İSLAMIN HIRİSTİYANLAŞMA PROJESİ

ABONE OL
18:53 - 01/10/2020 18:53
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Emperyalizmin yenidünya düzenini yaşama geçirmeye başladığı yirmi birinci yüzyılda Türkiye’nin yüklendiği rolün açığa çıkmaya başlaması ile gerçeklerle yüzleşmek gerekir.

Gerçekleri saptırmak için yakıştırılan Arap Baharı aslında İslam’ın Hıristiyanlaştırılması ile Türkiye’nin Araplaştırılması projesidir.

Batı Haçlı Seferleriyle başladığı İslam’ı yok etme savaşlarını bazen kılıçla, bazen topla tüfekle, bazen de Truva denemeleriyle sürdürdü, sürdürmeyi de bugüne kadar getirdi.

İslam’ın doğuda ganimet getirisini artırmak için yaptığı seferlerde girdiği topraklardaki topluluklar yaşama hakkını İslam dinine geçerek korudular. Karşı duranlar bertaraf edildi. Vatan arama göçündeki Türklerde boy boy ayrı yönlerde ilerlerken aynı kurallara boyun eğmek zorunda kaldı.

İslam’ın iktidar kavgasıyla birbirini bertaraf etmeye başlaması ile İslam dini her hizip’in çıkarlarına göre şekillenmeye başladı. Türkler İslamiyet’le 10. Yüzyıllarda tanıştı.

İslamiyet 11. yüzyıllardan başlayarak, Türklerin Anadolu’da Beylikler durumundan tek devlet durumuna gelmesi, Osmanlının bu devletlerin omurgalarından oluşmasıyla yeni bir merkezin içine girdi.

İstanbul’un alınışı, Halifeliğin Osmanlıya geçmesiyle, İran’ın Anadolu’daki gücü Şah İsmail’in yenilmesi ve kırk bin Alevi’nin katliyle Anadolu tek mezhep hâkimiyetine geçmiş oldu.

Osmanlı’nın Arapların kırk katır, kırk satır geleneğinden sıyrılması, imparatorluğa kattığı ülke halklarını rahat bırakması Avrupa’nın büyük bölümünü kontrol altına almasını sağladı.

Osmanlı İmparatorluğu, Avrupa’nın reformlarına, buluşlarına yabancı kaldı. Önemli yerlere getirdiği devlet adamlarının önemli bölümü Müslüman olmayan devşirmelerden oluyordu.

Gerçek bilime kapılarını kapatan Osmanlı, Hasta Adam durumundan kurtulmak hayaliyle girdiği savaşlardan yenilgilerle yüzyıllara varan imparatorluk yapısı çatırdayarak çökmeye başladı. Öylesine acınacak duruma düştü ki; Çatalca’ya kadar topraklarına giren Rus Ordusunu durdurmak için İngilizlerden medet umacak kadar çaresiz kaldı.

Son olarak girdiği zamansız ve plansız 1. Dünya savaşı sonunu getirdi ve ya Amerikan Mandası, ya İngiliz Mandası, ya da Fransız Mandası ile tahtı kurtarma arayışlarında Anadolu’nun da paylaşılmasına razı oldu. Bu savaşta Arap Âleminin İslam Halifesinin yanında değil de Haçlı kuvvetlerin safında yer alması Halifeliğin, İslam Birliğinin Simgesi olmadığını da göstermiş oldu. Arap aşiretleri, din kardeşliği yerine, binlerce Osmanlı askerinin hunharca kestiği kellelerini satarak çıkar kardeşliğini seçti.

Osmanlı, Haçlı ittifakına kayıtsız şartsız teslim oldu.

Ardından gelen Kurtuluş Savaşı sonucu kurulan Bağımsız Türkiye Cumhuriyeti Emperyalizmin ve onun işbirlikçilerinin yenilgisidir. Bağımsızlığı karakter edinmiş bir ulusun yeniden dirilişi ile Türkiye çağdaş bir ülke olabilmek için başlattığı aydınlanma sürecinden işbirlikçiler kadar Emperyalist karakterini amaç edinmiş ülkelerde hoşnut olmadılar.

Her fırsatta pusuya yatmış gericiler, ayrılıkçılar ve hainler uygun ortamı beklediler.

Zaman zaman aymaz siyasetçilerin oy hesapları sonucu bu ortamları da buldular.

Kimi zaman, ayrılıkçıları, kimi zaman terörü, kimi zaman çıkarları için papaz elbisesi bile giyecek kadar gerçek kimliklerini açık eden din tüccarlarını kullandılar.

İslam’da olmayan Ruhban Sınıfı yaratarak, İslam’da olmayan gösterişli yaşamayı seçerek şirk içinde oldular. İnsanların dinleri konusunda bilgisizliklerinden yararlanarak sadece o saf bilgiden çok kulaktan dolma dogmalarla kandırıp birikimlerini çaldılar.

”Allah’ı Allah’la aldatarak” erişilen makamlar kimseye kalıcı olmaz, olmamıştır.

Asırlardır aşiret yaşantısının dışına çıkamamış Arap Alemi (Mısır dışında) çöl kumlarında çizilen sınırlarla Osmanlı’nın yerine İngiliz’i, Fransız’ı yani Hıristiyanları efendi kabul ederek ta o dönemlerde İslam’ı İslamlıktan çıkarmışlardı.

Türkiye ise 1950’lerden sonra ”Küçük Amerika” Düşleriyle Haçlılara savaşsız borçlarla teslim olmuştu. Savaştan çıkan, Osmanlı’nın borçlarını bile dış borç almadan ödeyen, tarihinde en büyük gelişimi sağlayan Türkiye, Lozan’da Bu reddettiğiniz maddeleri gün gelecek teker teker kabul edeceksiniz” aşağılamasını neredeyse yalvararak gerçekleştirdiler.

Amerikan çıkarlarının savunucusu olarak Kore’de Mehmetçiklerimizi kurban verdik.

Atatürk’ün Yurtta Barış, Dünya’da Barış ilkesini Hıristiyan çıkarları için çiğnediler.

Sosyalizmin çöküşünden sonra Huntigton’un gösterdiği yeni düşmanın yani İslam’ın bertaraf edilmesini Yeni Dünya Düzeninde İslam’ın adını değiştirmeden dönüştürülmesini öneriyordu.

ABD, emrine girmeyen Türkiye’ye yeni düzenine uyum sağlayacak iktidarı getirmeyi başardı.

Sonra, son zamanlarda kendisine karşıt olan TSK’ni saf dışı etmek için işbirlikçi medyayı ve Laik Türkiye düşmanlarını devreye sokarak, komplolar kurdu.

Çünkü anayasada Türkiye Cumhuriyetini kollama ve koruma görevi verilmiş Türk Ordusu Avrupa’nın en kuvvetli ve yurtsever ordusu emperyalizm için büyük tehlikeydi.

İlkokulu bile dışarıdan bitirmiş bir Vaizi yıllardır koruyup kollayarak etrafına dizdiği adamlarını eğiterek, destekleyerek hükümetlerin zaaflarından yararlanarak cumhuriyet ve laiklik karşıtı çoğunlukla İmam Hatip okullarında yetiştirdiği militanlarını Üniversitelere yerleştirerek bugünlere getirdiler. ABD bu sadık elemanını hastalık bahanesiyle elalında tutarak mürit militanlarını daha kolay yönlendirmeyi sağladılar.

Bu militanlar bugün milletvekili, bakan, savcı, yargıç, mühendis, bürokrat olarak devletin bütün birimlerine yerleştirildiler. Ordu tuzağa düşürülerek, kendi medyaları ve özel destekle palazlandırdıkları gazetecilerle, mürit polislerle sahte belgelerle önce muhalif gazetecileri, bilim adamlarını, aydınları sabaha karşı terör örgütlerine bile uygulamadıkları yöntemlerle tutukladılar.

Sonra emekli askerleri, komuta kademesinden tepki gelmeyince subayları ve sonunda komutanları saf dışı bırakarak toplama kamplarında tutsak aldılar.

Türkiye Cumhuriyeti Başbakanını İslam’ı bertaraf etme projesi olan Büyük Ortadoğu Projesinin (BOP) Eşbaşkanı olarak atadılar.

En büyük tehlike saydıkları Türkiye’yi ve TSK’ni bertaraf edince en önemli engel ortadan kaldırılmış sayıldı.

Irakta nükleer silah üretimi yapıldığı yalanıyla Irak bertaraf etmişlerdi.

Sonra; Tunus, Mısır, Yemen, Suriye, Libya içerisinde işbirliği yaptıkları işbirlikçilerle ayaklanmalar başlatıldı. Nato uçakları Müslüman Libyalıları bombaladılar. Libya’nın bombalanmasına öfkelenen Başbakan Erdoğan, Obama’nın telefonu ile saf değiştirerek Libya’daki hainlere para desteği vererek Kaddafi’nin linç edilmesine ortak oldu.

Ailece çat kapı gidip geldiği Suriye’ye saldırı komplolarının nedenlerini yandaşlar bile açıklayamıyorlar.

Tüm bu yapılanlar ve Türkiye olarak ortak edildiğimiz ABD’nin Yeni Dünya Düzeni aslında Emperyalizm’in Amerikan İslamı denilen Projenin asıl hedefi İslam’ı bertaraf etmektir.

Sanki Yemen’de, Suudi Arabistan’da, Kuveyt’te, Bahreyn’de, Irak’ta şimdi insan hakları ve demokrasi varmış gibi.

Amaç, oralara demokrasi, özgürlük getirmek değil, İslam’ı Hıristiyanlaştırmaktır.

Hıristiyan orduları yerine hainlerin ve çıkarları için papaz elbisesi giyenlerle vurduruyorlar

El Hayat gazetesince yayımlanan bir yazıda ”Yeni Türk modeli Osmanlı sultanları döneminde dahil, hiçbir zaman olmadığı kadar Türkiye’yi Arap’a dönüştüren bir modeldir” diye bir sonucu ilan ediyor.

Demek ki neymiş?

Yıldız AKALIN

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.