İSLÂMDA MESİH VE MEHDİ İNANCI YOKTUR (lll)

ABONE OL
18:09 - 01/10/2020 18:09
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

İSLÂMDA MESİH VE MEHDİ İNANCI YOKTUR (lll)

– Müslümanların geleceğine inandıkları mehdi inancı beklenen kurtarıcıya olan inançtır. Kötü gidişe dur diyecek olan bir kurtarıcıdır bu. İnsanların zulüm ve işkence altında inlediği dönemlerde, ezilen ve baskı altında tutulan zavallı kitlelerin ürettiği hayali bir kahraman…- 

Ezilen kitlelerin ortak psikolojisi olan “beklenen kurtarıcı” düşüncesi, iktidarlara muhalif ve baskı gören Müslüman gruplar arasında “Mehdî” terimiyle ifade edilmiştir. İslâm tarihinde mehdilik iddialarının gündeme gelmeye başlaması, hicrî birinci asrın sonlarından itibaren, ilk olarak Muhammed b. el-Hanefiyye’nin mehdiliğini ileri süren Keysaniyye ile birlikte olmuştur. Daha sonra pek çok kişi hakkında gündeme gelen bu iddialar, zamanla daha da çoğalarak hicrî üçüncü asırdan itibaren toplum hafızasında yer etmeye başlamıştır. Mehdilikle ilgili üretilen pek çok rivayet, Sünnîler arasında kabul görmesine rağmen konuyu asıl gündemlerinde tutanlar, Şiî gruplar olmuştur. İktidar muhalifi pek çok Şiî fırka, ölen liderlerini Mehdî olarak beklemişlerdir. Ancak İmamiyye Şiasının on birinci
imam olarak kabul ettiği Hasan el-Askerî’nin vefatıyla (ö.260/873) durum yeni bir boyut kazanmıştır. Onun, ardında bir halef bırakmadan vefat etmesi, onun gizli bir oğlu olup gaybete gittiği iddialarını gündeme getirmiştir. Söz konusu fikri ileri süren İmamiyye Şiası, daha sonra da, gaybete giden on ikinci imamlarının Mehdî olarak geri döneceğini söylemiştir. Bu iddiaları zamanla bir inanç esası haline getirilerek İmamiyye Şiasının itikadî konularından biri olan imamet inancının değişmez bir
parçası olmuştur.

İslam toplumunun içine sokulan bu nifak tohumu, öyle yeşermiş dal budak sarmış ki, artık ondan kurtulmakta neredeyse imkânsız olmuş. Birçok konuda yaptığımız yanlışlar gibi, günümüzde İslam toplumu içine sokulan hurafe ve dinde olmayan Mehdi konusu da, Rabb’in Kur’an’da hüküm vermediği bir konudur.

Bizler Kur’an’ı, din ve iman adına yeterli görmediğimiz sürece de, yanlış itikatların peşi sıra gitmekten asla kurtulamayacağız. Allah istediği kadar, sizleri Kur’an’dan sorumlu tutuyorum, Kur’an’ın ipine sarılın desin; Rabb’in sesini işiten, duyan mı var? Kur’an ile aramıza soktuğumuz veliler, şeyhler Kur’an gerçekleri ile buluşmamızı, yüzlerce yıldır engellemiştir. Hâlâ engellemeye devam etmektedir.

Kur’an anlaşılması zor bir kitap ilan edilip, onu herkes anlayamaz, veli insanlar ancak anlar fikrine inandırıldığımızdan beridir ki; Müslümanlar Rabbin orta yolundan saptırılmış ve meçhule doğru hızla yol almaktadırlar. (Geniş bilgi için bkz. Avni İlhan, Mehdilik, ss. 50-52; Gazi Üniversitesi Çorum İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2004/1, 142)

Mehdi’nin geleceğine inananlar, kıyametin kopmasından önce dünyaya geleceğini ve İslam toplumlarının içinde bulunduğu zor durumdan kurtarıp, dünyada adaleti saylayacağından bahsederler. Onun geleceğini Allah’ın buyruğu gibi gösterirler. Kıyametten önce gelecek olan Mehdi bizim ne işimize yarayacaktır? Bu soruyu kimse sormaz. Kıyametin ne zaman kopacağı belli değildir. İnsanların ömrü ise bellidir. 70 yıl 80 yıl. Bunu kimse düşünmez.

Yüzlerce yıl, birilerini beklemekle boşa geçirdik vaktimizi. Doğru yolu bulmak huzura, mutluluğa erişmek için, Kur’an’dan başka ne arıyoruz, neyi bekliyoruz? Allah Kur’an’ın ipine sarılın, sizi mutluluğa, huzura ulaştıracak Kur’an’dır diyor. Bizler bu uyarıyı duymayarak veya duymazdan gelerek, hâlâ kurtarıcı bekliyoruz.

Dini kullananların, kendi çıkarlarına alet edenlerin, toplumu Allah ile aldatanların dine verdikleri zarar, affedilemez, bağışlanamaz sonuçlar doğurmaktadır. Allah onları asla affetmeyecektir.

Müslümanları huzura kavuşturacak olan rehber elimizdedir. Kur’an. Ama bizler farkında bile değiliz. Kur’an’ı devre dışı bırakan bizlere, Allah’ın yardım edeceğini düşünüyorsak, hatta Allah’ın, Müslüman toplumların içinde bulundukları yokluk, kin, nefret, düşmanlık ve acı gerçeklerden kurtaracak birisini göndereceğini düşünüyorsak, şunu üzülerek söylemeliyim ki, daha çok bekleriz. Böyle birisi gelmeyecektir. 

Müslümanların geleceğine inandıkları mehdi inancı beklenen kurtarıcıya olan inançtır. Kötü gidişe dur diyecek olan bir kurtarıcıdır bu. İnsanların zulüm ve işkence altında inlediği dönemlerde, ezilen ve baskı altında tutulan zavallı kitlelerin ürettiği hayali bir kahramandır. 

Kur’an’da bahsi geçmeyen bu kahramana, ne İmam-ı Azam, İmam-ı Maturidî, İmam-ı Eş’arî gibi bilginlerin eserlerinde, ne de hadis kitaplarının en sağlamları olarak kabul edilen Sahih-i Buharî ve Müslim’deki rivayetlerde yer verilmiştir. 

Bu kahramana olan inancın temelini “rüya” ve “keşif” oluşturur. Bundan dolayı tasavvuf ve tarikat çevreleri ile Şii mezhebinde revaç bulmuştur. İslâm’da zanna dayalı inanç oluşturulmaz. “Onların çoğu zandan başka bir şeyin ardından gitmiyor. Doğrusu şu ki, zan haktan hiçbir şey ifade etmez. Allah onların yaptıklarını iyice bilmektedir.” (Yunus 36)

Rabbim cümlemizi, Kur’an ı rehber alıp, onun ardı sıra giden kullarından eylesin. Yoksa işimiz çok zor.

Sonuç olarak, 

1-“Mehdilik, İslâm dünyasında oldukça geniş akisler uyandırmıştır. Cemiyetin huzursuz ve karışık günlerinde, hep hadislerin gölgesine sığınarak ya kendilerine teveccüh sağlayıp siyasi çıkar yahut da bilhassa son devirlerdeki Mehdi iddiacılarında görüldüğü gibi, sömürgeci Hristiyan devletlerin İslâm memleketleri üzerindeki artan nüfuzlarını kırmak için ortaya çıkmışlar, veya tam tersine onlara yaranmak maksadıyla yeni tip mehdilikler icat etmişlerdir. 
Netice itibariyle Mehdi konusundaki haberlerin kaynağı ihtida etmiş Yahudi ve Hıristiyan ravilerdir dense de, hadislerden bir kısmına bağlı kalınıp “Mehdi” ümmete, insanların ayrılığa düştüğü, din ve ahlak cihetinden zaafa uğradığı devirlerde yol gösterip onları aydınlatan herkese verilen bir isimdir, görüşüne ağırlık verilse de, kıyametten önce gelecek bir mehdi fikri bütün canlılığıyla ayakta durmaktadır. 
Ancak Şiiler için bir inanç konusu olan “Mehdi”, Sünni-İslâm dünyasında usul-i din’e dâhil bir akide olarak yerleşememiş olmasına rağmen, renkli ve canlı süsleriyle birtakım maceracıların, dünyevi ve siyasi emel” sahiplerinin ve’ çaresiz kitlelerin alaka merkezi olmuş ve olmaktadır (Prof. Dr. Ruhi Fığlalı) 
Prof. Dr. Hasan Onat ise mehdilikle ilgili görüşünü şu şekilde ortaya koyar: 

2- “Sorunlara kalıcı çözüm üretebilmek için akla ve doğru bilgiye güvenmek gerekir. Kendi varlığının farkında olmayan, aklına güvenemeyen insanlar, her zaman sığınacakları bir liman ararlar; bu süreçte çoğu zaman mağaraların karanlıklarında kaybolup gitmeye mahkûm olurlar. Mevcut haliyle cemaatler, ciddi anlamda bir sığınak işlevi görmektedirler. Ancak, cemaatin varlığı ve sürekliliği birey bilincinin yok edilmesiyle, insanların itaat kültürünü dinin gereği olarak algılamasıyla ve yaratıcı yetilerin törpülenmesiyle sağlandığı için, bu sığınaklar insanları köleleştiren, toplumun geleceğini karartan tuzaklara dönüşmektedir. 
Sadece Türkiye’nin değil, bir buçuk milyara yaklaşan tüm Müslümanların geleceği, eleştirel düşüncede ve İslâm’ın özgürleştirici boyutunun etkin kılınmasında yatmaktadır. Kölelerle ve köle ruhlu insanlarla ne bilimin gücü yakalanabilir, ne de medeniyet iddiası sürdürülebilir. İslâm dini iman, sorumluluk ve kurtuluş bakımından bireyi esas alır. Sağlıklı birey bilinci hem sağlıklı bir toplumsal yapılanmanın, hem de sağlıklı bir demokrasi kültürünün en temel koşuludur. Kur’an, “bir topluluk kendisini değiştirmedikçe, Allah onların durumu değiştirmez” (Ra’d, 11) buyurarak çok önemli bir toplumsal yasayı insanlara hatırlatmaktadır.”(

3- Mehdi inancının, İslâm dini ile hiçbir alakası yoktur. Mesela Mehdi ne zaman gelecektir sorusuna verilen cevaplara bakalım, İslâm inancı ile hiçbir alakasının olmadığı görülecektir: Memleket zulüm ve fesada boğulduğu zaman, hiç kimsenin zahmet edip bir çabaya girmesine gerek kalmadan Allah insanlara Mesih ya da Mehdi’yi yollayacak, o da memleketi zulümden, baskıdan, fesattan kurtaracaktır. İnsanların Mesih ya da Mehdi’nin dünyayı düzeltmesine yardım etmelerine de gerek kalmayacak, çünkü Mesih ya da Mehdi’ye yardımcı olarak Allah mağaradan Ashab-ı Kehf’i çıkaracak ve gökten İsa’yı indirecektir. Böylece insanlar tekkelerde, tarikatlarda, ellerinde doksan dokuzluk tespihlerle duaya devam edeceklerdir. Memleket böylece zulümden fesattan Mesih ya da Mehdi tarafından kurtarılacaktır.

Bu senaryoya göre, zulüm ve fesatla ölümüne mücadele etmiş peygamberler ve arkadaşları boşuna mücadele etmişlerdir. Oysa Allah’ın insanlardan ve de Müslümanlardan beklediği şeyler vardır. Kur’an bu senaryonun tam tersini söyler:

„Ey örtüye bürünen! Kalk, hemen uyar“( Müddessir 1, 2 )

„İçinizden hayra çağıran, doğruyu-güzeli emreden, kötü-çirkinden alıkoyan bir topluluk olsun. Kurtuluş ve zafere eren işte onlardır.“ (Âl-i İmran 104)

„Allah’a çağıran ve düzeltici işler yapan ve “ben Müslümanım” diyen kimseden daha güzel sözlü kim vardır.“ (Fussılet 33)

„Fitne kalmayıncaya ve din tümüyle Allah’ın oluncaya kadar onlarla savaş. Vazgeçerlerse kuşkusuz ki Allah, ne yaptıklarını iyice görendir.“( Enfal 39)

„Her biri için onu önünden ve arkasından izleyen gözcüler vardır ki, kendisini Allah’ın emrine bağlı olarak koruyup denetlerler. Gerçek şu ki Allah, bir toplumun maruz kaldığı şeyleri onlar iç dünyalarındakini değiştirmedikçe değiştirmez. Allah bir topluma bir perişanlık dileyince de artık onu geri çevirecek bir güç yoktur. Ve onlar için Allah dışında koruyucu bir dost da olmaz.“( Rad 11)

“Bu durum, Allah’ın bir kavme verdiği nimeti, onlar kendilerini değiştirmedikçe değiştirmemesinden dolayıdır. Gerçekten de Allah hakkiyle işiten, her şeyi bilendir.” (Enfal 53)

Görüldüğü gibi İslâm dinine göre Müslüman, her kötülük karşısında şartlara göre tavır almak, kötülüklerle mücadele etmek zorundadır. Çünkü insanlar hak etmedikçe, Allah onların içine düştükleri perişanlığı değiştirmeyecektir.

3- Öte yandan tarihte mehdîlik iddiasıyla ortaya çıkanların dünyevî menfaatleri ön plana aldıkları, fitne fesada yol açtıkları, Müslümanlar arasında kan dökülmesine sebebiyet verdikleri ve başarısızlıklarından sonra kendilerine tabi olanları hüsrana uğratıp, inanç boşluğuna ittikleri bilinmektedir. Ancak bütün bunlara rağmen, yeterli dinî eğitim alamayan, iman ve İslam’ın hakikatine vakıf olamayan kimselerin basit mülahazalarla bu nevi kişilerin peşinden gittikleri bilinmektedir. 

4- Mehdi ve Mesih’i karşılaştırdığımızda, Mehdi denilen kişinin Yahudi ve Hıristiyanlık inancındaki Mesih olduğunu, diğer bir ifadeyle Mehdi’nin, Mesih’in İslamileştirilmişi olduğunu görmekteyiz. 

BİTTİ

Rüştü Kam

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.