İSTİFA

ABONE OL
18:56 - 01/10/2020 18:56
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Işık Koşaner ile Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri Komutanları emekli olarak görevlerinden ayrıldılar. Orgeneral Işık Koşaner’in yayınladığı mesaj, önemli ve dikkat çekiciydi: “Şu anda 173‘ü muvazzaf, 77‘si emekli olmak üzere 250 general-amiral, subay, astsubay ve uzman jandarma çavuş, hürriyetlerinden yoksun olarak tutuklu bulunmaktadır. Tutuklamaların evrensel hukuk kaidelerine, hakka, adalete ve vicdani değerlere uygun olarak yapıldığını kabul etmek, birçok hukukçunun da ifade ettiği gibi, mümkün değildir. Bu durum, birçok defa yetkili makamlara iletilmesine, anlatılmasına ve takip edilmesine rağmen soruna yasal çerçevede bir çözüm bulunması mümkün olmamıştır. Haklarında henüz hiçbir kesin yargı kararı olmamasına rağmen tutuklu bulunan 14 general-amiral ile 58 albay, hürriyetlerinin tehdit edilmesinin yanı sıra mevcut yasalarımız gereğince bu yıl yapılacak Yüksek Askeri Şura‘da değerlendirmeye girme hakkını kaybetmiş ve peşinen cezalandırılmıştır. Soruşturma ve uzun süreli tutuklamaların bir amacının da TSK‘nın sürekli gündemde tutularak kamuoyunda bir suç teşkilatı olduğu izleniminin yaratılmaya çalışıldığı, bunu fırsat bilen yanlı medyanın da her türlü yalan haber, iftira ve suçlamalarla yüce ulusumuzu kendi silahlı kuvvetlerine karşı tavır almaya teşvik ettiği dikkatlerden kaçmamaktadır.”

Yayınlanan mesaj algılamasını bilenler için çok anlamlı ve açık. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin en üst komutanı böyle bir mesaj yayınlayıp, üç kuvvet komutanıyla birlikte görevinden ayrılıyorsa, ülkede büyük sorunların olduğu bellidir.

Özellikle 2002 genel seçimlerinden sonra ülkemiz üzerinde emperyalizmin çıkarları uğruna büyük oyunlar oynandığı bilinmektedir. Siyasi iktidar üniversiteleri, yargıyı, orduyu ele geçirmek için sistemli bir çaba göstermiştir. YÖK’ün ve cumhurbaşkanlığının değişimi ile üniversiteler ele geçirilmiş ve sessizliğe bürünmüşlerdir. 12 Eylül 2010 tarihinde yapılan halk oylaması ile yargı da ele geçirilmiş, yeni oluşturulan HSYK ile istenilen hedefe ulaşılmıştır. Orduyu ele geçirmek için de uzun uğraşlar verilmiştir.

4 Temmuz 2003 tarihinde Irak’ın kuzeyinde Süleymaniye kentinde Türk Askeri’nin başına çuval geçirilerek test edilmiş, bu olaya gerekli tepki verilmeyince, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne karşı saldırılar insafsızca sürdürülmüştür. Uydurma nedenlerle TSK Karargâhı basılmış ve günlerce aranmıştır. Dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde, kendi ordularını, çete ile eş gören bir anlayış yoktur. Cami bombalamak, suikast düzenlemek, balyoz ve benzeri gibi planlar yapmak, TSK’nin işi değildir ve hiçbir zaman da olmamıştır. Parçalanmış, ve komutanları esir alınmış bir ordunun moralinin bozulacağı bilinerek, ülke savunması ve PKK terör örgütü ile mücadeleyi olumsuz etkileyeceğini düşünmeden yapılan bu tertiplerin amacı, TSK’yi yıpratmaktır.

Toplumda en güvenilir kurumların başında gelen TSK’ye olan güveni sarsmak için, siyasi iktidar, yandaş basın ve emperyalist güçler tarafından planlı ve bilinçli bir şekilde bu saldırılar yapılmaktadır. Bu saldırılardaki amaç ulusal ordunun ve ulusal devletin belinin kırılmasıdır. Bu nedenle tüm karanlık oyunların saldırı odağında, özellikle TSK bulunmaktadır. Çünkü Atatürk İlke ve Devrimleriyle özdeşleşen laik ve demokratik, sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’ni, ılımlı İslam denen, ne olduğu belirsiz bir ideolojiye doğru sürüklemek için, en büyük engel olarak görülen TSK’nin etkinliğinin azaltılması gerekmektedir. TSK, darbecilik yapmamıştır, siyasi iktidar sivil darbe yapmaktadır ve bunu gizlemek için, başta ordu olmak üzere, tüm yurtseverleri darbecilikle suçlamakta ve uzun süre hapiste tutmaktadır. Sivil darbe, hukuk dışı yasalar çıkartılarak, tüm devlet kurumlarını ele geçirmek için sistemli bir şekilde kadrolaşmak ve kendilerine karşı olanları bir şekilde yargılayıp, susturmaktır.

TSK’ye yapılan bu saldırılarla ilgili olarak, kapalı kapılar ardında başbakanla görüşmeler yapılmış ve siyasi iktidarın çoğunlukta olduğu, başkanlığını Çankaya’daki AKP’linin yaptığı Milli Güvenlik Kurulu toplantılarından çözüm beklenmiştir. TSK, kendisine yapılan saldırılarla ilgili olarak, tepkisini demokratik sınırlar içinde dile getirmeliydi ve hukuk yollarına başvurmalıydı. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Işık Koşaner, görevini bırakırken yayınladığı mesajı, çok daha önceden yapmalıydı ve görevini bırakmamalıydı. Savaş stratejilerini çok iyi bilerek yetişen komutanların, bu mesajı görev başındayken vermeleri gerekirdi. Bu koşullarda görevden ayrılmak, komuta kademesinin şekillenmesinde söz sahibi olamamak anlamına gelir ki, bu da TSK için iyi bir gelişme sayılamaz. Bütün bu olanlardan sonra TSK komuta kademesi görevden çekildi mi, yoksa çekilmeye mecbur mu edildi sorusu akıllara gelmektedir. Doğru sözleri, çok gecikmiş bir zamanda, giderayak söylemek, “ordu gidişata tavrını koydu” anlamına gelmez, sadece görevini yerine getirmemiş diye değerlendirilir.

Avrupa Parlamentosu Türkiye Raportörü ile Avrupa Birliği ve emperyalist basın bu istifalar için “Türkiye’nin daha fazla demokratikleştiği” değerlendirmesini yaptı. Yandaş basında da buna benzer görüşler sıklıkla söylenmektedir. Böyle çarpık bir değerlendirmede bulunanlar ve benzer düşünenler, emperyalizmin sömürme çizgisinden olaylara bakmaktadırlar. Demokrasilerde ancak hukuk devleti ilkesi tam anlamıyla işliyorsa, sağlıklı bir demokrasiden söz edilebilir. Türkiye’de halkın nasıl bir demokrasi koşulları içerisinde yaşadığını bilmeden, anlamsız yorumlarda bulunmak AB için normaldir. Çünkü emperyalist güçlerin asıl amacı, Türkiye’nin nasıl daha iyi sömürüleceğidir. Bu yüzden önündeki engeller kalktıkça, sevinmektedirler.

İstifalar duyulunca MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli; “TSK’nin yeniden dizayn edilmek istendiğini” söyledi. CHP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin ise; “durumu cumhurbaşkanı toparlamalıdır’ diyerek, olayı bu duruma kimlerin getirdiğinin henüz farkına varamadığını belli etmiştir.

Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kanla, irfanla kurduğu cumhuriyetin koruyuculuğu, her türlü olumsuzluğa karşın devam edecektir. Komuta kademesinde hangi komutan olursa olsun, yasayla belirlenen bu görev sürecektir. Siyasi iktidarın kendine bağlı TSK hayalleri, asla gerçekleşmeyecektir. Siyasi iktidar, gerçekten Türkiye’nin demokrasi yolunda ilerlemesini istiyorsa, öncelikle Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanlarını istifa noktasına getiren gerekçeleri ortadan kaldırmaya çalışmalıdır. Bugün başlayan Yüksek Askeri Şura toplantısı, hükümet ile TSK ilişkileri açısından çok önemlidir ve ülkemiz adına gereken derslerin çıkartılması için büyük bir fırsattır.

Suay Karaman
Tüm Öğretim Elemanları Derneği (TÜMÖD) Genel Sekreteri

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.