İYİ BAYRAMLARA

ABONE OL
18:51 - 01/10/2020 18:51
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Uzun bir aradan sonra dostlarla, okurlarla birlikte olmak, İnsana uzun süre evinden ocağından ayrı kalıp tekrar yuvaya dönüşün coşkusu, bıraktıklarını öylece bulmuş olmanın hoş duygusunu veriyor.
Mutlu, sevinçli, güzelliklerden, sevgiden oluşan söz dizileri sıralamak istiyorsunuz.
Hele, Dünya nüfusunun bir bölümünün bir ay boyunca tutulan orucun tatlılarla ağızlarını ve benliklerini tatlandıran bir bayramla kutlandığı günde olması bu buluşmayı daha anlamlı duruma getiriyor.

İster tek tanrılı dinler olsun, ister çok tanrılı dinler olsun çoğunda oruç tutma vardır.
Süresi, şekli değişik olsa da, oruç olarak bütün insanlara dinsel ibadet olarak önerilmiştir.
Oruç bütün dinlerde ortak bir takım kazanımlar, hedefler belirler.
Sadece aç, susuz kalarak bir köşede oturmak ya da bedendeki fazla kiloları atmak için diyet yapmak değildir.
Oruç tutarken önce bedenini disipline edeceksin, sonra ruhunu ve duygularını frenlemeyi başarmaya ve uygulamaya koyacaksın.
Yani ruhunun ve bedeninin dayanma gücünü sınayacaksın.
Tüm dinlerde oruç tutmanın koşulu insanın bedenine ve ruhuna set koyarak dayanma gücünü kanıtlamak içindir.
Aç insanların açlığını, açlığı yaşayarak anlamaları, açlığın, susuzluğun zorluğunu görerek aç insanlarla yakınlaşmayı, onlarla dayanışmayı, yoksulluklarının yok edilmesi için mücadele etmeleri yükümlülüğünü getirir.
İnsan ilişkilerinin daha barışçıl, daha hoşgörülü olmasını öngörür.
İnanan insanın öfkesini, başkalarına karşı kinlerini beyinlerinden atmaları gerekliliğini ister.
Bütün insanlarla, hele aynı inançtaki insanlarla kavgayı, savaşmayı yasaklar.
Hele kendini inançlı sayan kişiler bu koşullara daha çok uymak zorundadır.
Ülke yönetiminde olan kişiler hangi inançta olursa olsun tüm yurttaşları aynı seviyede, aynı yakınlıkta görmek, bu ilkeleri uygulamakla yükümlüdürler.
Ama, yukarıda inançlı olduklarını savlayan bu etkili ve yetkili kişiler bu kurallara uymamakta ayak diriyorlar.
Türkiye bu kutsal sayılan oruç ayında ülkeyi yönetenlerin söylemleri ve eylemleri inandıkları dinin gereklerinin tersine davranışlarını ibretle izliyoruz.
Irak’ta ABD askerlerinin bir buçuk milyon Müslüman’ın katletmesine destek verip, Türk Askerinin başına çuval geçiren Coni’yi Türkiye’de törenle karşılanması AKP’nin iktidarının övüncü olmuştu.
Nüfusunu yüzde doksan dokuzunun Müslüman olduğunu her fırsatta vurgulama gereği duyan Laik Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı, daha önce çat kapı sarmaş dolaş olduğu Müslüman ülkesinin (Suriye) iç savaşını örgütlüyor, verdiği silahlarla oradaki insanların katledilmelerine destek veriyor.
Hıristiyan bir ülke tarafından Müslüman ülkelerinin egemenliğini ortadan kaldıracak bir projenin eş başkanı (BOP) olarak Libya’da Haçlı ordularının safında Müslümanları katledilmesini destekledi.
Kıbrıs Barış Harekâtında ABD’nin uçaklarımıza benzini vermediği dönemde uçaklarımızın uçurulması için, ücretsiz benzin ve birçok kalemde katkıda bulunan Kaddafi’nin linç edilmesine dolaylı destek vermesi Türkiye adına bir utanç sayfası olarak tarih sayfalarına geçecektir.
Başbakan, sanki şeriatla yönetilen bir ülkenin dini lideri gibi her icraatını dini motiflerle göstermeye özen gösteriyor.
Tüm hükümet çalışmalarını iftar sofralarına katılma zorunluluğu ile katılanlara içeriği muhalefete küfür, hakaret, tehdit dolu sözlü saldırıları ile ülkeyi gergin bir ortama getiriyor.
İnandığını savladığı dinin ülke yönetenlere hoşgörülü olmayı, birleştirici olmayı emrettiği bu mübarek sayılan günlerde dindar insan olma yerine kindar tavırları ruh sağlığı konusunda soru işaretlerini gündeme getirmektedir.
Hiçbir eleştiriye tahammül edemeyen, eleştirenleri tehdit eden tavırları ikinci dünya savaşı öncesi Almanya, İtalya ve İspanya yönetimleriyle benzerlik çağrıştırmaktadır.
Her gün PKK terörü asker, sivil kanını oluk gibi akıtırken.
Ülkenin her köşesinde şehit cenazelerinin peşinden yükselen çığlıklar yürekleri dağlarken. PKK, kaymakam, işçi, asker hatta milletvekili kaçırırken, yol kesip kimlik kontrolü yaparken.
TSK, işgal edilen Şemdinlli’yi bir ayda kurtaramazken.
AKP hükümeti ve başbakanı ülkemizin bölünmesi tehlikesine aldırmadan Suriye’nin haçlıların eline geçmesinin taşeronluğunu yaparak Esad’ın kellesini Obamay’a teslim edip, İran’a Haçlı işgal planında gönüllü figüranlığa oynuyor..
Daha tehlikelisi Laik Cumhuriyetin başbakanı Alevi-Sünni ayırımı ile Suriye’de başlattığı mezhep çatışmasını Türkiye’ye taşımayı politik başarı olarak sahipleniyor..
Daha önce sanatı, heykeli ucube’ye benzeten başbakan bu kez Cem Evlerine ucube diyecek kadar Aleviliğe karşı kinini ortaya koymaktan çekinmiyor..
Aydınlar, gazeteciler, yurtseverler, teröre karşı canlarını ortaya koyan Türk Ordusunun komutanları uydurma ve düzmece suçlamalarla Silivri Toplama Kampında tutsak durumunda.
Yedi genci tel askılarla hunharca katledilenler serbest bırakılırken, tek suçları ülkelerini sevmek, tam bağımsız laik Türkiye istedikleri için zulüm hanede tutsak edilen, yeni doğan çocuklarına hasret bırakılan insanların acısını, hasretlerini umursamadan hangi bayramı ne için kutlayacağız?
Yıllardır barış ve kardeşlik ekseninde gerçek bayramlara hasret bırakıldık.
Gelecekte özgür ve çağdaş dil, din, ırk ayırımı yapılmayan bir Türkiye’de nice bayramları coşkuyla kutlama umuduyla.
Geleceğe, kardeşlikten barıştan yana olanlarla
Güneşli günler görme umudu ve inancıyla
Aynı özlemi duyanlara, dostlara Merhaba!

Yıldız AKALIN

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.