İKİ KADIN ŞAİRİMİZ

ABONE OL
19:03 - 01/10/2020 19:03
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

 

Gördüm ki, kadının emeği müthiş bir şekilde sömürülmekte, inkâr edilmektedir, çünkü bu kadından değil, erkekten ve toplumdan kaynaklanıyor. Ezeli Doğanay
Dilimizde bazı alışılmış deyimleri hiç düşünmeden konuşuruz. Eğer şansımız varsa, eleştirilere açık isek bazan yanlış olduğunu farkederiz.
Didim-Akköy kadın şairleri buluşmasında bir çok şair burada kadın sözünün gereksiz olduğunu, şair şairdir, şairin cinsiyeti olmaz, dediler. Almancada ön edatla cinsiyeti ayrıldığından tartışmaya gerek kalmıyor. Ben bu kelimeyi kullandım, okurlarımın dikkatini çekmek ve tartışmaya açmak istiyorum.
Özgürce yaşayan, çalışan, toplumda saygı görecek seviyeye gelmiş başarılı kadınların arkalarında önce ailede, sonra çevrede en az bir veya bir kaç erkeğin olduğuna inanıyorum. Kadınlar hakkında daha fazla konuşacağımız şu günlerde Ozan Ezeli Doğanay (44) bir şiirinde bize şöyle sesleniyor:
 
… Denmiş cennet üstü onun ayağı.
Töre diye başa örülmüş ağı.
Köylüsü kentlisi basmış dayağı.
Yokla gör, kadının durumu nedir? …
Bir şiir akşamında kadınlarımızı ön plâna çıkaran yine şair, eğitimci Dr. Ertekin Özcan’dır. Sunucu görevini üstlenen karikatürist, gazeteci Hayati Boyacıoğlu onlara sahnede övgüsünü esirgememişti. Berlin’de böyle sayısız nice kendine güvenen, kadına saygı ve sevgide kusur etmeyen erkeklerimiz var, iyi ki var.
Çevremizde gayret ve çaba gösteren insanlara destek ve güç vermek görevimizdir. Sadece tanınmış politikacıların sözleri ile yatıp kalkan basınımızı dengelemek gerekir. Görevleri çok önemli de olsa zaman zaman günlük konuları işgal etmelerine izin vermemek, onlar için de iyi olur.
Bir şehri şehir yapan yalnız binaları, yolları, okulları, fabrikaları, yolları değildir. Aynı zamanda o şehirde yaşayan insanlarıdır. Berlin’de etkinliklerde karşılaşanlar hemen hemen aynı kişilerdir. Bunu Didim’de de görüyorum.
Sosyal, politik, çevre ve edebiyat ilgili etkinliklerde hoş vakit geçirmek isteyen, yeni şeyler öğrenen ve öğrendiğini diğerlerine aktaran, toplumun sorumluluğunu omuzlarında taşıyan insanlar ilgi grupları oluşturuyorlar. İşte böyle tanıdım Nimet Erişen’i.
Çeşitli okuma akşam ve matinelerine katıldı. En son müzikli şiir akşamında arada katılımcılar ona hep müzikli şiir okumasını söylediler. Berlin ADD etkinliklerini Nimet Hanım olmadan düşünülemez. Her sene 23 Nisan Çocuk Bayramı hazırlayan grupta görev alır.
(c) İlter Gözkaya – Holzhey
Bir de çalışan, gönüllü görev alanlara köstek olan dedikoduculara maruz kalır, bazan bu gruplar.
Hiç hata yapmayan insan, hiç bir şey yapmayandır.
Zayıf öğrencilerime kızıp cezalandırmak yerine, hep başarılı öğrencilerimi överek, zayıfları teşvik etmek prensibimin yetişkinlere de uygulanabileceği tezimi tekrarlıyorum. Nimet Erişen derneklerin ve diğer sivil kuruluşların görmesi gereken bir hanımdır. Lütfen, ona ödül vermekte geç kalmayın. Zira gelecek nesillere iyi örnekler gerekli. Oğlu Ahmet Erişen (27) annesinin izinde yürüyor. Şimdiden Attila İlhan Kültür Merkezi yönetiminde görev aldı.
Antakya’da 1946 yılında doğan Nimet Erişen Hatay Kız İlköğretmen Okulu’nu bitirdikten sonra Antakya ve Adana’da öğretmenlik yaptı.
Berlin’e 1973’de geldi ve uzun yıllar hemşirelik görevinde bulundu.
Şiir yazma yanında resimlerini 1998’den beri çeşitli özel ve karma resim sergilerinde sergiledi. Şiirlerini ikibin yılında “Resmini Çiz” adlı şiir kitabında topladı. Şiirlerinde sevgi, ayrılık, özlem, savaşa karşı, çevre, doğa ve insan sevgisi konularını işler.
 
… Nasıl oynayacak çocuklar,
karınları doyacak
yoksa kolları ayakları,
kimseleri, dostları
hele gözleri oyulmuş
ellerine verilmişse
nasıl oynayacak çocuklar? …
… Gençliğimin yeşilini alını,
yaprak yaprak koparıp,
ürpertirken terketmelerin,
sen miydin giden?
Çırılçıplak orman,
hüzünlü akan ırmak,
bitirin gamlı oyunlarınızı,
dokunun artık sevdalara,
bu oyun tekrar edilmeyecek. …
Azize Karagülle ile her karşılaştığımda bildiriler verir elime, destek ister. Yaptığı iş, katıldığı etkinlik sosyal bir çalışmadır. Her toplantıya katılamam, ama hiç değilse tanıdıklarımı gönderebilirim. Kendisi çeşitli derneklerde fahrî görevler üstleniyor. Azize Hanım’ın da çalışmaları görülüp, ödüllenmeye değer.
Türkiye’de gönüllü çalışma yok denecek kadar az. Hemen karşılığında ne alıyor, diye düşünülüyor. Biz Almanya’da öğrendiklerimizi orada öğretemiyoruz maalesef. Çünkü çevrelerinde gördükleri negatif örnekleri, çıkarı için çalışanları genelliyorlar.
Adana’da güneş batarken engine, Azize Hanım 1957’de doğmuş. Ondört yaşında ailesi ile birlikte önce Münih’e, bir yıl sonra da Berlin’e taşındı. Ortaokulu ve meslekokulunu burada bitirir. Bir çiçek fabrikasında makinist ve bir sigorta şirketinde satış elemanı olarak çalışmıştır.
Doğaya olan aşk akımı ile gönlünü 1986’dan beri şiire kaptırmış. Kendine yüreğine sığmayarak şiirlere taştığı belli oluyor.
İçindeki cevheri tanıtmakta geç kaldığı duygusu telaşı, gösterdiği davranışlarıyla belli oluyor. Belki de bu davranışı edebiyat çevrelerini ürkütüyor. Biraz daha huzur ve sabır o cevheri daha güzel ortaya çıkarabilecektir.
Düşünce ve duygularını şiir dizelerinde paylaşmaktan aldığı zevk hemen hissediliyor. Katılımcılara bu zevki aktarırken, onların olumlu duygularını algılıyarak huzura kavuşabilir, diye düşünüyorum.
Hayatımızda ihmal ettiğimiz konuları farkedince hep acele ederiz. Zamanın geçtiğine isyan ettiğimiz zaman dilimlerini hepimiz yaşarız.
Aslında Azize Karagülle az başarmamış, 1996-2002 yıllarında yazdığı şiirleri dile kolay, sekiz kitapta derlemiş. Bunların ikisi almanca. Düşünce ve duygularımızı almanlarla paylaşmak ancak almanca dilinde mümkündür, yani yaşadığımız ülkenin resmi dilinde anlatmazsak, çoğunluk toplumu önyargılarla düzülmüş adasına hapsetmiş oluruz. Bu Türkiye’de elbette türkçe olur.
Hapiste tutuklu bir gence 40 kuruşa kürtçe bir gazete getirilmiş, 1000 TL türkçeye çeviri için istenmiş. Baştan iki dilli yazılması daha pratik olurdu bence.
Azize Hanım’ın ipek, kumaş, hattat boyama çalışmaları da var.
… Kurumuş toprak gibiyim yağmursuz.
Bir yanardağ sanki uçsuz bucaksız.
Fışkırıyor lâvlar, kükrüyor sanki.
Sensiz yüreğimde sensizlikten üşüyorum. …
… Ağarırken tan yerinde,
akan şelâle olsan,
gönlüme dökülür müsün gürül gürül?
Nâme olsam okur musun beni,
dudaklarında tekrar tekrar? …
Her iki Berlin’li şairimize başarılarının devamını diliyorum. Zannederim şiir dinlemeyi müzikle seven yalnız ben değilim. Daha nice Müzikli Şiir Okuma Akşam’ları dileğiyle, hoşça kalın!
İlter Gözkaya – Holzhey 
Emekli Öğretmen
 
 
Kaynaklar:
Nimet Erişen, Resmini Çiz,
Concept Verlag Berlin, 2000
Azize Karagülle, Sessizliğin Sesi
Adana Ofset, 2002
Ezeli Doğanay, Kadın Halk Ozanları Antolojisi
Hitit Verlag, Berlin 2007
ISBN 978-3-924423-57-5
Güzel Haberler(!), NTV

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.