İRAN VE TÜRKİYE SAVUNMA SANAYİ

ABONE OL
19:01 - 01/10/2020 19:01
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

İran’ın 2022 yılında gerçekleştireceğini açıkladığı proje herkesi hayrete düşürdü. İran, 2022 yılında uzaya astronot göndereceğini açıkladı.

Fars Haber Ajansı’nın haberine göre, İran Uzay Ajansı (ISA) Başkan Yardımcısı Muhammed Mardani, “İran önümüzdeki 12 yıl içinde uzaya insan gönderecek. Bunun teknolojik altyapısı büyük ölçüde tamamlandı” dedi.

İran son olarak geçen Şubat ayında uzaya, Kavoşgar-3 (Kaşif 3) adlı uyduyla içinde canlı bulunan bir biyokapsül göndermişti.

Tahran’da düzenlenen “İnsan ve Uzay” konulu serginin açılışında konuşan Mardani, ISA’nın ayrıca uzaya 10 ila 15 yeni uydu göndermek üzere hazırlık yaptığını bildirdi.

Mardani, “Televizyon, radyo ve iletişim alanlarında faaliyet gösterecek 10 ila 15 uyduyu önümüzdeki 15 yıl içinde 36 bin kilometre yükseklikteki yörüngeye yerleştirmeyi planlıyoruz” dedi.

Peki ya Türkiye ne durumda? Ne durumda olacak türbanı tartışıyor.
Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül, Türk yapımı ilk uçağın hangardan çıkmak üzere olduğunu söylüyor. İzmir/Gaziemir’de düzenlenen 2. Küresel Havacılık Konferansı’na katılan Gönül, daha önce yapılanların projelerinin dışarıdan alındığını, söz konusu uçağınsa bütün projelerinin Türkiye tarafından oluşturulduğunu ileri sürüyor.

Şu anda Türk uçak sanayisinde dışarıdan gönderilen F16 parçalarının montajı değil, ilki ABD’de yapılan Avacs’ların tamamı, yeni F16 glasların üretimi, daha önemlisi 46 motorunun TAI’de yapılacağını söyleyen Gönül, “TAI, iki sene evvel jet motoru yaptı. Belki teknik olarak yaptığmız en önemli şey, TUSAŞ’la ASELSAN’ın birleşerek ‘helicopter fising computer’, yani uçakların kullandığı bilgisayarları yapmasıdır. Bunun yanında ilk Türk uçağı bugünlerde hangardan çıkmak üzeredir. En büyük stratejik insansız uçak da hangardan çıkmıştır ve uçuş denemelerine başlamıştır.” dedi.

Ofsetin (anlaşmalarda yerli üretim şartı) savunma sanayisinin alt yapısının gelişmesine katkıda bulunan en güçlü araçlardan biri olduğunu, 2009 yılı sonu itibariyle Savunma Sanayi Müsteşarlığı’nın 12 milyar doların üzerinde taahhüt aldığını, bunun 4,5 milyar dolarlık kısmını gerçekleştirdiğini, sanayinin, önümüzdeki 10 yıl içinde yapılacak havacılık ve diğer ileri teknoloji alanlarında 8 milyar dolarlık ofset taahhütünden, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da yararlanacağını, 2009 savunma sanayisi verilerine göre toplam cironun 2,3 milyar dolara çıktığını, toplam ihracatın 800 milyon doları aştığını belirten Gönül, “TSK ihtiyacının yurt içinden karşılanma oranı yüzde 45’e ulaşmış olup 2011 yılında yüzde 50’ye ulaşması hedeflenmektedir. Fiziki ulaşma ise çok daha yüksek. Vaktiyle hazır silah ve araç ithal eden Türkiye, bugün bunu yüzde 10’a düşürmüştür.” şeklinde konuştu.

Gönül; dünyada iki sanayinin, petrol ve savunmanın önemli olduğunu, Türkiye’nin havacılık sektörüne Avrupa’daki birçok ülkeden önce girdiğini, Birinci Dünya Savaşı’nda27 uçak siparişi aldığı halde motorlarının yetersiz olduğu gerekçesiyle ruhsatının iptal edildiğini ve kapatıldığını dile getirdi. Suriye’de şehit düşen Türk pilotları olduğunu, Cumhuriyetle beraber uçak fabrikası da kurulduğunu, birkaç yıl sonra

Gönül, “Ben göreve başladığım zaman da durum pek farklı değildi. En önemli uçak fabrikalarımız TAI ve TUSAŞ’ta F 16 üretimleri tamamlanmış, Casa uçaklarından son bir sipariş alınmıştı ve hangarlar bomboştu. Bunun nasıl olduğunu öğrenmek için bir generalin başkanlığında heyet gönderdim. İçeriye almadılar, özel sektörü diye. Halbuki Savunma bakanları, TSK Vakfı’nın mütevelli heyeti başkanıdır ve bu fabrikalar da TSK’nındır. Sonradan teftiş edildi ve neden böyle bir çekince içinde oldukları anlaşılarak kadro değiştirildi. Diğer kadro da başarılı olamayınca bugünkü kadro geldi. Bugünkülere başarılarından dolayı teşekkür borçluyuz. Bunun yanında eğitim uçaklarının modernizasyonu, 217 tane F16 uçağımızın modernizasyonu, hepsi savunma sanayimizde gerçekleştirilmiştir. Eğer prensip uygulanmazsa, yurt dışında orijinal fabrikalarda yapılması söz konusu. Bu alandaki mücadele o kadar büyük ki müesseseleşmesi, belli kadrolarla kaim olmaması gerekir. Müesseseleşmenin yolu da yaptığımız toplantı gibi sanayinin benimsenmesi ve kitlelere malolmasından geçer.” diyor.

Gönül, ofsetin ABD’nin gelişmesine katkı yaptığını, By Amerika kanunu sebebiyle yurt dışında tamamlanmış bir malzemenin hiçbir otorite tarafından ülkeye alınmasının mümkün olmadığını söyledi. Avrupa’da da benzer kurallar olduğunu anlatan Bakan Gönül, sanayisi emekleme dönemindeki Türkiye’nin sadece ofset değil, bütün alanlarda aynı şekilde konuya yaklaşması gerektiğini söyledi.

İran ve Türkiye gerçeği! Bu karşılaştırma çok şey ifade eder sanırım.

GÜnüN SÖZÜ: Hayalle gerçeği ayırdemeyen insanın akıl sağlığı yerinde değildir.

Prof. Dr. Nurullah Aydın
Gazi Ü. İletişim Fakültesi Radyo-Televizyon ve Sinema Bölümü Öğr. Gör.

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.