İSLAM'DA GÜNCELLEME

ABONE OL
18:01 - 01/10/2020 18:01
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

İSLAM’DA GÜNCELLEME

„İslam’ın güncellenmesi gerektiğini bilmeyecek kadar da aciz bunlar. İslam’ın hükümlerinin güncellenmesi vardır. Siz İslam’ı 14 – 15 asır öncesi hükümleriyle kalkıp da bugün uygulayamazsınız.

Onun için bugün İslam’ın uygulanması yer, zaman ölçüsüyle değişiyor. Şimdi birçok hoca efendi beni tefe koyup çalacak. O ayrı mesele. Rabbim bizi tefe koymasın.” dedi cumhur başkan 8 Mart 2018 günü yaptığı bir konuşma sırasında.

Bu sözleri ayetlerden ve hadislerden örnekler göstererek yaveleyen ulemâlara ve ilâhiyat profesörlerine karşı sözlerdi.

Sonradan; “Biz dinde reform aramıyoruz. Böyle bir şey haddimize mi? “diyerek kazı çevirdi hoş, yanmasın diye ama; söz bu, bir kez ağızdan çıkmasın. Ne yapsan, ne etsen onu çıktığı yere geri sokamıyorsun.

Keten helvayı yaktı gülümüz.

“Gülümüz” burada cumhur başkan oluyor.

Bu lafı cumhur başkan olarak mı, AKP genel başkanı olarak mı söyledi? Bilemiyoruz.
Lafı söylerken hangi sıfatıyla söylediğini, lafın hangi sıfatını bağladığını, hangisini bağlamadığını söylemiyor çünkü.

Bu konuya ilişkin bir soru sormuşlar FETÖ nün lideri Fetullah Gülen’e 26 Ocak 1995 tarihinde, bundan 23 yıl önce gazeteciler.

Soru şu: “Şimdi son günlerde Türkiye’de çok tartışılan bir konu var. Dinde reform meselesi. Yani; İslam dininde reform olmadığı, Hristiyanlıkta olduğu gibi, dolayısıyla İslam’ın geri kaldığı gibi birtakım sözler var. Kendinizi İslam’ın reformisti olarak görüyor musunuz?”

Fetullah’ın yanıtı; “Şimdi; reform, yeniden yapılanma, şekillenme, bir şeyi yeniden kurma manalarına gelen bir kelimeyse, herhalde bu, bir deformasyondan sonra düşünülür. Bu yönüyle İslam’da, kendi orijinini koruması açısından bir deformasyon olması söz konusu değildir. Bundan dolayı bir reform da düşünülemez.”

Lisede okuduğum yıllarda bir öğretmenim; bilimsel çalışmalar sonucu elde edilen doğruların değiştirilemeyeceklerini anlatmak için, “Çocuklar; bu dünya yıkılsa, yerine yeni bir dünya kurulsa bile 2 X 2 orada da 4 sonucunu verecektir.” demişti.

Neden?

2 X 2 = 4 bilimsel bir doğrudur da ondan.

Bir bilimsel doğru da yıldaki gün sayısıdır. Astronomi bilginleri yaptıkları bilimsel araştırmalar sonucunda bir yılda 365 gün ve yaklaşık 6 saat olduğunu kanıtlamışlardır.

Bu; bilimsel bir doğrudur.

Bu doğruyu yadsıyamazsınız da değiştiremezsiniz de.

Bu nedenle, şubat ayında her dört yılda bir 29 gün vardır.

365 günden sonra gelen 6 saat, 4 yıl sonra, 6 X 4 = 24 saat eder. O da bir güne eşittir. O bir gün şubat ayına eklenir.

Yüne; dünyanın her yerinde takvimin başlangıç yılı sıfır (0) dır. Bu yıl İsa’nın doğduğu yıl olarak kabul edilir. İsa; 0 (sıfır) yılının son ayı aralığın 24’ünde doğmuştur inanca göre.
24 Aralık bu nedenle Hristiyanlar için kutsal bir gündür. İsevîler tanrının İsa’yı bugün bahşettiğine inanırlar.

İşte; tam da bu noktada İslam, bilimsel iki doğruyu, Fetullah Gülen’in deyimiyle, iki yerden deforme etmiştir.

1 – İslam’a göre bir yılda 365 değil, 355 gün vardır. Bu nedenle de aslında, hiç değiştirilemeyecek tarihler her yıl 10 gün önceden gelirler.
2 – İslam’a göre takvim 0 (sıfır) yılında başlamaz. Müslümanların Mekke’den Medine’ye göçleriyle, “Hicret’le başlar. Bu nedenle Miladî takvimle hicrî takvim arasında 584 yıllık bir fark vardır. Miladî takvime göre içinde bulunduğumuz 2018 yılı, hicrî takvime göre 1434 yılıdır.

Eğer; Fetullah Gülen’in tezinden hareket edilirse bu deformasyonların reforme edilmeleri zorunludur.

Şimdi; burada dikkatinizi bir mantık yanlışına çekmeme izin verin lütfen!

Biliyoruz ki; İslam’ın peygamberi Hz. Muhammed 570 yılında doğmuştur. Bu 570 yılı hangi takvimin yılıdır?

Hicrî takvimin yılı olmasına olanak yoktur. Çünkü o takvim; Hz. Muhammed’in doğumundan çok yıllar sonra başlıyor.

Hz. Muhammed’in doğum yılı miladî takvimin yılıysa; bu, deformasyonuın en belirgin kanıtıdır.

Dünyanın biçimi, ekseninin yatıklık derecesi, kendisinin ve güneşin çeviresinde dönme süresi bilimsel olarak kanıtlanmıştır.

Dünyanın değişik coğrafyasındaki yerler arasındaki zaman farkını üzerinde bulundukları enlem ve boylamların belirledikleri de bilimsel bir doğrudur.

İslam’a göre oruç imsakiyeyle tutulur.

Öyle olmasaydı bunun doğuracağı sonuç da şu olurdu:

Kutuplarda yaşayan bir Müslüman güneşin altı ay sonra batması nedeniyle orucunu açamaz, iftar yapamaz, altı ay sonra doğması nedeniyle de oruca, sahura kalkamazdı.
Bu da reforme edilmesi gereken bir deformasyondu aslında İslam’da.

Bu reform yapılmıştır.

İmsakiyeyle düzeltilmiştir bu deformasyon.

İmsakiyeyle oruç sabah namazında önce başlar, akşam namazından önce de açılır oruç.
Bu konuda güncellenen İslam; takvim konusunda, yıldaki gün sayısı konusunda da güncellenebilir.

Çok mu zor.

Hayır!

Buna cumhur başkanın gücü yeter mi?

Buna herhangi bir İslam ulemasının gücü yeter mi?

Hayır!

Yetmez!

“Yeter!” deyip de güldürmeyin beni.

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.