KA-ÇAK SARAYLILAR, SEÇKİN MUHALEFET

ABONE OL
18:19 - 01/10/2020 18:19
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

KA-ÇAK SARAYLILAR,

SEÇKİN MUHALEFET
Türkiye’de göreceli bir Anayasa mahkemesi dışında yargı; yasaların, anayasanın, hukukun gereğini yapamaz duruma getirilmiştir.
İmam kökenli biri kendi kafasındaki bir din anlayışıyla yasaları, anayasayı ve altına imzamızı attığımız uluslararası hukuku geçersiz sayarak bir zorbalık hukuku uygulamaktadır.
Bu zorbalığa yasal bir karşı koyma görevini yapmayan, hükümet, meclis, bürokrasi, TSK yöneticileri, emniyet güçleri anayasal suç işlemektedirler.
Cumhuriyetin savcıları, yargıçları, devletin valileri, kaymakamları kolluk kuvvetleri iktidar partisinin militanı gibi bir tutum içerisinde asıl görevlerini yapmamaktadırlar.
İktidarın ve yandaşlarının ülkenin dışına taşan yolsuzluklarını sorgulayacak savcılar, yargıçlar görevlerini yaptıkları için görevlerinden alınmakta, suçlu duruma düşürülmekte böylece diğer yargı kurumlarına gözdağı verilmektedir.
Alman yargısınca ortaya çıkarılan, iktidar yanlılarının gerçekleştirdiği Deniz Feneri yolsuzluğunun asıl suçlularının Türkiye’de olduğu kararına rağmen, bu soygunun nasıl ört-bas edildiği, bu yolsuzlukları soruşturan savcıların görevden alınmaları yanında hapsedilmeleri tehdidi sessiz film gibi izlenmişti.
Son Kaç-Ak Saray skandalı görgüsüzlüğün, şatafatın, aç gözlülüğün sadece Türkiye’de değil, dünyada bile alay konusu olduğunu sadece üç maymunları oynayan penguen medyası görmüyor.
Atatürk, örnek, uygulamalı bir modern tarım alanı olması için Türk Ulusu’na hediye ettiği Atatürk Orman Çiftliği AKP zihniyetince yok edilmek istenmektedir.
RTE’nin gerek Laik Cumhuriyete, gerekse Atatürk’ün eserlerine giderek artan düşmanlığı nedeniyle cumhurbaşkanı olamayacağını varsaydığı için bu yeşil alana başbakanlık sarayı yaptırma kararı aldı.
Mimarlar Odasının karşı çıkmasına rağmen RTE, sarayın yapılmasını başlattı.
Yargı, inşaatın hukuksuz olduğu gerekçesiyle sarayın yapılmasının durdurulmasına karar verdi.
RTE hukuk tanımaz tavrını yine sürdürdü:
”Ben yaptırıyorum, kimin gücü yetiyorsa engel olsun bakalım!”Diyerek, ortaya koyduğu yargı kararı tanımaz tavrıyla yine zorbalığı çıkar yol olarak seçti.
RTE, CHP içindeki bazı aymazların ve dar ufuklu kendini tek otorite sayan gazetecilerin boykot kışkırtmasıyla yüzde 17 seçmenin sandığa gitmemesiyle Cumhurbaşkanı seçilince Kaç-ak Sarayı işgal etti. Bin oda yetmedi iki yüz odalık bir ek bina kararı aldı.
Ortaya atılan bir iddiaya göre Kaçak Saraya bir yer altı dehlizi yapılacaktır.
Bu dehliz tarihte diktatörlerin tahttan indirildiğinde kaçacak bir delik düşündüklerinden anlaşılıyor ki, Kifayetsiz Muktedir de o diktatörler gibi korku içindedir.
Cari açığın ve dış borçların en fazla olduğu bir dönemde bin odalı sarayın Türkiye’nin itibarını değil, Türkiye’yi görgüsüz açgözlü siyasetçilerin nasıl itibarsızlaştırdığının utanılacak bir ülke durumuna düşürmüştür.
Yargıçlardan, Anayasa Mahkemesinden, Yargıtay’dan, Danıştay’dan, YHSK’ dan bu hukuk tanımazlığa karşı bir tavır ortaya konulmadı.
Çünkü Yüksek Yargı yıllardır din merkezli tarikatçıların yandaşlarıyla, müritleriyle işgal edilmiş durumdadır. Az sayıda yargıç ve savcılar, kimi korktukları için, kimi etkisizleştirildikleri için adaletten yana tavır koyamamaktadırlar.
RTE’ kaçak yapı konusunda sabıkalıdır:
RTE, 1986 yılında Sultanbeyli-Şalgamlı bölgesindeki ormanlık araziye kaçak villa yaptırdığı için 10 aylık hapis cezası aldı. Ceza paraya çevrildi. Sicil kaydı 1998 yılında silindi.
İzmir’in Urla-Zeytineli’nde Latif Topbaş’ın yaptırdığı kaçak lüks villalara İzmir İl Genel Meclisi ve İzmir 4.İdare Mahkemesinin 2012 yılında üç ay arayla aldığı yıkım kararlarına rağmen yıkım gerçekleştirilemedi.
Yargının, yargı kararının ayaklar altına alınmasının asıl nedeni 17 Aralıkta ortaya çıktı ki, bu kaçak villalarda RTE’nin iki villasının olması, bu eşkıyalık düzeninin nerelere kadar ulaşmış.
Bu KAÇAK SARAY, RTE’nin parasıyla değil, yoksul halkın, ilaç parasından, çocukların eğitim harcamalarından, Soma’da, ölüme gönderilen 301 işçinin can bedelinden, Zonguldak’ta gaz patlamasından, Ermenek’te su baskınında, Şırnak’ta göçük altında kalan gizlice gömülen alın terinden, kan ve ölümlerle ödenen bedenlerin bedeliyle yapılmıştır.
Dünya’da ilk kez kaçak gecekondu-saray Türkiye’de gerçekleşmiştir.
AKP’nin suç örtme makinesi danışmanları, herkesi, kör ve aptal yerine koyan bir arsızlıkla yandaş basına servis ettiği bir belgeye göre Kaçak Sarayın ilk yapı ruhsatı:2 Ekim 2014 tarihi, iskân belgesinin tarihi ise 8 Ekim 2014 tarihi olarak gösterilmiştir.
Yani bu bin odalı Kaç-AK Saray altı günde yapılmış.
AKP yandaşlarının en önemli rand kapısı arsa ve imar sektörüdür.
Sanayi ve teknik içeren alanları yönetecek bilimsel donanımlı eleman, işadamı olmadığı, için daha çok taşra hacıağalarından oluşan partinin yönetici ve kurucu kademesi yapa geldikleri arsa alıp satma, inşaat taşeronluğu iktidara geldiklerinde daha çok geliştirdiler.
Zaten bu kesimin en önemli özelliklerinden olan Cahil Cesareti ile ayakta kalabilmişlerdi.
İktidarı aldıklarında bu kesime has şark kurnazlıklarını cahil cesaret yetenekleriyle ülke çapında arsa kapatma, kaçak gecekondu vurgunlarını genişleterek iş hanları, imar yasalarına uymayan yapılaşmayla devletin olan şehirlerdeki, orman vasfındaki arsaları ucuza kapatıp misliyle satarak zenginleştiler.
Rüşvet havuzlarıyla liderleri ve çocuklarını ihya ederken eski taktikleri olan haram yoluyla elde ettikleri servetten çok azını çevredeki yoksullara bazan nakitli sadaka, bazan yiyecek, giyecek yardımlarıyla hırsızlıklarını kapatırlar, üstelik hayır dua alırlardı.
İşte AKP iktidarında zeytinliklerin bir gecede arazi sahiplerini döverek kesilmesinin arkasındaki rantın temelinde maden ocaklarında, inşaat alanlarında gencecik insanların, yoksul köylülerin kanı, geride kalan dul kadınların, anaların, babaların, yetim çocukların ahı vardır.
Bu soygunu ve cinayetleri de din ticaretiyle yürütürler.
”Din ticareti yapanlar, sıfır sermayesi olan, getirisi oldukça yüksek bir soygun düzeni kurmuş kendilerince uyanık düzenbazlardır.”
Bizim aklı başında muhalefet ise daha dindar olduklarını kanıtlayarak bu iktidarı devirme yanılgısında debelenirler.
Sonra da oylarının neden artmadığına apışıp kalırlar.
Ama bu muhalefet seçkinleri bilmezler ki; o din ticaretini yapanlar sadece Reise rüşvet vermezler.
Yoksul halka da sadaka niyetine beleş kömür, makarna-pirinç rüşveti de verirler.
Sonra’da Tanrıyı bile kandıracaklarını sanıp Hacca, Umreye giderler.
Yani, tanrıya bile rüşvet verecek kadar işi azıtmışlarken
Siz, partiden kopup yeni parti diye bölmeye gidiyorsunuz.
Sizde mi bizi o gözle görüyorsunuz?
Öyle ise yazıklar olsun size
Ve de peşinizden gidenlere….

Yıldız AKALIN

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.