İTTİFAK KAZANDI

ABONE OL
18:23 - 01/10/2020 18:23
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

İTTİFAK KAZANDI

10 Ağustos 2014’te Türkiye yaşamsal bir sınavdan geçti.
Halkımız; ya Bağımsız Laik Cumhuriyete sahip çıkacak ya da ülkeyi karanlık, hukukun işlemediği, hırsızlığın, rüşvetin, yolsuzluğun sorgulanamadığı, bir aşiret-kabile düşüncesindeki ilkel bir yönetim anlayışına teslim olma ya da olmama seçeneğinden birini seçecekti.
ABD, bir Pentagon projesi olarak laik, demokrat bir hukuk devleti Türkiye’yi Siyasal İslam devleti şekline dönüştürerek Asya ve Orta Doğuda İslam katliamının destekçisi rolünü üstlendirdi.
On iki yılda bu görevi başarıyla sürdüren AKP iktidarının başı Erdoğan, başbakanlığın kendisine dar geldiğini, devleti de (resmen) yönetmeyi isteyerek başkanlık için aday oldu.
Laik, Türkiye’nin cumhurbaşkanlığına aday olan kişi:
-Referansı şeriat olan, 
-Şeriat devletine ulaşmak için demokrasiyi bir araç olarak kullanacağını açıkça söyleyen.
-ABD başkanınca İslam ülkelerinin yeraltı zenginliklerine el koyma projesi BOP’ a eşbaşkan atanan.
-Rabia’ya ağlayan, Türk askerinin, gençlerinin, maden işçilerinin ölümlerini umursamayan.
-On dört yaşındaki çocuğu öldürenleri ödüllendiren o çocuğu terörist ilan ederek ailesini yandaşlarına yuhalatan
-Belediye başkanlığı döneminde sahtekârlık, kalpazanlık suçlamalarıyla yargılanması gereken suçları meclisteki sayısal çoğunluğunu kullanarak çıkardığı yasalarla suç kapsamından çıkaran 
-Yırtık ayakkabıyla başladığı siyasetin on ikinci yılında dünyanın en zengin siyasetçisi olarak, servetinin hesabını veremeyen.
-Yoksul oldukları gerekçesiyle çocuklarını ABD’de bir hayırsever işadamının bursu ile eğitimini tamamladıktan sonra Türkiye’ye, dönüşte hangi parayla gemi satın almalarının hesabını veremeyen 
-Yargı kararıyla yapılan dinleme ve takiplerde hükümetin bakanlarının, bakan çocuklarının, kendi yandaş işadamlarının yolsuzluk, rüşvet, görevi kötüye kullanma suçlarını işledikleri kesinleşmesine rağmen yargıyı, emniyeti, meclisi çalışamaz duruma getirerek anayasal suç işleyen.
-Rüşvet ve yolsuzluğu kesinleşen dört bakanının istifasını isteyerek suçlamaları baştan kabul eden, sonradan ucu kendisine ve çocuklarına ulaşacağı açığa çıkınca yasamayı, yürütmeyi ve yargıyı işlemez duruma getiren.
-Bir ülkeyi yönetecek hiçbir yeteneği, devlet adamı olacak çapı ve donanımı olmayan (kendi adamı söylüyor)
-Muhalefet liderleriyle canlı yayında yeteneği, bilgi birikimi olmadığı için uygarca bir tartışmadan ödü kopan
-Halkı ayrıştırıcı, sadece mezhebini ön plana çıkran, rakiplerinin inançları, etnik kökenleri üzerinden siyasi çıkar ararken kendisinin hangi kökenden olduğunu saklayan.
-Sorgulanmaktan kaçınan, çanak sorulu çakma programlar dışında tartışmalardan korkan.
Aslında yönetilerek ülke yönettirilen RTE, ağır bir yenilgiye uğrayacaktı.
Ama yüzde yirmi yedi seçim boykotçularının desteğiyle devlet başkanlığını kazandı.
Böyle bir kişinin cumhurbaşkanı olması tehlikesi karşısında, tüm yurtseverlerin, aydınların, demokratların sandığa gitmemek, seçimleri boykot etmek, boş oy kullanmak gibi bir yanlışa düşmemeleri gerekirdi.
Ama öyle olmadı
Erdoğan cephesinde yer alarak onun seçilmesinde tarihsel bir görevi yerine getirdiler.
Bu görevi ilk önce CHP içindeki bir grup üstlendi.
Onların yanında CHP’den aday gösterilmeyen siyasal gazeteciler de yer alınca AKP rahatladı.
Daha önce Muhtar bile olamayacak birini başbakan yapan kişiler, bugün onun cumhurbaşkanlığına seçilmesine de önemli katkıda bulundular.
Keşke akıl, duygusallığın ve inadın önüne geçseydi.
Ama olmadı.
Bu sözleşmesiz ittifak olmasaydı, iktidara mideden bağlı yandaşların ve on altı milyon yoksul nüfusun aldığı devlet yardımına tutsak insanların aç kalma korkusuyla verdiği oylarla RTE kazanamazdı.
Bu durumda da AKP’nin yıkılamayacağı algısı değişecekti.
RTE’nin devletin bütün olanaklarını kullanmasına karşın, YSK’nın her kararının AKP’nin çıkarlarına göre verilmesine karşın, valilerin, kaymakamların, bürokratların AKP militanı gibi çalışmasına karşın AKP’nin yenilgisi kaçınılmazdı.
Yargının, hukukun, demokrasinin, ahlakın, dürüstlüğün, hatta dinin ayaklar altına alındığı, basının yalakalıkta kralın soytarılarını bile fersah fersah geçtiği bir ülkeyi bu duruma getiren birinin daha güçlü ve daha pervasız bir konuma gelmesine gözlerini, kulaklarını kapatarak seçimleri boykot etme yanılgısına düşenlerin katkısıyla RTE cumhurbaşkanı seçildi.
Bu sonuç RTE’nin başarısı değil, CHP milletvekillerinin bazıları, kendilerini bulunmaz Hint kumaşı sanan bazı gazeteciler, varlıklarını toz-duman bir Türkiye’de sürdüreceğine inanan grupların katkısıdır.
Bunların sayısı az ama toplumun direncini kırma (manipülasyon) konusunda başarılı oldular.
Bu direnç kırılmasaydı, insanların beynine yerleşen ”Bunlar kaybetmez!” Önyargısı yıkılacaktı.
İktidar değişikliği bile olacaktı.
Ortak adaya karşı olanlar, seçimlere giderek boş oy verseler daha anlamlı ve daha inandırıcı olurlardı.
Onlar AKP’yi ve RTE’ nın olası makûs talihini yendiler.
Erdoğan onlara minnettardır.
Olan oldu, seçim yapıldı.
Ama bu aymazlıkta ve yanlışlıkta payı olanlar sorgulanmalı ve Türk toplumuna verdikleri zararın etiksel bedelini ödemelidirler.
En kısa sürede CHP Yönetimi, Parti Meclisi, Milletvekilleri Cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki yerel seçimlerindeki, yurtdışı örgütlenmelerindeki yanlışlıklarını tartışarak özeleştiri yaparak seçmenine hesap vermelidirler.
Çünkü bu ülke ulusalcısı ile sosyal demokratı ile ancak CHP iktidarı ile aydınlığa çıkılacaktır.
O nedenle parti oradan buradan devşirmelerle değil, kendi öz insanlarıyla mücadele etmelidir.
Yeter ki CHP’liler bu gerçeğe inansınlar.

Yıldız AKALIN



Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.