İNSANIN YÜREĞİNDEKİ KURAKLIK…

ABONE OL
11:27 - 23/10/2020 11:27
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Pencereden bakıyorum. Çevremdeki sokaklar, evler 19 Mayıs için bayraklarla süslenmeye başlamış. Sokaklar ıssız.  Hava kapalı. İçimi bir hüzün dolduruyor. Oysa bayram geliyor. Bir yanda Milli, öte yanda Dini bayram… Çocukların, çocuklarımın, torunlarımın çok sevdiği günlerdi bayramlar. Şimdi sevinemiyorum, sevinemiyoruz. Sevinemiyorlar. Görünmez bir düşmana karşı verilen topyekûn ilk ciddi savaşımız bu…

Bu kadar gelişmişliğe rağmen, su ve sabun reçetesi yazılan virüse karşı henüz bir çözüm bulunamadı. Bunca icat yapan, bunca bilgiyi yoğurup en gelişmiş bilgisayarlar kullanan, uzayı keşfetme telaşı içinde olan bilim insanları çaresizlik engelini aşamadılar. Hastanelerde kıyasıya bir yaşam mücadelesi veriliyor.

Mabetler kapanmış, dualar bile ortak olmuş.

Halk, “Şu korona illeti bir bitse!” Sözcüğünü dilinden düşürmüyor.  Kimisi dini argümanlara sığınıyor, kimisi evden dışarı adım atmıyor.

***

Din deyince…Ramazan nedeni ile televizyonların her birinde bir din adamı konuşuyor.

Konuşuyor da, dinleyen var mı?

Oysa dildeki ziynet ile dindeki kıymet öyle gelişi güzel ortaya saçılmamalı… Bizim evde Fatih hoca popüler. Bazen öyle bir din adamı çıkar ve öyle bir konuşma yapar ki, sizin yüreğinize, yaşamınıza dokunur, yıllar geçse de söylediklerini unutamazsınız. Sabah oruca kalkıp tutan-tutmayan tüm ev halkı tiryakisi oldu. Bir zamanlar Cemali nur Sar gut dinlenirdi. Şimdi Fatih hoca…

Anadolu’muz; tasavvuf ehli olanlar ve anlamlı sözleri ile gönüllere umut saçan insanların Anadolu’su olduğu için, pek çok kimsenin yolu bu gibi hikmet ehli olanlar ile kesişir. Feyiz alırlar mı bilemem.

Ancak “Şu gök kubbede kalan hoş bir sedadır” diyen her olayda haklı çıkıyor…

İnsan düşünen bir varlık… Akıllarımızda kalan, yaşamımıza yön veren, ruhumuza dokunan, bize kim olduğumuzu ve nereden gelip nereye gittiğimizi hatırlatan sözleri anlamlı hale getiren Arif’ler vardır. Onlar; ruhumuzun kıvrımlarına yerleşir, olmayacak yerlerde aklımıza gelir,  dudaklarımızdan söz olup dökülüverirler…

Ben İslam inancını sorgulayan, tasavvuf kültürünü, ehlibeyt sevgisini merak edenlerdenim. Farklı dinleri ve inanç sistemlerini araştırmaktan zevk duyarım. Benden farklı bir inanç sistemine ait olanların neye inandıklarını, nasıl inandıklarını, ibadetlerini nasıl yaptıklarını, yaratıcıya nasıl seslendiklerini izlerim.

Geçen gün bir dostum hayal meyal anımsadığım bir toplantıyı ve orada yapılan bir konuşmayı paylaştı. Bir anda o günlere gittim ve o anımsamaktan adeta mutluluk duydum.

Konuşulan yer; Cem Vakfı’nın 17. Polat otelde geniş güvenlik önlemleri altında bir buluşma…

Parti temsilcileri, farklı dinlerin mensupları, devlet adamları, iş dünyasının önde gelenleri ile geniş bir katılım var… Mikrofon olur da konuşmacı olmaz mı?

Farklı söylevler vardı. Sonra geceye damgasını vuran değişik bir din adamı çıktı. Konuşmasında lafını esirgemedi, dert ve sıkıntılarını çok güzel bir üslup ile anlattı.

Katılımcılara yaşadığımız günlerdeki sıkıntıların neden kaynaklandığını sordu.  Yaşanılan toprakların değerini işaret etti.  Yaratıcının en muhteşem eseri olan ve suretinden yarattığını belirttiği insanın sebep olduğu yanlışları hatırlattı.  Bunları dikkate almadığımızı, Dünyamızı korumadığımızı, kurallara uymadığımızı sıraladı.

***

Tanrı ile korkutmaktan çok Sevgi ve Güvenden bahsetti.

Eşitliğin,  Özgürlüğün, kardeşliğin önemine vurgu yaptı. İnsanların kendi aralarında sağlıklı bir iletişim kurmaları için önce sevgi ve güven ortamının oluşmasını, insanlar arasındaki eşitsizliğin ortadan kaldırılmasını istedi.

Bunlardan kaynaklanan olumsuzlukların sorumlusu olarak ta bizleri, yani; insanlığı gösterdi. (Daha doğrusu, sekiz yıl önce bugün yaşayacaklarımızı işaret etmiş, anlayamamışız.)

Kuraklık ve göçlerin başladığına dikkat çekenlerin yaptıkları konuşmalara göndermede bulundu., “İnsan yüreğindeki kuraklık yüzünden; bir ve beraber olması gerekenlerin birbirini dışladığını, bir İnsanın huzur bulacağı yerin başka ülkeler olmadığını, aksine; başka bir insanın yüreği olduğunu” belirtti.

Söyledikleri uzun, uzun alkışlanmasına sebep olmuştu. ”Kanunların bana verdiği haklara değil,  yüreklerinizdeki yerlere talibim” diyerek final yaptı.  “Eğer ben sizin yüreğinizde isem size ait olan her şey benimdir.  Benimkiler de sizin. Ama yüreğinizde değilsem hiçbir şey bana ait değildir. Ben dışlanmışımdır.” Diyerek: “Barış, sevgi ve güzellikler neden yok?” sorusunu sordu. Cevabı muhteşemdi; “Buna sebep olan iki tür insandır. Yokluk onlardan kaynaklanıyor.  Birincisi din adamları. İkincisi politikacılar… Din adamları vaaz ettiklerini yaşamıyorlar, politikacılar ise vaat ettiklerini yapmıyorlar.”

Her iki tespit de doğruydu.

***

Bugün bile,  görevini iyi yapan ve Dünyayı güzelleştiren insanlara ihtiyaç var. Bunun için sağlam iradeli, zeki ve akıllı insanlar gerekiyor.  Ancak bu tür insanlara sırf zekâ yetmiyor.  Sevgi dolu bir yüreği de yanında taşıması lazım. Yoksa yapılan işlerde zulüm her zaman devam eder. Örneğin yasa uygulayacak bir kişi eğer sevgi dolu bir yüreğe sahip değilse, yaptığı iş’te adalet olmaz.

Bu konuşmayı yapan kişi kimdi biliyor musunuz? Bir kısmımızın hiç sevmediği ve onları tehlike olarak gördüğü, T.C. nüfusuna kayıtlı, Türkiye Ermenilerini temsil eden, patrikhane adına toplantıya katılan, akıcı Türkçesi ile Papaz Zaven Bıçakçıyan idi. Ve şu sözleri ile konuşmasını bitirirken güne damgasını vurmuştu:

“Gözünün önündeki İnsan kardeşini sevmeyen kimse, görmediği Allah’ı sevemez.”

Evet Yaratana giden yol, sadece camiden, kiliseden oruçtan, namazdan geçmiyor. En az onlar kadar başka bir insanın yüreğinden de geçiyor. Yaralı yüreklerin acılarına ortak olmak, öksüzlerin gözyaşlarını silmek, yoksullara yardım etmek, çevremize samimi davranışlar sergilememizden geçiyor. Bunları yapamayanın din adamlığı da, inancı da, Yaratıcıya olan yakarışı da, politikacı ise yaptıkları da hep boşunadır.

İnançlı olmak için Atatürk gibi her şeyi göze alıp, 19 Mayıs’ta Samsun’a çıkmak, imkânsız olan işlere soyunmak, kendine güvenmek gerekiyor.

İnsanı seven, her şeyi sever…

Kalın sağlıcakla…

Taner TÜMERDİRİM

[email protected]

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.