İRTİCANIN HEDEFİ
Türkiye, Emperyalizmin işgal güçlerine karşı verdiği Ulusal Kurtuluş Savaşı sonrasında kazandığı zaferi Lozan’da onaylattıktan sonraki süreçte;
”Egemenliğin kayıtsız şartsız ulusun” olduğu Cumhuriyet yönetim şekliyle,
”Demokrasilerin olmazsa olmazı” Laik düzenle”
”Kılık-kıyafet, harf devrimi,(vb gibi) devrimlerle” Çağdaş Uygarlık Düzeyi hedeflenmesiyle,
Sonsuza dek yaşayacak olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin siyasal ve hukuksal niteliğini çağdaş uygarlık hedefiyle belirlemişti.
Mondros ve Sevr dayatmasına tahtı ve sarayı karşılığı ülkeyi teslim eden padişah ve İslam ülkelerinde bile inanırlılığını yitirmiş Hilafet, emperyalizmin merhametine sığınarak ülkeyi bir daha dönmemek üzere terk etmişti.
Artık Türkiye Cumhuriyeti ; Laik, demokrat, sosyal bir hukuk devleti olarak varlığını sürdürecekti.
Ama bu oluşumu hem emperyalizm hem de emperyalizmin yedekte tuttuğu gerici hücreler kabullenemedi.
Emperyalizm ve onların yerli işbirlikçileri, Türkiye’nin çağdaş, bağımsız bir ülke olmasının diğer mazlum ülkelerce örnek alınmaması için her fırsatta tarihi kinini ortaya koyarak kalkışmalarda bulunmuşlar, kan dökmekten çekinmemişlerdir.
1946’larda Türkiye’yi Laik, demokrat yapısından çıkartıp emperyalizmin güdümünde, Siyasal İslam Devleti Projesini 1950’de DP iktidarı ile dönüştürmeyi hedefledi.
1960-64 yılları arasında Türkiye’nin kuruluş ilkelerine dönüş dönemi DP’nin devamı AP İktidarı ile yeniden güdümlü Siyasal İslam Projesine teslim edildi.
Türkiye, ABD güdümünde gerçekleştirilen askeri darbelerle, aydınlar, yurtseverler, demokratlar baskı altına alındı, hapsedildi, işkencelerden geçirildi, öldürüldü.
Pusuda bekletilen tarikatlar devletin bütün katmanlarına yerleştirilerek kadrolaşmaları sağlandı.
Gülen Cemaati, Sovyetlerin dağılmasından sonra CİA ajanlarıyla birlikte açtıkları okullarda Türk kökenli ülkeleri Siyasal İslam modeline geçiş çalışmaları yaptılar.
1990’lı yıllarda Saidi Nursi’nin izinde giden Fetullah Gülen’in kasetleri TV Kanallarında yayınlanmasıyla 1999 yılında tedavi bahanesiyle ABD’ye sığındı.
2002’de AKP’nin iktidara gelmesiyle Ilımlı İslamcı olarak sunulan Recep Tayyip Erdoğan BOP Projesi Eş Başkanı olarak atanarak 1946’da başlayan Yeşil Kuşak Projesinin devamı başlatıldı.
AKP ve yöneticileri; TSK’ni, Diyanet İşleri Başkanlığını, HSYK’yı, Anayasa Mahkemesini, Danıştay’ı, Yargıtay’ı Emniyeti, Milli Eğitimi de Gülen Cemaati emrine vererek Ergenekon, Balyoz, Casusluk kumpaslarıyla orduda, basında, her alanda demokrat, aydın, Atatürkçü yurtseverler toplama kamplarına toplatılırken, ölümlerine seyirci kalınırken Erdoğan:
”Ben bu davaların savcısıyım!” Diyerek bu irticacıların kumpaslarını desteklemişti.
15 Temmuzda yaşanan kanlı olayın başlangıcı elbette 15 Temmuz 2016 tarihi değildir.
31 Mart 1909 da 2. Abdulhamid’in 31 yıllık baskı döneminden sonra tekrar ilan edilmek zorunda olan 2. Meşrutiyet’in getirdiği yenilikler ve özgürlüklere karşı ”Nakşi Tarikatından Derviş Vahdeti” öncülüğünde başlatılan isyan hareketi cahil, yobaz, irtica yanlılarının ”Tekbirler” getirerek Taşkışla’da (TOPÇU KIŞLASI) başlayan ayaklanma ile eğitimli subaylar, gazeteciler, devlet adamları linç edilerek öldürülmüştü.
Bu gerici ayaklanmaya Mahmut Şevket Paşa komutasında, Kurmay Başkanlığını Mustafa Kemal’in önderliğindeki Harekat Ordusu İstanbul’a gelerek isyancıları durdurarak gerici isyana son verdi.
Topçu Kışlası top atışlarıyla yıkıldı.
Topçu Kışlası demokrasiye, özgürlüklere düşman olan gericilerin simgesi sayılır.
Eğer cumhurbaşkanı 15 Temmuz Darbe kalkışmasından sonra bile Topçu Kışlasında direniyorsa demokrasi mitinglerinde Atatürkçü söylemlerinde ve parlamenter demokrasi söylemlerinde içtenlikli değillerdir.
31 Mart 1909 irtica kalkışmasını yapanlarla Menemen’de Kubilay’ın başını kesenler, Şeyh Sait İsyanları, Sivas, Çorum, Kahraman Maraş, Suruç, Ankara, İstanbul katliamlarını yapanlar aynı amacın takipçileridir.
Bunların amacı Laik Türkiye Cumhuriyetini ümmet-cemaat irtica devletine dönüştürmektir.
Biz bu tehlikenin farkındayız.
Kendi aralarında iktidar savaşına başlamadan her kumpası birlikte kotardılar.
Birbirlerinden farkları yoktur.
Aynı fabrikanın ürünü, aynı yolun yolcusudurlar
Biz bunları iyi tanırız…
Yıldız AKALIN
ALMANYA
13 saat önceEKONOMİ
14 saat önceEKONOMİ
14 saat önceGÜNCEL
15 saat önceEKONOMİ
15 saat önceABD
16 saat önceASYA
17 saat önce