ayhan Sefer Üstün; “Tecavüzcü, kürtaj yaptıran tecavüz kurbanından daha masum” söylemleriyle kadın onuru ayaklar altına alınmakta ve şiddete davetiye çıkarılmaktadır.
 
AKP’li Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan’ın, İlahiyat Fakültesi mezunu olan babası Ali Rıza Demircan’ın yazdığı “İslama Göre Cinsel Hayat” adlı kitabından bazı bölümler şöyledir: “Cennette bekar kişi kalmayacaktır. Cennetliklerin en alt derecesine günde 72 kadın verilecektir. Tam mümin ise günde 100 bakire ile cinsi münasebette bulunacaktır. Cennette kadınlar cinsi münasebette bulunduktan sonra yine bakire olacaklardır. Cennete giden kadın, dünyada din uğruna şehit olan erkeklere verilecek, fakat kadın orada beş erkek isteyemeyecek, sadece bir erkek isteyecek ama o adamın beş erkek gücü olacak, ona her türlü zevki tattıracak. Cennette erkeğe 100 erkek kuvveti verilecektir. Cennete girenler 33 yaşına döndürülecektir. Cennete giden erkeklerin cinsel uzuvları eğilmez, hep dik kalır. Erkek, hem karısıyla, hem de hurileriyle sabahtan akşama kadar sürekli seks yapabilecek.” Bunları yazanın ve bunlara inananların akıllarından şüphe edilmelidir.

TRT’de iftar programına katılan tasavvuf düşünürü Cerrahi tarikatı şeyhi, avukat Ömer Tuğrul İnançer, hamilelerin sokağa çıkmasının terbiyesizlik olduğunu söylemiş ve “Atatürk inkılapları köpekleştirmedir” demişti. Ayrıca bir kadın muhabire de şunları söylemişti; “Hem evlenmem hem hamile kalırım diyenler var. Bu hürriyetmiş. Orospuluğun adının hürriyet olduğu dünyaya tükürürüm.”

Asıl tükürülmesi gereken yer, kadın kimliğini ve onurunu ayaklar altına alan, namussuz ve ahlaksız insanların yüzleridir. Tükürülmesi gereken, Kuran kurslarında küçük kızlara tecavüz edenler ve buna sessiz kalanlardır. Bazı tarikat yurtlarında küçük erkek çocuklara tecavüz edenler ve buna ses çıkarmayanlardır. Annelerinin diz kapağının üstünden tahrik olanlar, kızlarla erkeklerin aynı merdiveni kullanmalarının yanlış olduğunu söyleyenler, haremlik-selamlık olarak otobüste oturmalarını sağlayanlar, çocuk yaştaki küçük kızların evlendirilmesini onaylayan sapık beyinlere tükürmek gerekmektedir.

Toplumu derinden sarsan Özgecan Aslan’ın öldürülmesinin ardından birçok kadın sosyal medyada açılan “sen de anlat” başlığı altında kendisinin başına gelen şiddet ve taciz olaylarını paylaşmaya başladı. Bu da erkek egemen toplumun planladığı sinsi bir oyundur, çünkü anlatan kadınlar yeni tacizlerin kurbanları olacaklardır. Asıl anlatması gereken bütün bu rezillikleri yapan, sapık erkekler olmalıdır. Çünkü toplum bu tacizci erkekleri tanısın ki, suratlarına tükürerek, yeni tacizler engellenebilsin.
 
İleri demokrasi diyerek, şeriatçı faşizme doğru giden siyasi iktidarın yönettiği ülkemizde, laik cumhuriyetin değerlerinden uzaklaşıldıkça, kadının mağduriyetinin arttığı görülmektedir. Bu mağduriyetin önlenmesinde aydın düşünceli erkeklere çok büyük görev düşmektedir. Çünkü kadın sevgidir, dostluktur, emektir. Kadın toplumun ışığıdır, toplumu aydınlatır ve ilerlemesine öncülük eder. Yaşamın akıl ve bilime uygun olarak düzenlendiği çağdaş bir toplum mücadelesinde kadınlarımıza ve erkeklerimize büyük sorumluluklar düşmektedir

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.