İNADINA GENÇLİĞE SESLENİŞ

ABONE OL
18:59 - 01/10/2020 18:59
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

11 Temmuz 1992 tarihli ve 3837 sayılı yasayla kurulan Manisa Celal Bayar Üniversitesi, kapsamında 5 fakülte, 4 yüksekokul, 15 meslek yüksekokulu, 3 enstitü bulundurmaktadır. Bunlardan başka bir üniversite hastanesi ve 9 merkezi de kapsamında bulunduran üniversitenin tüm okullarında 28 498 öğrenci yüksek öğrenimlerini sürdürmektedirler.

Bu üniversitemizin rektörü, 1963 doğumlu, Prof. Dr. Mehmet Pakdemirli’dir. Kendisi, ANAP döneminin ünlülerinden Prof. Ekrem Pakdemirli’nin mahdumudur. “Oğludur.” demem gerekirdi ama, ona sözcüğün Türkçe’sinden çok Arapça’sı yakışmıyor mu sizce de? Mühendistir kendileri. 1993 yılından beri üniversitede öğretmenlik yapan bay prof, üniversitenin listesinde ikinci sırada yer almasına karşın 13. 11. 2010 tarihinde, YÖK’ ün önerisiyle, cumhurbaşkanınca rektörlüğe atanmıştır. Bay profun eşi türbanlıdır. Birinci sırada Prof. Dr. Sema Öncü vardır ama, olsun! O; hem kadındır hem laiktir hem de türban karşıtıdır. O’ndan rektör mektör olmaz.
Bay Pakdemirli’nin rektörlüğe getirilmesinin ne denli doğru bir karar olduğu, başbakan yardımcısı Bülent Arınç’ın üniversiteye gelişine karşı gösteri düzenleyen öğrencilere karşı takındığı tavır kanıtlamıştır.

Bu tavra karşı Türkiye Gençlik Birliği İl Başkanı Erdem Özdemir O’na “Öğretmenim, Atatürk’ün Gençliğe Söylevinin son paragrafını okuyun! Orada, O; “Cumhuriyeti ve bağımsızlığı sonsuza değin koruyacak gençliktir.” diyor. Türk genci cumhuriyetin ve devrimlerin bekçisidir. Size görevi kimden aldığımızı söylüyoruz.
Siz diyorsunuz ki; “Ben size böyle bir görev vermedim.” Ama; biz, “Görevi sizden değil Atatürk’ten aldık.” diyoruz.”

Rektörün yanıtı: “Siz, Atatürk’ten görev alamazsınız. Cumhuriyet savunulacaksa ben savunurum. Ben burada rektörüm. Size kalmaz bunu savunmak. Ben; size cumhuriyeti savunma görevi vermedim. Net bir şey söylüyorum size. Siyasi slogan atarsanız kimliklerinizi toplarım. Üniversiteden atarım hepinizi. Hemen dağılıyorsunuz.”

Ne mi olmuştur?

Öğrenciler dağılmışlardır.

Neden mi dağılmışlardır?

Çünkü daha dün bir arkadaşları polisin orantısız şiddet uygulaması sonucu bebeğini düşürmüştür.
Bir arkadaşları sağlam girdiği polis otobüsünden tanınmaz biçimde, parça parça edilmiş olarak çıkmıştır.

Dağılmaları ucuz kahramanlık etmek istememelerindendir.
Ben yürekten inanıyorum ki; gençlik, o rektörü de, şiddetinden çekindikleri polisi de görevlerini demokrasinin kurallarıyla yapacak rektör ve polis olacak biçime getirmenin görevi olduğunun bilincindedir.
Ne diyor gençliğe seslenişinin son paragrafında yurdumuzun kurtarıcısı ve cumhuriyetimizin kurucusu?

“Ey Türk geleceğinin çocukları! İşte bu durum ve koşullar içinde de görevin Türk bağımsızlığını ve cumhuriyetini savunmaktır. Gereksinim duyduğun güç damarlarındaki soylu kanda vardır.”

Bursa söylevindeki son tümcesi de şudur O’nun:

“İşte benim anladığım Türk Genci ve Türk Gençliği!”

Şimdi siz; Erdoğanların, Arınçların, Kuzuların ya da Pakdemirlerin anladığı genç ve gençlikle O’nun anladığı genç ve gençlik arasında bir benzerlik bulabiliyor musunuz?

Gencin, gençliğin kendisine verilen, her durumda ve her koşulda yerine getirmek zorunda olduğu görevini yerine getirmesini istemek faşist olmak anlamına gelir mi? Gelebilir mi?

Bunun utanmazlık neresinde?

Bunu istemekten korkulur mu?

Ben ne utanırım ne de korkarım.

Utanana da, korkana da “YUH!” olsun!

Hasan Arslan
Türkçe Öğretmeni

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.