İNSANLIK TUTSAK

ABONE OL
18:51 - 01/10/2020 18:51
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Ergenekon davasından tutuklu Prof. Fatih Hilmioğlu’nun gencecik evladı Emir, geçen hafta sonu bir trafik kazasında yaşamını yitirdi. Merhuma Tanrı’dan rahmet, ailesine sabır, yurtseverlere başsağlığı dilerim.
Gencecik insanların kazalarla aramızdan ayrılması yürek parçalayıcı. İnsan olan insan böyle bir acıya duyarsız kalamaz. Bu acıyı yüreğinde duyumsamayan da insan olamaz. Yirmi iki yaşında, umudu dağlar kadar yüksek, hayalleri denizler kadar engin, yüreği evren kadar geniş bir gencin kuş olup uçması kolay mı sanıyorsunuz? Bir ailenin böylesi bir kaybı kabullenmesi, acıyı unutması olanaklı mı? Böylesi acılar, zaman geçtikçe unutulmaz, tersine acının oluşturduğu yara her geçen gün biraz daha derinleşip tüm uzuvları kaplar. Genç insanın yokluğu o ailenin tüm yaşam sevincini, neşesini, mutluluğunu yok eder.

Fatih Hilmioğlu, başarılı bir bilim adamı. Ömrünü bilime adayan özverili bir yurtsever. Atatürkçü olmak, Cumhuriyet değerlerini savunmak, Anadolu bozkırında çağdaş bir üniversiteyi yaratmak, üniversitede hurafeyi değil de bilimi egemen kılmak, fırsatçılık yaparak kişisel kurtuluş yerine toplumsal kurtuluşu yeğlemek en büyük suçu. Bu nedenlerle Silivri’de tutsak. Bir yandan tutsaklığın getirdiği zulme direnirken bir yandan da karaciğer kanseriyle savaşmakta.
Gencecik evladı göçüyor dünyadan. Ateş düştüğü yeri yakıyor tabi ki. Bir anne babanın böyle bir acıya dayanması olanaksız. Tutukevinden oğlunun cenazesine katılması için dört gün izin veriliyor kendisine. Jandarmalar eşliğinde Ankara’ya götürülüyor Hilmioğlu cenaze için. Gidiyor Ankara’ya, ailesiyle acıyı paylaşıyor. Acının, kişiyi teslim aldığı andır bu an. Akşam oluyor, Prof. Hilmioğlu jandarmalarca Sincan cezaevine götürülüyor geceyi geçirmesi için. Hasta, acılı, yaralı haksızlıklarla yıpranmış bir adam. Ailesiyle bir geceyi geçirmesi bile sakıncalı görülen bir insan, bir insan evladı, bir evlat babası, bir eş… Aile üyelerinin dayanışmaya, birbirine yaslanmaya, sarılmaya gereksinim duyduğu bir anda dalından koparılıp kolu kanadı kırılıyor.
Acılı, yüreği yanan bir babanın en zor zamanında tutukevine tıkılması nasıl bir insanlıktır? Anlayan var mı bunu? Karaciğer kanseri tutsak kocasının, yaşamının en kötü gününde bir gece olsun evinde kalmasına izin verilmeyen oğul acısıyla yüreği yanan bir annenin ne durumda olabileceğini bilen var mı? İnsan karşısındakiyle ilgili bir karar verirken kendini, o kişinin yerine koymalı. “Aynı davranış bana yapılsa ne yaparım?” diye düşünmeli.
Sizin eşiniz, evladınız, anneniz, babanız yok mu mevzuat hazretleri? Sizin yanacak bir yüreğiniz, ağlayacak gözünüz, düşünen bir beyniniz yok mu?
Silivri-Hasdal tutsakları ve aileleri hastalanıyor, kazalar geçiriyor, işleri bozuluyor. Uğradıkları hukuksuzluk, onları yiyip bitiriyor göz göre göre. Fiziksel ve ruhsal dirençleri zayıflamakta. Fiziksel ve ruhsal bakımdan çok yorulmaktalar. Bu durum hastalıklara, kazalara neden olmakta. Adeta bu aileler sistematik olarak yok edilmekte. Emir’in geçirdiği kaza da bu bağlamda düşünülmeli.
Sincan cezaevinde tutsak edilen Prof. Hilmioğlu değil, insanlıktır insanlık, yitirmekte olduğumuz insanlık. Silivri’de, Hasdal’da can çekişen insanlığı Sincan’da gömüyoruz toprağa. Vicdanların karardığı bir yerde insanlıktan söz edilebilir mi?

Adil Hacıömeroğlu

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.