İSLAMOFOBİ
İkinci Dünya savaşında Hitler Faşizmi kapitalist ülkeler ve Sosyalist Sovyetler Birliği ortak gücü ile çökertilirken, kapitalizmin liderliği İngiltere’den ABD’ye geçiyordu.
Dünya iki kutuplu bir düzene geçerken Türkiye savaşa katılmayarak kapitalizmin lejyoneri olmama bedelini, iktidarı kapitalizmin desteklediği DP’ye teslim ederek ödedi.
DP iktidarı ile Türkiye, ”Küçük Amerika” hayaliyle ABD’nin çıkarları için Kore’de ve Arap petrollerini Sovyetlere karşı koruma k için kuzeyde silahlı bekçilik görevini üstleniyordu.
Saidi Nursilerin önü açılarak Hilafeti bile getirebilecekleri güvencesiyle dinci kesime güvence vererek Laik Devlet yapısı hedef alınıyordu.
1980 Darbesiyle Evren Cuntasının yurtdışındaki imamları Suudi Dinarına teslim edilince bugün ki AKP, Suudi Vahhabi mezhebinin din anlayışını benimseyerek Si yasal İslam’ın Avrupa’da bu imamlar ve camilerce örgütlenmesi başlatılmıştı.
Hatta Bonn’da bir Suudi imamı ”Cihat” çağrısı yapınca Alman Devletinin bu imamı yurtdışı etme kararına karşı Almanya’daki Suudi sermayesini çekeceği tehdidiyle Almanya geri adım atmıştı.
Hoşgörüsüz, görgüsüz debdebeli yaşam biçimiyle İslami kuralları hiçe sayan Suudi sülalesi, yalnız Türkiye imamlarını değil, diğer İslam ülkelerinin camilerini ve imamlarını da kendi rejimine sadık durumuna getirdi.
Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da, Arap Baharı makyajlı ve Mısır’da denedikleri Muhammed Mursi liderliğindeki Müslüman Biraderlerin baskıcı din anlayışı iktidarı Mısır Halkının sokaklara dökülmesiyle yıkıldı.
Ama emperyalizmin desteklediği aynı Vahhabi Mezhebinin Türkiye ayağı AKP ve lideri Tayyip Erdoğan iktidarı, Türkiye’nin sömürülen ülkelere bağımsızlık mücadelesi örneği olmaktan çıkarmak için desteklendi.
Halk Oylaması sürecinde Avrupa’nın, Erdoğan’ın şovuna karşı koymasıyla birliktelik bozuldu.
Erdoğan’ın Avrupa’yı, özellikle Almanya’yı NAZİ devleti olarak suçlaması ve ”Avrupa’daki Türk kökenli göçmenlerin o ülkeleri karıştırma” tehdidi yalnız siyasi partileri değil, Avrupa Halkını da burada yaşayan vatandaşlara karşı düşmanlıklarını körükledi.
Batı dünyasında özellikle de Avrupa’da İslamofobi denilen İslam’dan korku, nefret, her kesimde belirgin bir tehlike olarak öne çıktı.
Üç milyonu Almanya da olmak üzere, iki milyonu Fransa, Hollanda, İsviçre, Avusturya, Hollanda ve diğer AB ülkelerinde yaşayan beş milyonu aşkın Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları bu ülkelerde şimdiye kadar görülmemiş bir korku ve nefretle karşı karşıyalar.
Önceleri örnek alınması gerekli bir ülke olarak öne çıkan Türkiye Cumhuriyeti Devleti artık İslami Terör örgütlerinin hamisi olarak tanınan krallık ve başkanlık gibi diktacı ülkelerle aynı saflarda kabul edilmekte.
Kızgınlık ve öfke artık önyargılı küçük bir ırkçı kesimlerce değil, geniş halk kitlelerce, siyasi partiler hatta hükümetlerce de vurgulanmaya başlandı.
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanının Almanya’ya, Hollanda’ya, Avusturya’ya, Fransa’ya gelmesi istenmiyor.
Milletvekili apar-topar bir ülkeden dışarı gönderiliyor.
Bakanların Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarıyla toplantı yapması yasaklanıyor.
Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bu düzeyde hiç aşağılanmamıştı.
Bütün bunlar aslında ”AKP iktidarınca seçimlerde gümrüklerde ve Türkiye’nin yurtdışındaki temsilciliklerde seçim kampanyası yapılamaz.” Diye çıkarılan yasa’ya rağmen AKP iktidarının kampanya yapma ısrarı sonucu ortaya çıktı.
CHP, yönetimi de kraldan çok kralcı bir tutumla gereksiz bir jest yaparak yanlıştan yana tavır alınca Avrupa’daki vatandaşlar hedef tahtası durumuna getirildi.
Yeni anayasanın tanıtılması sırasında Frankfurt’ta üzerinde FES yazılı belediye temizlik işçisi olarak , geçini sağlayan ve Frankfurt Havaalanında çalışan bir işçimizin Almanya’ya Alman halkına karşı hakaretlerini hele ”Erdoğan için Almanya’yı yakarız!” pervasızlığının, hele Türkçe isimlerin olduğu posta kutularına anayasanın neleri değiştireceğini açıklayan açıklamaya karşı sosyal medyada açıkça ismini koymaktan çekinmeyen bir Türk küfürlerle hem ”Hayır” girişimcilerine hem de Alman halkına karşı küfürlerle çok sayıda ileti göndermesi, oy vermeye gelen ”EVET ” yanlısı konvoylarla ”tekbir” getirerek pervasızlığını gören Alman vatandaşları ayırmadan her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını
”İçimizdeki düşman” olarak görmekteler.
Artık, Türkiye Cumhuriyetinin Avrupa’da ve Almanya’da yaşayan konuksever, modern temsilcileri Türkiye’yi yönetenlerin sayesinde, İslamcı Teröristler olarak görülmesini hak etmiyoruz.
Dünya’da saygınlığı tartışmasız Laik, Demokrat, Modern Türkiye Cumhuriyeti terör örgütünden bile önemsiz ve güvenilmez bir ülke durumuna düşmesi kimin eseri?
Bu utanılacak duruma tüm olumsuzluklara rağmen halkımız korkmadan
HAYIR diyerek görevini yaptı!
Siyasilerin bocalaması niçin?
Niçin?
Yıldız AKALIN
AVRUPA
6 saat önceEKONOMİ
6 saat önceGÜNCEL
6 saat önceGÜNCEL
6 saat önceAVRUPA
6 saat önceGÜNCEL
6 saat önceABD
7 saat önce