KABULLENMEK…

ABONE OL
11:47 - 23/10/2020 11:47
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

KABULLENMEK…
Kabullenemiyoruz. 
Yaptığımız yanlışlarla yüzleşmeyi kabullenemiyoruz. 
Yaşamın her geçen gün ellerimizin arasından kayıp gittiğini ve geri kazanımının mümkün olmadığını kabullenemiyoruz. 
Ölmüş olanlar sanki bir gün geri dönecekmiş gibi aldırmıyoruz ve öldüklerini kabullenemiyoruz. 
Her şeyi Allah’a havale edip, kader diyor ve insan hatalarını kabullenemiyoruz. 
Cehaleti, bilgisizliği veya çokbilmişliği, yaratıcının “oku” emri ile gündeme gelen bilimsel düşünceyi, kadın ve erkeğin yaşam ve ölümdeki eşitliğini, hepimizin büyük bir uzay gemisindeki yolculuğumuzda mutlu olmamız için birbirimize yardım etmemiz gerektiğini kabullenemiyoruz. 
Fakat en önemlisi varlık sebebimiz olan Sevgi’yi, Aşkı, Sadakati, birlikte yaşamamız gerektiğini, lokmayı bölüşmeyi, gözyaşını ve sevinci paylaşmayı kabullenemiyoruz. 
Her şeyi öteki dünyaya bırakmayı benimsediğimiz için bu dünyada hesap görmeyi, öksüzlerin gözyaşını silmeyi, makam ve mevkiinin, post ve hırka’nın layık olana verilmesi gerektiğini gördüğümüz halde kabullenemiyoruz. 
Bu dünya’da bizim olduğu kadar kedinin, köpeğin, kurdun, kuşun hakkı olduğunu, bir karıncayı bile incitirken düşünmemiz gerektiğini kabullenemiyoruz. 
Bu satırlara sığdıramadığım o kadar çok şeyi kabullenmemekte öylesine ısrarlıyız ki, bilmeden dünyanın sonunu hazırlıyoruz. 
Tabii, bizim için değil, büyütüp itina ile yetiştirdiğimiz; gözümüzden bile sakındığımız çocuklarımızın sonunu hazırlıyoruz. 
Neden? 
Çünkü onlara miras bıraktığımız dünyanın sonunun gelmemesi, adaletsizliğin sona ermesi, haksızlıkların bitmesi, doğruların kazanması, gerçeğin yalanlardan sıyrılıp ortaya çıkarılması için hiçbir fedakârlıkta bulunmuyoruz. Sihirli bir gücün yaşadığımız yeri, ülkeyi, dünya’yı dertlerden arındırmasını bekliyoruz.  Oysa böyle bir sihirli güç yok? Her şey insanın emeği ve katlanacakları zorluklarla ilgili… 
Biz nasıl,  bizden öncekilere bazı tedbirleri almadıkları, bazı savaşları yapmadıkları ve suskun kaldıkları için kızıyor ve onları değersizleştiriyorsak,  onlarda bize ayni mirası yükleyecekler. 
Ülkeyi yöneten en üst düzeydeki insandan, en altta çabalayan bürokrata kadar herkes ön yargılarını yeniden gözden geçirmek ve yaşamsal koşulları, kuralları evrensel değerler sistemine oturtmak zorundadır. 
Yalanlar ile beklentiler ile sahte dostluk veya gerçek düşmanlıklar ile bir sonuca varmak mümkün değil. 
Bizim ülkemizin güzel bir ülke olduğuna, zengin bir ülke olduğuna inanmak, kendi değerlerimize sahip çıkarak başkalarının istediklerini değil, kendi ihtiyaçlarımızı giderecek tedbirleri almak zorundayız. 
Şaşırdığım şey, çok güçlü bir siyasi otorite olmasına ve çoğunluğun oyunu elinde bulundurmasına rağmen; azınlık ve koalisyon hükümetleri döneminde olduğu kadar konuların müzakere edilememesi ve başarı sağlanamamasıdır. 
Herkes şunu anlamalıdır. 
Biz çocuklarımıza miras bırakacağımız bir ülkenin ellerimizin arasından kayıp gittiğini görüyor ve bunun önlenmesini istiyoruz. 
Ben, çocuklarımın bu ülkeyi terk edip bir Avrupa veya Amerika kıtasındaki bir ülkede yaşamasını istemiyorum. 
Ben imkânım varken yapmadım, onlarda yapmasın istiyorum. 
Onlar İngiliz, Amerikan, İtalyan veya Fransız pasaportu taşımamalı.
Türk olmakla ve Türk kimliği, bayrağı, marşı ve vatanı ile gurur duymalılar.
Bu da, bu ülkeyi yönetenlerin görevidir. 

Taner Tümerdirim
[email protected]

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.