İSLAMCILARDA AŞK!

ABONE OL
19:02 - 01/10/2020 19:02
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Türkiye bir karşı devrim, bir dönüştürme sürecinden geçiyor. Kılıçlar çekilmiş durumda. Bu sürece karşı koyanlar da, bu süreci yürürlüğe koyanlar da bu olgunun farkında. Artık gözle görülür bir dönüşüm içindeyiz ve kazanılmış cumhuriyet değerleri yerini daha ümmetçi değerlere bırakıyor. Adına da açılım, dönüşüm, değişim deniyor ve uygulanıyor.

Bu değişim sırasında da, burjuva değerleri de kullanılıyor. Bir yüzünü doğu kapalılığına çevirirken, buna mutlaka batı yüzü de yakıştırmaktan geri kalmıyor.

Beyinsel açıdan doğu tarzı benimsenirken, şekilsel açıdan da batı normları maske olarak kullanılıyor. Gucci, Versace, Pierre Cardin gibi moda devlerinin ürünleri kullanılıyor, ama şekilden taviz verilmiyor. Aston Martin, Ferrari, Mercedes gibi pahalı arabalar kullanılıyor, ama mazbut görünüm korunuyor. Cuma namazlarında camilerin önündeki arabaların sayısında ve markasındaki farklılıktan da bu ortaya çıkıyor.

Ama bütün bunlar da yeterli görülmüyor. Paranın verdiği alım gücü, nesnelerin hepsini kucaklayabilirken, itibar ve saygı kavramlarını satın alamıyor. Kendi aralarındaki uçurum büyüdükçe büyüyor. Tehlikeli boyutlara ulaşıyor. Para, inandırıcılığı satın almakta zorlanıyor.

Açıkça, İslami yaşam tarzını benimseyenler arasında da derin uçurumlar oluşmaya başladı. Bunun farkına varan zenginlerle, kendisini ezilmiş hisseden fakirler arasındaki farkın da bir şekilde ortadan kaldırılması gerektiği akıllara düştü. Değilse, paylaşım daha büyük olmalıydı ve bunu da zengin kesim kaldıracak gibi değildi. Her şeyden önce paranın ve satın almanın tadına vardılar bir kere. Yeniden eski yaşama dönmek söz konusu bile değil.

Beğeni kalıplarının biraz daha esnetilmesi ve batı tarzının biraz daha taklit edilmesi gerekiyordu.

İşte bu nedenle artık İslami tarz pop, İslami tarz eğlenceler, İslami tarz dedikodular, tüm cemaat baskısına rağmen, kendini daha fazla saklayamadı.

Geriye sanatsal faaliyetler kalıyordu.
Mimari tarzlar camilerden sonra kimi binalarda da denenmeye çalışıldı ve yapıldı da.
Resim, uzak durulması gereken bir sanat olduğu için hiç dokunulmadı.
Sinema sanatı bütün gücü ve parasal desteği ile Türk sinemasının tam ortasına düştü.

Artık sıra aşk, macera ve intikam üçgeninde romanlar yazmaya gelmişti.
Daha önce yazılan romanlar daha çok Tanrı ile insan arasındaki ilişkileri irdeleyen mucizelere dayandığından, doğu ezgilerinden bir türlü çıkamıyordu. Aşk mutlaka gerekliydi, ama bunu İslami tarza oturtmak da gerekiyordu.

İslami romanlar, İslami ölçüler içinde yasak bile kabul edilebilecek bir aşkı işliyor. Tabii ki de aşkı reddetmek mümkün olmadığı için, bu duygunun saflığından söz ediyorlar.

Prof. Dr. Nurullah Aydın
Gazi Ü. İletişim Fakültesi Radyo-Televizyon ve Sinema Bölümü Öğr. Gör.

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.