İŞ AHLAKI VE İŞVERENLERIN AYRICALIKLARI (VI)

ABONE OL
18:56 - 01/10/2020 18:56
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

-Çok mal toplayıp, onu yerli yerince sarfetmeyen, Allah yolunda harcamayan insan, çok yeyip çatlayarak ölen hayvana benzetilmiştir.
Kazanmada da harcamada da ölçülere dikkat edilmeli, her türlü haramlardan ve israflardan sakınılmalıdır. Yoksa malla ilgili imtihan kazanılamaz!
Müslüman zengin, salih insan olmalıdır. Böyle olunca malı da salih olur. Müslüman zengin, alçak gönüllü ve mütevazi olmalı, asla şımarmamalı, kimseye tepeden bakmamalıdır.
Müslüman zengin hesap endişesi içinde olmalı, hesabını veremeyeceği şeylere tenezzül etmemelidir. Cimri olmamalıdır, verdiğini başa kakmamalıdır. Cömert olmalı amma müsrif olmamalıdır.

-Her halin bir fitnesi ve bir çilesi vardır.
“Öyle kimseler vardır ki, bunları ne ticaret, ne de kazanma hırsı, Allah’ı anmaktan, namaza devamlı ve duyarlı olmaktan ve zekat vermekten alıkoyabilir.” (1)

Hepimiz, hayır ve şerle imtihan edilecek, varlık ve yokluk içinde deneneceğiz. Her halin bir fitnesi ve bir çilesi vardır. Bir kul için hangi halin hayırlı olduğunu ancak Allah bilir. Bunun için, fakirliğin fitnesinden korktuğumuz gibi, zenginliğin fitnesinden de Allah’a sığınmalıyız.
Burada, Allah’ın Mutlak Nuru’nu algılama ve O’nun nimetlerinden faydalanma için gerekli olan nitelikler tanımlanmaktadır. Allah nimetlerini sebepsiz olarak bahşetmez, onları ancak hak edene bahşeder. Alıcının kendisini içten sevdiğini, karşısında huşu ile durduğunu, lütûfunu isteyip gazabından çekindiğini, maddî kazançlar peşinde koşturmadığını ve dünyevî meşguliyetlerine rağmen, kalbini daima zikirle sıcak tuttuğunu gördüğü zaman nimetlerini yayar. Bunları hak eden kişi, alt düzeydeki manevi mertebelerle yetinmez.

Rabbinin kendisini götüreceği zirvelere ulaşmaya gayret eder. Bu fani dünyanın değersiz kazançlarına göz dikmez, bunun yerine gözü hep sonsuz ahiret hayatındadır. Bütün bu nitelikler, kişinin Allah’ın Nuru’ndan yararlanıp yararlanamayacağını belirleyen ölçülerdir. Sonra, Allah nimetlerini vermeye razı olduğu zaman, bunları hesapsız verir, eğer kişi bunları bütünüyle alamıyorsa, bu kabının dar oluşundandır.

– İsrafa ve isyana alet edilen zenginlik tehlikelidir.
İsrafa ve isyana alet edilen zenginlik tehlikelidir. İşte Peygamber Efendimizin uyarıları: “Vallahi sizin için en fazla korktuğum şey fakirlik değildir. Fakat asıl korktuğum, sizden öncekilere olduğu gibi dünyanın önünüze açılması ve onların birbiriyle yarıştığı gibi sizin de mal hususunda birbirinizle yarışmanız, dünyanın onları oyaladığı gibi sizi de Hakk’tan alıkoyması, onları helak ettiği gibi sizide helak etmesidir.” (2)

Mal ile mücadele, mücadelenin temel taşıdır. Mali çalışma olmazsa İslâmi çalışmaları devam ettirmek güçleşir.

– Şu ayeti kerimelerde en karlı işin canla, malla Allah yolunda mücadele etmek olduğunu açıklıyor:
“Ey iman edenler! Pek acı bir azaptan kurtaracak kârlı bir yolu size göstereyim mi? Allah’a ve Rasülüne iman eder, Allah yolunda mallarınız ve canlarınızla cihat edersiniz. Eğer bilseniz, bu sizin için daha hayırlıdır.” (3)

Bu vechile, Allah’ın indinde bu mukavelenin (alışveriş) şartları şunlardır: “Eğer siz gönüllü olarak ve herhangi bir baskı altında kalmadan hayatınızın, sahip olduklarınızın ve bu dünyadaki herşeyin aslında benim, bana ait ve kendinizi de sadece onların emanetçisi olduğunu kabul etmeye ve böyle görmeye razı olursanız, ben de bunun karşılığında size sonsuz ahiret hayatında cennetler vereceğim.”

-Bu mukaveleyi yapmanın sonuçları şunlardır:
Allah bu konuda insanı iki zor imtihana tabi tutmuştur:
Birincisi, insanın kendisine verilen seçme hürriyetine rağmen, malın asıl Sahibini sahib olarak tanıyor mu? Yoksa, bunu reddederek nankör, hain,asi mi oluyor?
İkincisi ise, Allah’a tam olarak güveniyor mu, güvenmiyor mu? Cüz-i iradesini, O’nun iradesine teslim ediyor mu, etmiyor mu?

Allah, mallarıyla ve canlarıyla Allah için çalışmaktan geri kalan kimseleri ise kınamakta ve tehdit etmektedir. (4) Dünyada insan için kıymetli şeyler vardır. Bunların en önde geleni can ve maldır. Onun için, “mal canın yongasıdır” denilmiştir. Mü’minler, dünyada bunların her ikisini feda etme pahasına da olsa mücadele meydanlarına atılmakla görevlendirilmiştir.

– İşin edebi konusunda görevlerimiz
1-Yakinen bilinmeli ve zihninde tutmalıdır ki, eldeki mal, Allah’ın malıdır. “Allah’ın size vermiş olduğu malından siz de onlara verin. Dünya hayatının geçici menfaatlerini elde edeceksiniz diye, namuslu kalmak isteyen cariyelerinizi fuhşa zorlamayın. Kim onları zor altında bırakırsa, bilinmelidir ki zorlanmalarından sonra Allah onlar için çok bağışlayıcı ve merhametlidir.” (5)

Bu ayetler en güzel yorumunu hadis-i şeriflerde bulmuştur. Hz. Abdullah b. Mes’ud’un rivayetine göre, Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: “Ey gençler, içinizde kimin evlenmeye gücü yeterse evlensin, çünkü bu, gözleri kötü bakıştan alıkor ve kişinin temiz ve iffetli kalmasını sağlar, evlenmeye gücü yetmeyen ise oruç tutsun, çünkü oruç ihtirasların bastırılmasına yardım eder.” (6)
“Bumal ise, Allah’ın rızıklarından bir rızıktır. Size verdiğimiz rızıktan Allah için harcayın.” (7)

2- Mal kötüye kullanılmaktan zulüm vasıtası edilmekten sakınılmalıdır. Çünkü mal, bazen sahibini azdırır. Cenab-ı Hak İsrailoğulları’na hitaben şöyle buyurur: “Size verdiğimiz rızkın temizlerinden yeyin, ama bu hususta taşkınlık etmeyin;sonra gazabım üzerinize iner, kimin üstüne gazabım inerse artık o ateşe düşmüştür.” (8)

3-Karun Kıssası’nı akıldan bulundurmak gerekir. Allah kendisine çokça mal vermişti de, o, malda azmış ve o mal onun şımarmasına sebep olmuştu. Hatta daha ileri giderek malı, zekiliği sayesinde malı kendisinin kazandığını iddia etmişti. Sonucu Kur’an şu şekilde haber veriyor “Nihayet biz, onu da, sarayını da yerin dibine geçirdik.” (9)

Yani, rızkın genişletilip bir ölçüye göre takdir edilmesi daima Allah’ın dilemesiyle olur ve Allah’ın iradesi O’nun kendi gerekçeleriyle tecelli eder. O’nun bir kimseye bol rızık vermesi illa da, o kimsenin O’nun katında makbul oluşuna ve nimetlerle şereflendirildiğine delâlet etmez. Çoğu kez öyle olur ki, Allah’ın gazabını celbeden fakat gittikçe daha çok nimete garkolan bir şahıs için aynı servet onun sonu olur ve Allah’ın azabı kendisine yetişiverir. Bunun hilafına bir kimsede belli bir ölçüyle rızıklandırılır, fakat bu kendisinin Allah tarafından sevilmediği ve cezalandırıldığı anlamına gelmez. Çoğunlukla salih kimseler, her ne kadar Allah’ın velileri olsalar da, zorluklar içinde yaşarlar ve çoğu durumda aynı zorluklar Allah’ın rahmetinin üzerlerine olmasını sağlar. Sonuç olarak, bu hakikati anlamayan kimse, gerçekte Allah’ın gazabını çağıran kimselerin refah ve servetine gıpta ve hasretle bakar.

4- İslam, zenginliğe değil, onun kötü kullanılmasına ve zenginliğe güvenerek haktan yüz çevirenlere karşı çıkmıştır. Rasülullah şöyle buyurmuştur:
-“Allah’tan korkan takva sahibi kimse için zenginlikte beis, zarar ve sakınca yoktur. (10)
-“Muhakkak ki hayır, şer getirmez. Ancak derelerin baharda bitirdikleri otlar arasında, ya çatlatarak öldüren ya da ölüme yaklaştıran bitki de var. Yalnız yeşil ot yiyen hayvanlar müstesna. Zira bunlar yeyip böğürleri şişince güneşe karşı dururlar, geviş getirirler, akıtırlar ve rahatça def-i hacet yaparlar, sonra tekrar dönüp yayılırlar.
-Şüphesiz ki, bu mal hoştur, tatlıdır. Ondan fakire, yetime ve yolcuya veren bu malın müslüman sahibi en iyi insandır. Bunu malı hak etmeden alan, yediği halde doymayan kimse gibidir. O mal, kıyamet günü aleyhinde şahitlik yapacaktır.” (11)

*Çok mal toplayıp, onu yerli yerince sarfetmeyen, Allah yolunda harcamayan insan, çok yeyip çatlayarak ölen hayvana benzetilmiştir.
-Kazanmada da harcamada da ölçülere dikkat edilmeli, her türlü haramlardan ve israflardan sakınılmalıdır. Yoksa malla ilgili imtihan kazanılamaz!
-Müslüman zengin, salih insan olmalıdır. Böyle olunca malı da salih olur. Müslüman zengin, alçak gönüllü ve mütevazi olmalı, asla şımarmamalı, kimseye tepeden bakmamalıdır.
-Müslüman zengin hesap endişesi içinde olmalı, hesabını veremeyeceği şeylere tenezzül etmemelidir. Cimri olmamalıdır, verdiğini başa kakmamalıdır. Cömert olmalı amma müsrif olmamalıdır.

-Sonuç
Her şey salih, olgun mü’mine bağlı:
– Olgun, kamil mü’min için mal hayırlıdır ve güzeldir.
-“Onlar, müttakiler harcadıkları zaman israf etmezler, cimrilik de yapmazlar.” (12)
İsraf ifrat, cimrilik tefrittir. Her ikisi de günahtır. Her ikisi de şeytanın tuzağıdır. Müslüman sehavetli ve cömert olmalıdır. Hem dünyasını hem ahiretini mamur etmeye çalışmalıdır.
-Allah’ın gerçek kulları, harcamada bulunurken terazinin dilini tam ortada tutarlar. Ne gerekli harcamalarının sınırını aşarak israfta bulunurlar, ne de para biriktirip yığmak için acınacak durumlara düşerler; yalnız tutumludurlar.
-Gayri meşru yerlerde en küçük miktarda da olsa harcamada bulunmazlar,
-Meşru yollarda kendi kaynaklarının dışına taşmaz, ya da zevk için harcamada bulunmazlar,
-Allah için değil de gösteriş için infakta bulunmazlar.
-İslâm’ın öngördüğü yol, terazinin dilini ortada tutmaktır. “Yaşayışta “itidal” üzere olmak, hikmet işaretidir.” (13)

BİTTİ

Rüştü Kam

(1) Nûr, 37
(2) Buhari, Rikak, 9; Tirmizi, Kıyame, 28; İbni Mace, Fiten, 18.
(3) Saff, 10-11
(4) Tevbe, 88-89
(5) Nur, 33
(6) Buhari, Müslim
(7) Münafıkun, 10
(8) Taha,81
(9) Kassas, 81
(10) İbniMace,Tıcarat,l(2141);Buhari,a.g.e,113 (301)
(11) Buhari,Zekat,47.Cuma, 37,Rikak,7;Müslim, Zekat,123 (1052);Nesai,Ze-kat,81.
(12) Furkan, 67
(13) Ahmed, Taberani

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.