İKİ SÖZCÜK

ABONE OL
18:52 - 01/10/2020 18:52
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Ülkemiz günlerdir iki sözcüğe kilitlendi: sezaryen ve kürtaj. Başbakanın yoğun gayretleriyle, ülke gündemi bu iki sözcükle değiştirilmeye çalışılmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü sezaryenle doğumda en çok %20 oranını esas alırken, Türkiye’de bu oranının % 50 seviyelerinde olması düşündürücüdür.

Dünyada sezaryenle doğum oranı en yüksek beş ülke; Brezilya, Çin, Türkiye, Meksika, İtalya olarak sıralanmaktadır. Ancak sezaryenle doğum oranının yüksek olmasında küresel kapitalizmin büyük rolü olduğu da bir gerçektir.

”Her kürtaj bir Uludere’dir” diyen zihniyet, kürtajı yasaklamaya çalışmaktadır. On yaşında bir kızın evlenmesinde sakınca görmeyen zihniyet, on iki yaşındaki kızların anne olmasına izin veren zihniyet, karısının cesediyle altı saat seks yapabilir düşüncesini benimseyen zihniyet, tecavüze göz yuman ve tecavüzcüleri koruyan zihniyet en hafif sözcüklerle çağdışıdır, rezildir, alçaktır…

TBMM İnsan Hakları Komisyonu Başkanı olan bir milletvekili tecavüz edilen kadının doğurması gerektiğini, anne bakmak istemezse çocuğa devletin bakabileceğini açıklamış ve özürlü olacak diye bebeği öldürmenin cinayet olacağını söylemiştir. 21. yüzyılda olaylara sadece din penceresinden bakanların, dini sömürerek, ortaçağ karanlığına dönmek istedikleri bellidir.

Sağlık Bakanı televizyonları dolaşarak, kadın bedeni üzerinden siyaset yapmaktadır. Yandaş medyada sezaryenle doğumun ve kürtajın günah olduğunu, yaptıranların cehennemde yanacağını konu alan yayınlar yapılmaktadır. Açlığın, yoksulluğun ve işsizliğin kol gezdiği ülkemizde başbakan şimdilik en az üç çocuk yapılmasını istemektedir. Bu tutarsız söylemlerin amacı biat eden, üretmeyen ve düşünmeyen bir toplum yaratmaktır.

Din sömürüsü altında baskılanan toplum, zamanımızdan bin beş yüz yıl öncesinin dini kurallarına göre yönetilmek istenmektedir. Ortaçağ karanlığını kendilerine hedef seçenler, aydınlanmadan korkmaktadırlar. Bazı kentlerde içki yasakları koyan zihniyet, cami yapımına da hız vermeye başlamıştır. 82 bin cami olan ülkemizde, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın 2012 yılındaki bütçesi 3 milyar 891 milyon TL’dir. Bu bütçe Dışişleri, Enerji ve Tabii Kaynaklar ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın bütçelerinin toplamına eşittir.

Dünyaca ünlü piyanist ve besteci Fazıl Say, internet üzerindeki bir sosyal paylaşım sitesindeki mesajları nedeniyle ”halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılama” iddiasıyla bir buçuk yıla kadar hapis cezasıyla yargılanacaktır. Dini sömürenler, topluma kin ve nefret aşılayanlar, ulusal değerlerimizi yok etmek isteyenler gün gelip unutulacaktır, ancak Fazıl Say’ın onurlu ismi hep anılacaktır. Devlet Tiyatroları’nın kapatılma girişiminden sonra Devlet Opera ve Balesi, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası ve diğer senfoni orkestraları da tasfiye edilmek istenmektedir. Siyasi iktidar, kültürsüz bırakılmak istenen toplumu, dini kurallara göre yönetmek istemektedir.

Üniversiteye giriş sınavına on beş gün kala, ağırlıklı ortaöğretim başarı puanının hesaplamasında değişiklik yapıldı. Aylar süren pazarlıklar sonucunda memurlara %4 zam verildi. Türk Hava Yolları’nda demokratik hakkını kullanan yaklaşık 300 kişi işten çıkarıldı ve çalışanlar üzerindeki büyük baskı devam etmektedir. Siyasi iktidar, havacılık iş koluna grev yasağı getirerek, demokratik hak ve özgürlükleri kısıtlamıştır. İstanbul Boğazına yapılması düşünülen üçüncü köprünün ihalesi tamamlanarak, köprünün 36 ay içinde bitirilmesi ve yaklaşık 4.5 milyar TL yatırım yapılması kararlaştırılmıştır. Emperyalist şirketlerce dağlarımız, ovalarımız, denizlerimiz yağmalanmaktadır…

Güvenlik güçlerinin sıktığı biber gazıyla ölümler, gözaltında kayıplar, PKK terör örgütünün saldırıları sonucunda şehit düşen askerlerimiz ve kentlerdeki terör eylemleri unutturulmaktadır. Siyasi iktidar anne karnındaki ceninin yaşam hakkını korumaya çalışırken, emekçilerin, kadınların, gençlerin, tüm insanlarımızın yaşam hakkını görmemektedir.

Siyasi iktidarın, Suriyeli diplomatların ülkelerine geri dönmelerini istemesi, olası bir savaş hazırlığı olarak yorumlanabilir. Suriye’ye karşı yapılacak bir harekatın, başta ülkemiz olmak üzere tüm bölge için çok tehlikeli gelişmelere yol açacağı bilinmektedir. Emperyalistlerin isteği üzerine, Türkiye’yi büyük bir açmaza sokacak olan bu savaş, sezaryen ve kürtaj sözcükleri yüzünden unutturulmaktadır. Toplumun algısı başka yönlere çevrilerek, ”ileri demokrasi” adıyla ileri faşizm getirenler, getirdikleri rejimde yok olmaya mahkumdurlar.

Suay Karaman
Tüm Öğretim Elemanları Derneği (TÜMÖD) Genel Sekreteri

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.