HZ. MUHAMMED (III )

ABONE OL
18:12 - 01/10/2020 18:12
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

HZ. MUHAMMED (III )


Hz. Muhammed Hudeybiye’den Medine’ye dönerken Rabb’inden Mekke’nin fethedileceğinin müjdesini aldı. Sahabesiyle paylaştı bu sevincini. Memnuniyetle karşılandı. Hudeybiye’de yaptıkları yanlışın farkındaydılar. Resul’den özür dilediler. Mekke’nin fethedileceği günü iple çekmeye başladılar.

MEKKE’NİN FETHİ(630)

Kureyşliler, Hudeybiye Antlaşması koşullarını, kendi taraflarında olan bir kabileyi destekleyerek bozdular. Hudeybiye Antlaşması maddelerinden biri uyarınca „Hüzae Kabilesi Müslümanların“, Beni Bekir „Kabilesi de müşriklerin tarafında“ barışa katılmıştı. Ancak kısa zaman sonra bu iki kabile arasındaki düşmanlık yeniden meydana çıktı. Üstelik bu sefer Kureyşli müşrikler de Beni Bekir’e yardım ediyordu. Bunun üzerine Beni Bekir’den bir gurup Medine’ye giderek durumu Peygamberimize bildirdi. Peygaberimiz ahitlerine bağlıydı. Karşı tarafın da bağlı olmasını isterdi. Ve Kureyş’e haber gönderdi:

1- Hüzaeliler‘den öldürülenlerin diyetleri ödenmelidir,  
2- Kureyş, Benî Bekir’le olan antlaşmasını bozmalıdır, 
3- Aksi halde Hudeybiye barışı geçerliliğini yitirmiş olacaktır.   

Mekkeli Müşrikler bir an için geçmiş tecrübelerini unutarak üçüncü şıkkı kabul ettiklerini söyleyiverdiler. Böylece Hudeybiye antlaşmasının mürekkebi kurumadan barış bitmiş,  savaş hali başlamış oldu. Ve Peygamberimiz H.8/M. 630 yılında „Allah’a iman edenler silahlanarak Medine’ye gelsin!“ diyerek,  Mekke‘nin fethi hazırlıklarını başlattı. (Mümtehine, 1- 4)
10. 000 kişilik ordusuyla Mekke’ye doğru hareket etti. Karargâhını Mekke’ye 16 km. mesafedeki bir vadiye kurdu. 
Ebu Sufyan meselenin ciddiyetini anlamak için karargâha geldi. Hemen görevliler tarafından Peygamberimizin huzuruna çıkarıldı. Ebû Sufyan’nın, karargâhta Müslüman olduğu söylenir. 

Peygamberimiz söyleyeceklerini söyledikten sonra Ebu Sufyan’a; Kâbe Avlusu‘nda toplananların, evlerinden çıkmayanların ve Ebû Süfyan’ın evinde toplananların güvenlik içinde olacağı bildirildi. Bu teklif, Ebu Sufyan tarafından, Kabul edildi ve böylece  Peygamberimiz 8 sene önce gizlice ayrıldığı  Mekke’ye 10.000 kişilik bir Müslüman ordusuyla kan dökmeden girmiş oldu.    
Kâbe içindeki ve çevresindeki bütün putlar birer birer kırıldı. Sonra Peygamberimiz Kâbe‘nin önünde biriken insanlara hitaben bir konuşma yaptı:   
„Allah’tan başka İlâh yoktur. 
İyi biliniz ki,  bütün cahiliye adetleri,  bütün mal ve kan davaları bugün şu iki ayağımın altındadır. Ey Kureyş topluluğu! Allah sizden cahiliyet gururunu; babalarla soylarla büyüklenmeyi gidermiştir. Bütün insanlar Âdem’den, Âdem de topraktan yaratılmıştır. 
Allah’ın katında en değerliniz en müttakinizdir. 
Bütün insanlar Allah katında eşittir.”  

Sonra Safa Tepesi‘ne çıkılarak biat merasimi yapıldı. Önce erkekler biat ettiler. Sonra kadınlar:  „Allah’a ortak koşmayacaklarına,  çocuklarını öldürmeyeceklerine,  iftiradan sakınacaklarına,  zinadan kaçınacaklarına,  hak olan her şeyde Hz. Peygamber’e itaat edeceklerine… „ söz verdiler. Sonra da Peygamberimiz,  umumi bir af ilan etti. (Cevdet Paşa Kısas-ı Enbiya s.1294)

Önemi

Mekke’nin fethi İslamiyet’in yayılmasını hızlandırmıştır.
Arap yarımadasının fethine ortam hazırlamıştır.
Kâbe, putlardan temizlenmiştir.
Kan dökülmeden Mekke’ye girilmiştir.
Umumi af ilan edilerek intikam peşinde olunmadığı gösterilmiştir.

VEDA HACCI VE VEDA HUTBESİ

Hicret’in onuncu yılında Hz. Muhammed Mekke’ ye Hacca gitmiştir. Bu onun son ziyareti olduğu için yaptığı hacca, “Veda Haccı”, burada yaptığı konuşmaya da “Veda Hutbesi” adı verilmiştir. Veda Hutbesi’nde Peygamberimiz ümmetine miras olarak 1 tek emanet bırakmıştır; “Ben size emanet olarak Allah’ın Kitabı’nı bırakıyorum, O’na sarıldığınız sürece yolunuzu kaybetmezsiniz.”
Hutbenin toplum hayatına getirdiği prensipler şu şekilde sıralanabilir: 
Can, mal ve ırz kutsaldır. Yaşama hakkı tabii bir haktır. Irz, şeref, haysiyet, hürriyet ve mülkiyet saldırıdan korunmuş haklardır. 
Cahiliye gelenekleri kaldırılmıştır. İnsanlar alışa geldikleri kötü şeyleri körü körüne yapmaktan vazgeçmelidirler. 
Faiz haramdır. 
Kan davası gütmek haramdır. 
Emânetler yerlerine verilmelidir. Emânete hıyanet edilmemelidir. 
Kadınların ve erkeklerin karşılıklı hak, vazife ve sorumlulukları vardır. Kadınlara nezâketle davranılacaktır. 
Hem kadın hem de erkekler zinadan şiddetle kaçınacaklardır. 
Bütün Müslümanlar kardeştir. Her türlü sınıf farkları ve ayrıcalıklar kaldırılmıştır. Üstünlük fazilet iledir. 
Zulümden sakınmak gerekir, halkın malı haksız yere yenemez, birine ait bir şey sahibinin izni olmadıkça başkası için helâl olmaz. 
Müslümanlar birbirleriyle savaşmaktan sakınacaklardır. 
Allah’ın Kitâb’ına uyanlar asla sapıklığa düşmezler. 
İslâm sadeliğinden ayrılmamak, aşırılıklara sapmamak gerekir. 

11-HZ.MUHAMMED’İN VEFATI (632)

Hz.Muhammed, Veda Haccı’ndan sonra Medine’ye dönmüş, Bizans’a karşı yeni bir sefer hazırlığındayken hastalanarak, 8 Haziran 632 tarihinde altmış üç yaşında vefat etmiştir. 
Peygamberimiz vefat edince, bir süre ciddi bir heyecan ve panik havası oluştu, üzüntüden kimse ne yapacağını bilmiyordu. Bir kısmı da Hz. Peygamber’in ölümüne bir türlü inanamıyordu. Hattâ Hz. Ömer kılıcını çekerek “Kim Muhammed öldü derse başını vururum” diye haykırıyordu. Sonra sinirler yatıştı. Hz. Ebubekir, bir konuşma yaptı, “Her kim Muhammed’e tapıyorsa, bilsin ki Muhammed ölmüştür. Her kim Allah’a tapınıyorsa bilsin ki Allah ölümsüzdür ve ebedidir. Her nefis ölümün tadını tadacaktır. Muhammed de bir insan olarak ölmüştür. Bunu kabul edelim ve sakin olalım” anlamında bir konuşma yaptı. Böylece heyecanlar dindi, insanlar sakinleşti ve panik havası dağıldı.

Hz. Peygamber’in naaşı, vefat esnasında bulunduğu Hz.Aişe’nin odasındaydı. Üstüne bir örtü örttüler ve sakinleşen sahabeler ve Ehl-i Beyt, cenazenin yıkanması ve defin işini düşünmeye başladılar. 
İşte tam bu sırada bir haber geldi. Medineli Müslümanların yani Ensar’ın ileri gelenleri, “Beni Saide gölgeliği” denilen yerde toplanmışlar ve Hz. Peygamber’in yerine kimin halife seçileceğini tartışıyorlardı.
Bu haberi duyan Peygamberimizin Ehl-i Beyti ile diğer akrabalarının dışında herkes, cenazeyi terk etti ve halifelik tartışmasının yapıldığı yere gittiler.

İkinci gün yani 9 Haziran 632 Salı günü cenazenin yıkanma ve defin işi ile uğraşıldı. Cenazeyi Hz. Ali yıkadı, Fadl bin Abbas, Usame bin Zeyd ve kölesi Şükran, yıkama işinde Hz. Ali’ye yardımcı oldular.
Hz. Ali, Ehlibeyt ve bazı Haşimiler, cenazenin yıkanması, namazının kılınması ve defin edilmesi hizmetleri ile meşgul olurlarken, diğer sahabeler halife seçimi için tartışıyorlardı. Bu durum; başta Hz. Ali olmak üzere, ehlibeyt mensuplarını, yani peygamberimizin akrabalarını derinden yaralamış ve fazlasıyla üzmüştü.
Beni Saide gölgeliğinde hilafet tartışması yapan Mekkeli ve Medineli sahabiler, uzun tartışma ve çekişmelerden sonra Ebubekir’i halife seçmişlerdi. Tabii, halife seçimi işine Hz. Ali ve bazı Haşimiler katılamamıştı. O nedenle de Hz. Ali, seçilen Halife’ye biat etmedi, yani seçimi kabul ettiğini ve Hz. Ebu Bekir’in emrine girdiğini açıklamadı. Hz. Ali, ancak aradan 6 ay gibi bir zaman geçtikten sonra biat etti.

Hz. Muhammed’in cenazesinin kaç gün yerde kaldığı konusunda değişik rivayetler var. Ancak genel kanı, üç gün yerde kaldığı yönündedir. (İbni Kesir, El Bidaye Ve’n-Nihaye, 5/292. İmam Malik Muvata, no: 545 Cenâiz kısmı, Taberi Tarih, 11. yılı olayları, 3/216 ve sonrası) 

Muhammed onun odasında öldüğü halde Ayşe’nin şu sözü söylemesi çok ilginç: “Biz cenazenin defnini, çarşamba sabahı yapılan duyurudan öğrendik: Muhammed’in cenazesi bugün gömüldü şeklinde duyuru yapıldı.” diyor. (Ahmet b. Hanbel 6/62. Ayşe hadisleri, İbni Abdi’l Ber, Temhidö Muvatta şerhi, 24/396, İbni Sad, Tabakat: 2/401.)

Hz. Aişe derki: ”Biz Resulullah’ın defninden Çarşamba gecesi, kürek seslerini duyarak haberdar olduk.” (İbni Hişam c.4 s.342, Tabari c.2 s.452,485, ibni Kesir c.5 s.270)


Sonuç: 

Hz.Peygamber’in vefatından kısa bir süre önce irad ettiği Veda Hutbesi’nde 100 bini aşkın Müslümanın olduğu rivayet edilir. Ahir zaman peygamberi Hz. Muhammed, ümmetine 23 yıl hizmet etti. Sıcak demedi, soğuk demedi. Gece gündüz ümmetinin hizmetine koştu. Vefat edince daha cenazesi kalkmadan, ümmeti koltuk kavgasına düştü. 
Vefatından ancak 3 gün sonra defnedilebildi. Cenazesini Hz. Ali 17 kişiyle kaldırdı. 40 derece sıcaklığın olduğu o yörede üç gün sonra sabaha karşı kalkan cenaze Peygamberimizin cenazesidir. 
BİTTİ

Rüştü Kam

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.