İŞTE BU OLMADI SAYIN KARAKAYA

ABONE OL
18:50 - 01/10/2020 18:50
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Çelenklerin arasından yürüyerek girdik salona. Teşrifatçı gençler oldukça saygılıydı. Masaların üzerini kurabiyelerle süslemişler. En dipte içecekler var. Sohbetler o kadar derin ki, kimse salona girmek bile istemiyor. Bu tür toplantılar vesile oluyor dostların arkadaşların kucaklaşmasına zahir.

Salon tıklım tıklım. Hani derler ya iğne atsan yere düşmeyecek, işte, tam da öyle. Arkada ayakta duranlar da az değil. Değişik dünya görüşüne sahip insanları bir çatı altında toplamak ve onlarla ortak işler yapmak çok önemli. Karakaya bunu başarmış. Tebrikler…

Sinevizyon gösterisinden sonra kürsüye Veli Karakaya geldi ve geleceği nasıl inşa edeceğini özetle şöyle anlattı: “Birlik ve beraberliktir arzuladığımız. Geçmişte yaptıklarımız gelecekte yapacaklarımızın delilidir… Barış ve adalet için de yaşamamız, iş yapmamız, ticaret yapmamız ve yatırım yapmamız için anayasa müsaittir… Her alanda olduğu gibi ticari alanda da ahlaki değerlere riayet edilmelidir.
Türk işletmecilerin sayısı 20 yılda 80 bine ulaştı. Ciroları 40 milyar dolaylarındadır. İstihdam ise 400.000…
Müsiad, Türkiye ile Almanya arasında köprü görevi yapmaktadır. Berlin Müsiad 6.000 kişiye istihdam sağlıyor. 300 kişiye meslek eğitimi yaptırabiliyor… Berlin’de 8.500 işletme var. Bu işletmelerden yaklaşık 400 işletme Müsiad’ın üyesidir. Müsiad Almanya’nın en büyük yabancı kökenli işveren derneğidir…
Biz değerlerimize sahip çıkarak yolumuza devam ediyoruz… Resmi dairelerle ilişkilerimizi üst düzeye taşıdık… Kapımız herkese açıktır, insanların dünya görüşleri bize üye olmalarına mani değildir… Müsiad’ın amacını amaç edinen her işletmeci bizim kapımızı rahatlıkla çalar ve içeri girebilir…”

Yeniden Berlin Müsiad başkanlığına seçilen Karakaya ve ekibini kutluyorum. “Allah ihlaslı çalışmalarında, rızasına uygun olan hizmetlerinde, kazançlarının helal olmasında, helal yoldan elde edilen kazançların rızasına uygun olacak şekilde harcanmasında” yardımcıları olsun. Bu duam Berlin Müsiad’a üye olan tüm işverenler için de geçerlidir. Yolunuz açık olsun.

Karakaya’nın çıraklık dönemi geride kaldı, şimdi kalfalık dönemi başladı, ustalık dönemi de öyle çok uzaklarda değil. İnşallah şımarmadan yollarına devam ederler. Bundan sonrası şımarıklığa müsait bir süreçtir.

Dikkatli olmak lazım

Ali Uzun’un başına gelenler sizlerin de başınıza gelebilir. Ali Uzun tenzil-i terfi ile bulunduğu makamdan alınmış, isabet olmuş. Oturduğu koltuktan kalkmasını bilmeyenleri bir gün birileri gelir kaldırıverir. Zamanı gelince çekilmesini bilenler, her zaman onursal başkan olarak anılırlar.
Ali Uzun, önce Müsiad Almanya Genel Başkanlığı’na, şimdi Müsiad Yüksek İstişare Kurulu’na tayin edilmiş. Tenzil-i terfi yani. Bu çok kötü olmuş Ali Uzun için. Çünkü zirveden aşağı yuvarlananların kafası dahil kırılmadık bir yeri kalmaz.

Yaptığı iş ortada Sayın Uzun’un, 15 yılda 80 üye. İş adamı mı, siyasetçi mi, yoksa din adamı mı? Ne olduğu belli olmayan bir yapıya sahipti Sayın Uzun. Mübarek her salataya maydanoz olmaya çalışırdı. Allah rahmet eylesin… Ben rahmetliye, yeni görevinde başarılar diliyorum.

İşte bu olmadı Sayın Karakaya

Sayın Karakaya, genel kurulda konuşma dilinin Almanca oluşu bir tavizdir. Ben bu tavizin başka tavizlerin habercisi olduğuna inanırım. Bozulmanın ilk adımıdır dil tavizi. Değerlerinizden gelecek endişesi adına verdiğiniz tavizdir.

Türk milleti Almanya’da varlığını sürdürecekse, onuruyla, başı dik olarak, kimliğini koruyarak sürdürmelidir. Öz değerlerini yok sayarak veya ötekileştirerek kimlikli varlık sürdürülemez. Bu yol çıkmaz sokaktır. Asimile olmanın yolunda atılan ilk adımdır.

Dil bir milletin ruhudur. Ruhsuz ceset kısa sürede kokuşur, çürür, hiçbir değeri kalmaz. Dil hatır için, makam ve mevki için, aferin desinler diye terkedilemeyecek kadar değerli bir enstrümandır. O ruhtur, nefestir, oksijendir.

Türk dernekleri kongrelerinde konuşma dili olarak Türkçe’yi kullanmak zorundadırlar. Üyelerinin yüzde doksan dokuzu Türkiyeli olan dernekler, genel kurullarında Almanca konuşmamalıdırlar. Böyle açılım olmaz. Hele Veli Karakaya gibi idealist bir başkana bu durum hiç yakışmadı.

Büyükelçinin tavrını kutluyorum. Bir ara endişelendim, Büyükelçi de Almanca konuşursa ne olacak diye. Büyükelçi Türkçe konuşacağını söyleyince rahatladım, teşekkür ederim Sayın Büyükelçim…

Şey Edebali’nin Osman Gaziye yaptığı nasihatini bu vesile ile hatırlatmak isterim:

“Ey Oğul!
Beysin! Bundan sonra öfke bize; uysallık sana… Güceniklik bize; gönül almak sana.. Suçlamak bize; katlanmak sana.. Acizlik bize, yanılgı bize; hoş görmek sana.. Geçimsizlikler, çatışmalar, uyumsuzluklar, anlaşmazlıklar bize; adalet sana.. Kötü göz, şom ağız, haksız yorum bize; bağışlama sana… Bundan sonra bölmek bize; bütünlemek sana.. Üşengeçlik bize; uyarmak, gayretlendirmek, şekillendirmek sana..

Ey Oğul!

Yükün ağır, işin çetin, gücün kıla bağlı, Allah Teâla yardımcın olsun. Beyliğini mübarek kılsın. Hak yoluna yararlı etsin. Işığını parıldatsın. Uzaklara iletsin. Sana yükünü taşıyacak güç, ayağını sürçtürmeyecek akıl ve kalp versin. Sen ve arkadaşlarınız kılıçla, bizim gibi dervişler de düşünce, fikir ve dualarla bize va’dedilenin önünü açmalıyız. Tıkanıklığı temizlemeliyiz.

Oğul!

Güçlü, kuvvetli, akıllı ve kelamlısın. Ama bunları nerede ve nasıl kullanacağını bilmezsen sabah rüzgârlarında savrulur gidersin.. Öfken ve nefsin bir olup aklını mağlup eder. Bunun için daima sabırlı, sebatkâr ve iradene sahip olasın!.. Sabır çok önemlidir. Bir bey sabretmesini bilmelidir. Vaktinden önce çiçek açmaz. Ham armut yenmez; yense bile bağrında kalır. Bilgisiz kılıç da tıpkı ham armut gibidir. Milletin, kendi irfanın içinde yaşasın. Ona sırt çevirme. Her zaman duy varlığını. Toplumu yöneten de, diri tutan da bu irfandır.

İnsanlar vardır, şafak vaktinde doğar, akşam ezanında ölürler. Dünya, senin gözlerinin gördüğü gibi büyük değildir. Bütün fethedilmemiş gizlilikler, bilinmeyenler, ancak senin fazilet ve adaletinle gün ışığına çıkacaktır. Ananı ve atanı say! Bil ki bereket, büyüklerle beraberdir. Bu dünyada inancını kaybedersen, yeşilken çorak olur, çöllere dönersin. Açık sözlü ol! Her sözü üstüne alma! Gördün, söyleme; bildin deme! Sevildiğin yere sık gidip gelme; muhabbet ve itibarın zedelenir…

Şu üç kişiye; yani cahiller arasındaki alime, zengin iken fakir düşene ve hatırlı iken, itibarını kaybedene acı! Unutma ki, yüksekte yer tutanlar, aşağıdakiler kadar emniyette değildir.

Haklı olduğun mücadeleden korkma! Bilesin ki atın iyisine doru, yiğidin iyisine deli (korkusuz, pervasız, kahraman, gözü pek) derler.

En büyük zafer nefsini tanımaktır. Düşman, insanın kendisidir. Dost ise, nefsi tanıyanın kendisidir. Ülke, idare edenin, oğulları ve kardeşleriyle bölüştüğü ortak malı değildir. Ülke sadece idare edene aittir. Ölünce, yerine kim geçerse, ülkenin idaresi onun olur. Vaktiyle yanılan atalarımız, sağlıklarında devletlerini oğulları ve kardeşleri arasında bölüştüler. Bunun içindir ki, yaşayamadılar..

İnsan bir kere oturdu mu, yerinden kolay kolay kalkmaz. Kişi kıpırdamayınca uyuşur. Uyuşunca laflamaya başlar. Laf dedikoduya dönüşür. Dedikodu başlayınca da gayri iflah etmez. Dost, düşman olur; düşman, canavar kesilir!..

Kişinin gücü, günün birinde tükenir, ama bilgi yaşar. Bilginin ışığı, kapalı gözlerden bile içeri sızar, aydınlığa kavuşturur. Hayvan ölür, semeri kalır; insan ölür eseri kalır. Gidenin değil, bırakmayanın ardından ağlamalı… Bırakanın da bıraktığı yerden devam etmeli. Savaşı sevmem. Kan akıtmaktan hoşlanmam. Yine de, bilirim ki, kılıç kalkıp inmelidir. Fakat bu kalkıp-iniş yaşatmak için olmalıdır. Hele kişinin kişiye kılıç indirmesi bir cinayettir. Bey memleketten öte değildir. Bir savaş, yalnızca bey için yapılmaz. Durmaya, dinlenmeye hakkımız yok. Çünkü, zaman yok, süre az!..
Yalnızlık korkanadır. Toprağın ekim zamanını bilen çiftçi, başkasına danışmaz. Yalnız başına kalsa da! Yeter ki, toprağın tavda olduğunu bilebilsin.

Ey oğul!

Sevgi davanın esası olmalıdır. Sevmek ise, sessizliktedir. Bağırarak sevilmez. Görünerek de sevilmez!.. Geçmişini bilmeyen, geleceğini de bilemez.

Osmanım! Geçmişini iyi bil ki, geleceğe sağlam basasın.

Nereden geldiğini unutma ki, nereye gideceğini unutmayasın…”

Rüştü Kam

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.